Hakikatler Hakikatinin Yolu

87

     Materyalist ve maddiyyuncu fikir ve görüş sahipleri;

     Mâna ve mâneviyattan uzak olan sözde aklî

     Ve felsefî ilimlerle lüzumundan fazla uğraşarak, gerçeğe ulaşmak istemektedirler!

     Ehl-i tarikat sahiplerinin çoğu ise,

     Hakikatler hakikatine, yalnız kalben hareket ederek varılacağı görüşündedirler.

     Çünkü herbirinin çekici, câzip özelliklei var.

     Biri sırf maddî, diğeri sadece manevî yolu;

     Hakikate götürücü olarak nazara vermekteler.

     Oysa insan iki kanatlıdır.

     Hem maddî yönü, hem de manevî tarafı var. 

     İmam-ı Rabbanî ise “Tevhid-i kıble et!”

     Yani “Yalnız bir üstadın arkasından git.” derken; 

     Hakikî üstadın Kur’an olduğunu hatırlatmakta,

     Tevhid-i Kıble bu üstadla olur demek istemektedir.

     Çünkü ancak, o kudsî mürşidin;

     İrşad ve yol göstermesiyle, kişinin hem kalbi, hem rûhu;

     Şaşırtıcı bir şekilde yol almaya başlar.

     Kendisini saran tüm şek ve şüphelerden;

     Ancak, ilmî ve manevî mücahede

     Ve yapacağı cehd ve savaşla kurtulur.

     Tıpkı İmam-ı Gazalî, Mevlâna Celaleddin

     Ve İmam-ı Rabbanîlerin yaptıkları gibi;

     KALB, RUH ve AKIL gözleri açık olarak;

     İlahî aşkla kendilerinden geçen İlahî aşk sahiplerinin

     Akıl gözlerini kapadıkları yer ve makamlarda

     Kişi, gözü açık olarak gezer.

     Böylece, Kur’an’ın ders ve irşadıyla

     Hakikate yol bulmuş olur.

     Mevlâna Celaleddin, İmam-ı Rabbanî ve İmam-ı Gazalî gibi,

     AKIL ve KALB ittifakıyla gittiği için,

     Her şeyden evvel

     Kalb ve ruhunun yaralarını tedavi eder.

     Nefsinin evham ve vehimlerinden kurtulur.

     Fikrî ve kalbî terakkiyat ve ilerlemelerini sağlamış olur.

x

     Yoksa insanlar; mâna vermekte,

     Olup bitenleri yorumlamakta başarılı olamaz.

     Geçmişi, geleceği bilmekte acz içinde kalırlar.

     Ne çok maziye nüfuz edebilir.

     Ne de geleceğe ışık tutabilirler.

     İşte Kur’an,

     İnsanların mâna vermekte acze düştükleri şeyleri açıklamakta.

     Onlara, cadde-i kübra olan

     Geniş ve emniyetli yolu haber vermekte.  

     Velhasıl, gerçeğin doğru yolunu izlerken;

     Sosyal hayata dikkatle göz atmalı.

     Mes’eleleri adalet ve hakkaniyetle ele almalı.

     Ve bilhassa, vicdanın sesini dinlemeyi unutmamalı.

Önceki İçerikRüzgâr Eken, Fırtına Biçer
Sonraki İçerikKamala Harris Bana Mesaj Göndermiş
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.