Devrim Şehidi Kubilay ve Arkadaşları

16

Laik Cumhuriyetimize karşı ilk büyük ayaklanma;
( 23 Aralık 1930 )
İzmir’in Menemen ilçesinde, 94 yıl önce şehit edilen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay ve bekçi arkadaşları, her yıl olduğu gibi binlerce İzmirlinin katıldığı törenle anıldı.
Menemen ilçesinde, 94 yıl önceki ayaklanmada Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki şehit edilmişti.
Asteğmen Kubilay’ın başını keserek öldüren Giritli Hasan oğlu Derviş Mehmet ve beş adamının tümünün, Manisa’da ikamet ettikleri ve Nakşibendî tarikatıyla bağlantıları oldukları ortaya çıkmıştı.

Yetkililerin yaptıkları konuşmalardan verilen ana mesajlar;
“Şehit Asteğmen Kubilay ve arkadaşları Cumhuriyetimize kast etme cüretini gösteren bu karanlık anlayışa gözünü kırpmadan, bedenlerini siper etmiştir”
“Kahraman şehidimiz Kubilay bizim için birçok değerin simgesi, bir değerler bütünüdür. Kubilay olmak vatanseverliktir, Atatürk ilke ve inkılâplarından ödün vermemektir. Kubilay olmak karanlıklar yerine aydınlığı, dogmalar yerine bilimselliği ve akılcılığı seçmektir”
*

, “Şunu çok iyi biliyoruz ki; 94 yıldır hiç bir zaman Cumhuriyete karşı saldırı bitmedi. Biz yine çok iyi biliyoruz ki; iyilik kötülüğü, doğru yanlışı, bilim cehaleti yener. Doğru ama belki de bu bilginin konforuyla rehavete kapıldığımız da oluyor. O nedenle mutlaka iyiliği çoğaltmalıyız. Mutlaka doğruyu çoğaltmalıyız. Mutlaka bilimi çoğaltmalıyız. Yani cehaletle mücadele edeceksek, Cumhuriyetin değerlerine saldıranlarla mücadele edeceksek çoğalmak mecburiyetindeyiz. Aramızdaki dayanışmayı artırmak, daha çok omuz omuza olmak mecburiyetindeyiz. Cumhuriyetin erdemlerini, Cumhuriyetin değerlerini yeni bir yüzyıla taşırken, birbirimize çok daha güçlü bir biçimde sahip çıkmak zorundayız. Biz kazanacağız. Kazanmamızın tek yolu birbirimize sahip çıkmaktan geçiyor”
*

İnce bir ustalıkla Cumhuriyet düşmanı Derviş Mehmet’in zihniyetini kurumlaştırarak devletin kurumlarında sempatiyle taraftar bulan, etkinlik kazanan ABD güdümlü Din Hocası Fettullah Galen’in kurguladığı Terör örgütünün –FETÖ—Üniter, Laik Cumhuriyetimizi dönüştürme amaçlı ele geçirme hamlesinin başarısızlığa uğramasında milletimizin sergilediği duruşuna, Türk Silahlı Kuvvetlerine sonsuz minnettarız.
*

Öncelikle vurgulayalım ki, FETÖ İhaneti, asker kullanmadan bir ülkeyi kendi dinamikleri üzerinden kendi çocuklarını ve inançları da kullanarak ele geçirme projesidir.
Türkiye Cumhuriyetine karşı projelendirilen bu ihanet şebekesi kırk yıldan beri bir örümcek ağı gibi örgütlenerek neredeyse bütün kurumlarımızı ele geçirmeyi amaçlayan ve bu ihaneti işlerken, elde edilen insanlar Islama hizmet ettikleri düşüncesi ile huşu ile bir ibadet şuuruyla bu ihanete yardımcı olmuşlardır.
12 Eylül sonrası önü açılarak, devlet içindeki servis elemanları ile her türlü devlet desteğiyle organize olan bu yapı, Siyasal İslamcılık ideolojisiyle desteklenerek, masum bir hizmet hareketi olarak topluma yansıtılarak, toplumun her kesiminden destek bulması sağlanmıştır. Güçlendikçe gücünü ve etki alanını alabildiğine artırarak büyük bir sermaye gücünün de sahibi olarak, her alanda menfaatler sunarak, insanların zaaflarını azami ölçüde kullanarak her kesim ve her kesitte destekçi bulmuşlardır.
Yaşanan süreçte görüldüğü gibi bu zihniyet hem milletin itikadını bozmuşlar hem de Türk ve Atatürk düşmanlığı üstüne bina ettikleri temelsiz bir İslam anlayışını Ümmet sıfatıyla cahil kitlere kabul ettirerek, dini değerleri, beraberce tahrif edilerek yozlaştırılmıştır.

*
Türklüğü Anadolu’dan silmek isteyenlerin planları aksamıştır ancak bu plan iptal edilmemiştir… Davit Rockefeler’in, “Atatürk yüzünden planlarımızı yarım yüzyıl ertelemek zorunda kaldık” sözü, planın devam ettiğinin en açık ifadesidir…
O dönemde Türklüğe karşı olup, İngilizlere uşaklık yapan hainler ile, günümüzde Türklüğe saldıran hainlerin hiçbir farkları yoktur…
Türk milleti bu gerçekleri bilmek zorundadır…

*
Millet olarak içtimai bünyemize kan kaybettiren nice maddi-manevi belaların, musibetlerin hala içindeyiz. Hem içten hem dıştan kuşatılmış durumdayız. Uzun vadeli çalışmalara muhtacız; sürekli kısa nefesli olaylarla meşgul ediliyoruz. Millet-devlet el ele, orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirmek zorundayız.
*
İşlemeye çalıştığımız konunun ana temasını Atatürk’ün meşhur sözüyle tamamlayalım;
‘’Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın’’