Özür Dilerim Eşekarılarım

51

 

Benim dostlarım vardı: Eşekarıları.  Ne kadar güzeldiler ne kadar güzel uçuyorlardı. Mutluydular çünkü etraf çiçek doluydu. Orman ağaçları; ıhlamurlar, meşeler, palamutlar, çamlar. Meyve ağaçları;  erikler, ayvalar, kirazlar vardı. Ne kadar da güzeldiler,nasıl yeşildiler, ne de güzel kokuyorlardı.

Bu kış az yağmur yağmıştı ama Cenab-ı Hakk baharda bol bereketli yağmurlar vermişti. Kışın suyu olmayan derenin suyu çoğalmış, çağıldısı ta evimize kadar geliyordu. Ekinler,  çayırlar gürleşmişti. Etraftaki  çiftliklerden buzağı sesleri, kuzu melemeleri, ötüşen kazların sesleri geliyordu.

Bu güzel tabiat ortasında idi evimiz. Geniş terası vardı. Yoldan eve geldiğimde güzel tabiat, önce beni o hoş  kokuları ile karşılardı. Yemeğimi yedikten sonra  terasa çıkar o güzel manzarayı seyrederek çayımı yudumlardım. Bazen bir kertenkele yağmur borusundan yol bularak terasıma gelir, bazen bir böcek, bir çekirge üzerime konardı. Kimi zaman  da arılar etrafımda uçuşur çayıma ortak olmak isterlerdi. Hele hele kahvaltımızı terasta yaptığmızda balımızın, reçelimizin ortakları olurlardı.  Çocuklar onlardan şikayet ettiklerinde “dokunmayın onlara  biz onların memleketindeyiz, onların vatanlarındayız. O arılar buralarda dolaşmasın da nerede gezinsinler” der, çocukların nazikce arıları savuşturmasını sağlardım. Çünkü evimizin bulunduğu site orman dibinde,tarlaların ortasında bir yerde idi.

Arıların her çeşidi vardı;  bal arıları yanısıra  sarıcaarılar ve eşekarıları. Geçen yıl bir eşek arısına kendimi ısırtmıştım bile. Arıya hiç kızmamıştım çünkü ben tabiri yerindeyse kaşınmıştım. Salona girip perdeye konan arıyı zarar vermeden havlu ile avuçlayıp dışarı atmak istemiştim ama eşek arısı havlu içinden parmağımı ısırmıştı. Arı sokması şifadır dedim acısına katlandım.

Bu baharda misafirlerim çoğaldı. Terasımda duran çekyatın altına yuva yaptı eşek arıları. Bir iki derken çoğaldılar yumruk büyüklüğünde oğul yaptılar. Hiç rahatsız olmadım. Balkona çıkar, oturur, onların gelip gidişlerini, neşeyle çalışmalarını  seyrederdim.

Neden  bizim terasımızı tercih etmişlerdi? Soyadımın arı oluşundan mı?  Veya bizim terasımızı güvenli bir liman olarak görmelerinden mi?

Eşek arılarına ilişmedim, kendi hallerine bıraktım. Ben rahatsız olmuyordum ama ev halkı ve misafirler tedirgin oluyorlardı. Arı işi ile uğraşan bir arkadaşıma danıştım. Arkadaşım bana bir gece oğulu ile birlikte arıları bir kavanoza kapatmamı ve uzak yerlere götürüp bırakmamı söyledi. Öyle de yapacaktım ancak baharın bitmesini ve en azından çiçeklerin dökülmelerini bekleyecektim.

Ancak; bir gün eşimin gün arkadaşlarından biri arıları fark etsin. Çekyatı kaldırıp arıların oğulunu koparıp arıları ile birlikte bir poşete doldursun ve poşet içindeki arıları ayağı ile çiğnesin, ezsin ve öldürsün. Yuvalarına gelen diğer arıları da çekyat altına girmeden havada öldürsün.

Bu olayı akşam eve geldiğimde eşim bana anlattı.Eşek arılarından kurtulmuştuk ama bir facia ile. Çok üzülmüştüm. Her terasa çıkışımda onların vızıltısını arar gibiyim.

Onlar benim terasımı güvenli bir mekan  olarak görmüşlerdi ve ben onları koruyamamıştım, hatta daha da çoğalmalarını sağlayarak daha fazla eşek arısının ölümüne sebeb olmuştum.

ÖZÜR DİLERİM EŞEK ARILARI, SİZLERİ DÜNYANIN EN VAHŞİ MAHLUKU OLAN “İNSAN’DAN KORUYAMADIM.