Bahar Kıştan Sonra

77

     Bu millet, bu devlet asırlarca İslâm’ın istikbal beka ve geleceğinin istinat ve dayanağı olmuş.

     Kelimetullah / Allah’ın kelâmı, sözü, din ve imanın yayılması, yükselmesi ve yüceltilmesi için, insanüstü bir gayret sarf etmiş.

     Farz-ı kifaye olan / bir kısım müslümanların yapması ile diğerlerinin yapmasına lüzum kalmayan; farz olan cihadı yapmış.

     Böylece dinin ve dindarlığın gereğini yerine getirmiş.

     Kendini İslâmla yekvücut bilmiş, tek bir beden hâlini almış.

     Kısaca, kendini İslâm âlemine fedaya hazır hissetmiş.

     Hilâfete bayraktar görmüş olan Türk Milleti ve Türk Devleti; ne hazindir ki, Birinci Dünya Savaşı sonunda kendini büyük bir felâketin kucağında bulmuş.

     İslâm Âlemi bu mağlubiyet karşısında, şaşkın bir vaziyete düşerek ne yapacağını bilmez bir şekilde geleceğe ümitsiz bir şekilde bakar olmuş.

     Çünkü milletin ekseriyet ve çoğunluğunun bilerek bilmeyerek yaptığı hatalar; daima milleti; umumî / genel bir musibete duçar eder / düşürür ve bu durum herkesi etkiler.

     Fikrî dalâletler / düşünce sapkınlıkları, fikir ve kanaat bozuklukları,

     Nemrudane inatlar, Firavunane gururlar göklere yükselir.

     Hassas hilkat sırrını zedeler.

     Şirazeden çıkmış fiil ve hareketlerimiz; kadere öyle bir fetva verdirir ki;

     Tufanlar, salgın hastalıklar ve bitip tükenmiyen savaşlar içinde bulur millet kendini.

     Ve tabii bütün bunlara müstehak olduğu ve bunları hak ettiği için, belâ yağmurları yağdıkça yağar.

     Bütün bunlara rağmen bu günahkâr millet Kendine gelerek hızla toparlandı.

     Kanıyla abdest aldı. Gazi olup, şehitler vererek fiilen tövbe etti.

     Saadet ve hürriyetin kapısını çaldı.

     Yaşadığı acı musibetlerin, istikbalde telafi edileceğinin şuur ve bilinciyle, hayata tekrar sımsıkı sarıldı.

     Çünkü biliyordu ki, üçü verip üç yüzü kazanan kayba uğramış sayılmaz.

     Zira her zaman hıyanetin neticesi olan musibet; aynı zamanda mükafatın da sebebidir. 

     Gerçi kader bir sille vurdu, kazaya da çarptırdı.

     Ama unutmamalı ki,

     Her sabah geceden, her bahar kıştan sonradır.

     Din – millet sevgisi ve gayretine sahip olanlar;

     Bu hâlleri, istikbal ve geleceğin aydınlık günleri ile değiştirecekleri için, ne gam be dostlar! Çünkü bu musibet; hayatımızın mâyesi kaynağı, temeli ve esası olan;

     Şefkat, uhuvvet / kardeşlik ve İslâm tesanüt ve kaynaşmasını harika bir şekilde inkişaf ettirdi.

     Kardeşlik duygusunu geliştirdi.

Önceki İçerikDevrim Şehidi Kubilay ve Arkadaşları
Sonraki İçerikŞehit Mustafa Fehmi Kubilay ve Menemen Olayı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.