Tüm yazılarımda da belirtmeye çaba gösterdiğim bir kavram var değişim.( 2023’ten 2050 ‘ye http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=1383) Değişim ya dip dalga olarak gelir üst yönetim değişir. Ya da Yönetim değişimin öncüsü olur. ABD’de ki 11 Eylül hadiselerini dünyanın değişimini tetikleyen bir olay olarak bakabiliriz. Obama’nın gelişi ile birlikte yepyeni bir dünya düzenine geçiş başlamış oldu. Bu kırılganlıklar, geçişkenlikler eskiden olduğu gibi kalın çizgilerle ayrılmıyor artık. Gecişkenlikler arasında değişime uğruyor.
Dünya Emek-Sermaye eksenli sanayi aşamasından, dönüştürücü-inovasyon eksenli Bilgi Toplumu aşamasına geçti. Bu farkı görebilen şirketler değere dönüştürebildiler göremeyen şirketler ne olduklarını bile anlamadan ellerindeki her türlü gücün kaydığını yeni yeni görmeye başladılar.
İnsanın kol gücüne dayalı kurduğu Fordist Birikim Sistemi (Amerikan otomobil sanayi öncüsü Henry Ford (1863-1947) tarafından ortaya atılan ve pratiğe geçirilen kuram) çöküyor. Yerine insanın akıl gücüne dayalı kurduğu başka bir sisteme geçiyor. Akıl katkısı yapamayan iş gücü hızla üretim dışına itilirken başarısız olurken, tam aksine insan odaklı, zihin gücüne dayalı yaklaşımlar, başarılı oluyor, ön plana çıkıyor.
Bundan böyle “yeni” “yepyeni” kelimelerini çok duyacaksınız. Makalelerde, Gazetelerde, TV ve değişik medyalarda. “Yeni birikim sistemi” diye bir kavramdan hareketle bu yeni değişimin bileşenlerini, bağlarını bilmemiz gerekiyor ki önümüzdeki dünyadaki değişimi ve ülkemize etkilerini kavramalıyız.
Üretim şekilleri, yerleri, anlayışı değiştiği gibi pazarlama yöntemleri de değişiyor. Üretimin talep koşulları, farklı faktör koşullarındaki değişiklik Dünya ekonomisinde güç merkezlerinde bir eksen kaymasına doğru gidiyor. Ekonomide güç merkezleri Atlantik’ten Pasifik ve Hint tarafına kayıyor.
Toplumun daha özgür ve daha refah bir hayat tarzını istemesi kentlere göçü hızlandırıyor. Dolayısı ile eğer kentleri yönetemeseniz bir çok sorunlarla karşı karşıya kalırsınız.
Tarım toplumlarında çevresel faktör çok önemli idi. Şanslı olan bölgeler daha zengin toplulukları meydana getirdiler. Sanayi devriminde ise sanayi toplumları ile sanayi toplumu olmayan topluluklar arsında da ciddi ekonomik farklılar oluşmuştu. Şimdi ise emek yoğun değil bilgi yoğun bir dönem olan Bilgi toplumundan bahsediyoruz. Uzaklık kavramları ile çalışanların mekan sorunlarının azaldığı, iş yapış şekillerinin tamamen değiştiği bir dönemdeyiz. Eğer iyi yönetilemezse topluluklarda zenginlik fakirlik uçurumunun artacağı gözlenmektedir.
Bilgi toplumunda öne çıkan en önemli faktör insan faktörüdür. Dolayısı ile daha çok nüfusa sahip ülkelerin sanayi toplumunun aksine nüfus çokluğu avantaja dönüşüyor Önümüzdeki süreçte Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Malezya, Türkiye v. b ülkelerin avantajlı konuma geçeceği gözleniyor. Özellikle Türkiye’nin yetişmiş insan gücü, coğrafik durumu ciddi fırsatları çağırmaktadır.
Kısaca bütün dünyada üretimin emek sermaye ekseninden Dönüştürücü-inavasyon eksenine kayması, değişimi tetikliyor. Bu değişimi karşılayacak yönetecek değişim liderlerine ve yöneticilerine ihtiyaç var. Yeni dünyada bu değişime uygun Liderler değiştiriliyor. Liderlere de değişim liderliği konusunda bilgilendirmeler veriliyor.
Dönüştürücü-İnovasyonun ana felsefesi ; Aynı ürünü daha iyi, daha ucuz, daha kısa yapmayı hedeflemesi ve bu hedefe insan beyninin temel yeteneklerini kullanarak risksiz, güvenli, büyümeye açık süreçleri ortaya koymasından geçer.
Bu yeni değişimi göremeyen kendini değiştiremeyen liderlerde aynı değişimi yakalayamayan işyerleri gibi tasfiye olacaklar yerlerine yeni, hatta yepyeni değişim liderleri ve yöneticileri gelecek.
Şunu hiç unutmayalım İş süreçleri, İş yapış şekilleri, işgücü profilleri değişirken, İş insanı profilleri direnemezler.