İlerici – Gerici

101

Geçen asırda yıllarımız “İlerici!”, “Gerici!” bağrışlarıyla geçti. Comte, Hegel, Marks; hepsi, toplumların “tekâmül” ettikleri iddiasındaydı. Tekâmül ediyorlar, olgunlaşıyor, kemale yani daha az iyiden daha çok iyiye gidiyorlardı. Bu kadarla kalsa neyse. İşin en vahim yönü, iyiye gidişin mutlaka tek ray üzerinde yürüyeceğiydi. Zorunlu aşamaların her birinden ve sırayla geçmek lazımdı. Mesela Marks’ın tek rayı, ilkel komünist toplum – köleci toplum – feodal toplum – burjuva toplumu – proleter diktatörlük – komünist toplum şeklindeydi. Sosyalist dostlarıma bu hikâyenin Hristiyan cennetten kovulma ve sonunda tekrar cennete, Tanrı’nın krallığına dönme macerasını hatırlattığını söylediğimde kızarlardı. Bizim bilimsel sosyalistlerimiz arasında, Türkiye feodal aşamadan geçmediği için sanayileşmedi, kalkınmak için önce feodal aşamadan geçmemiz gerekir diyenleri bile dinlemiştim.

Erol Güngör anlatıyor

Dostum, rahmetli sosyal psikoloji zirvemiz Erol Güngör’ün şu satırları o tek raylı tekâmül anlayışının resmini çizer:

“Bugünkü Batı medeniyetinin ve dolayısiyle bugünkü Batı cemiyetinin insanlığın eriştiği son merhale diye görülmesi, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda Batılı düşünürlerin kafasına kuvvetle yerleşmiş bir fikirden doğuyordu; medeniyet insanlık tarihî boyunca tek çizgili bir yol takip etmiştir, ve bu yol daima daha mükemmele doğru olmuştur. Dikkat edilirse geçen yüzyılın bütün büyük doktrin sahiplerinde bu fikir ortaktır; ancak her biri bu tekâmülde esas olan değişme üzerinde farklı fikirlere sahiptirler. Hepimizin bildiği Fransız filozofu Auguste Comte insanlık tarihini herbiri öbüründen daha gelişmiş olan zihniyet dönemlerine ayırır ve insanlığın son yüzyılda nihayet ilmî (pozitivist) düşünceye ulaşarak tekâmülünü tamamlamış olduğunu söyler. Ona göre insanın ferdi hayatı da aynı merhaleleri geçirir ve olgun insan artık pozitif düşünceye ulaşmış kimse diye kabul edilir. Marx, bu tekâmülü ilkel komünizmden kapitalizme kadar çeşitli merhaleler halinde görüyor ve tekâmülün komünizmle tamamlanacağını söylüyordu. Ondan önce Hegel tarihi objektif ruh dediği şeyin geçirdiği tekâmül merhaleleri halinde izah etti. Kısacası Batılı düşünürler dünyanın uzak köşelerindeki ilkel toplulukları insanlığın ilk halinin temsilcileri olarak kabul ediyorlar, onlardan itibaren on dokuzuncu yüzyılın Batı Cemiyetine doğru uzun bir çizgi çekiyorlar ve rastladıkları her cemiyeti bu çizginin üzerinde bir yere oturtuyorlardı.”

Popper’in tarihselciliği

Güngör devamında “Hayır” der, “insanın macerası tek raylı tekâmül hâlinde gelişmez. Medeniyet hem toplumun mirasının birikimiyle hem de diğer toplumların birikiminden yararlanarak yükselir ama bu yükseliş tek çizgi üzerinde yürümez. Karl Raimond Popper bu tek yol yanılgısına “tarihselcilik” der.

Ne Popper ne de sevgili dostum Erol 21. yüzyılı görebildi. Fakat sosyolojinin, sosyal psikolojinin ve sosyal psikolojide ağırlığını giderek arttıran evrim psikolojisinin yeni bulguları sürekli onları destekledi. The Dawn of Everything – Her Şeyin Şafağı gibi antropoloji- arkeoloji- sosyoloj ve sosyal psikoloji’nin tuttuğu ışıklarla insanlığın geçmişini aydınlatan çalışmalar tek raylı modelin yanılgısını pek güzel gösteriyor. Avcı-toplayıcılar tarıma mı geçti dediniz? Asırlar boyu yan yana yaşayan avcı-toplayıcı ve yerleşik toplumlar var. Daha beteri, yılın bir kısmında avcı-toplayıcı, bir kısmında tarımcı toplumlar, yine yılın bir kısmında diktatörlükle yönetilirken bir kısmında anarşik olanlar da mevcut.

Kamış değil çınar

İnsanlık ilerlemesine ilerliyor. Toplumlar önce kendi birikimlerini, onun yanında başka toplumların birikimlerini üst üste koyarak ilerliyor ama bu bir kamışın yükselişi gibi değil. Daha çok bir ağacın yükselişi gibi. Birçok ana dal, ana dallardan da birçok tali dal çıkıyor. Estetik duyuşla çınar diyelim.

İlerici- gerici ile uğraşırdık diye başladım. 19. Asırda, 20. asrın ortasına kadar Batı dünyası kendisinin ileri, kendi dışında herkesin geri olduğuna inanıyordu. Batının ürünü Marksistler ise tek raya iman etmişti.

Peki gerçek ne? İnsana ait, hatta tabiata ait her şey gibi gerçek daha karmaşık. Kesinlikle bir ray değil bir ağ, bir kamış değil bir çınar söz konusu. O halde gerici-ilerici ikiliği bitti mi?

Hem evet hem hayır.

Evet, çünkü tek ray, tek çizgi yoksa birine ileri, diğerine geri demek o kadar kolay değildir.

Hayır, çünkü tek yönlü ray anlamında değil ama bilime, yani insanın gerçeği keşfedebileceğine inanmayan ve bilginin sadece ve sadece eskiden geldiğini düşünenler var. Bunlar başka bir cins, gerici. Benim skolastik dediğim cins.

‐————————————————————

¹Erol Güngör, Dünden Bugünden- Tarih- Kültür- Milliyetçilik, Ötüken Neşriyat, 2. Baskı 1984, sayfa 141- 142

²Popper’in “tarihselcilik”ten kast ettiği ile Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün hermenötik metodu “tarihselcilik” terimlerinin hiçbir ilişkisi yoktur. Bu hatanın yapıldığını gördüğüm için belirtmek gereği duydum.

³David Graeber ve David Wengrow, Dawn of Everything, Picador Paper 2023. Türkçesi Epsillon’dan çıktı (2024). Eserin alt başlığı: İnsanlığın yeni bir tarihi.

Önceki İçerikKıbrıs’ı Yazmak…
Sonraki İçerikGerçeğe Aykırı Bilgiyi Yayma Suçu
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)