Değerler Çürümesi

104

Her milletin
kendisine has bazı özellikleri ve hasletleri vardır. Türk Milletinin de;
cesurluğu, misafirperverliği, büyüklere saygı, küçüklere sevgi ve şefkat,
utanma duygusu, gibi özellikleri vardır. Hatta Hz. Muhammet’in: “Komşusu açken
tok yatan benim ümmetim değildir.” Sözünün de yüzyıllardır uygulayıcısıdır. Bu
özellikleri benliğimizde taşıyan bir millet idik. Zaten bu hasletlerin birçoğu
bir zamanlar ilköğretim okullarında okuduğumuz ama sırf bazı etnik ırkçılar bundan
rahatsız oluyor diye okullarımızdan kaldırılan ANDIMIZ da vardı.

            Andımızın kaldırılması basite alınacak
bir mesele değildir. Çocuklarımızı hem andımızın içeriğindeki sevgi ve saygı
kültürünün oluşmasından mahrum bırakıyorsunuz, hem de kimliksiz bir nesil
yetiştirmeğe çalışıyorsunuz. Bu plan, emperyal zihniyetin siyasi ümmetçiliğe
giden yolun döşeme taşlarının bir parçası olsa gerek.

            Büyüklere saygının en bariz örneğini
eskiden köy kahvelerinde görürdünüz. Büyüklerin gittiği kahvehanelere gençler
gitmezlerdi. Eğer bir şekilde gittilerse de işlerini bir an evvel bitirip, o
kahveden aceleyle çıkarlardı.

            Okullarda İstiklâl Marşı okunurken
İstiklâl Marşını duyan herkes derhal bulunduğu yerde oturuyorsa ayağa kalkar, saygı
duruşunda bulunur, İstiklâl Marşının okunması bitinceye kadar beklerdi.

            Cenaze geçerken aynı saygı duruşu
cenazeye gösterilirdi.

            Belediye otobüslerinde yaşlılar,
hamileler, gaziler ayakta beklerken, gençler derhal ayağa kalkar onlara yerlerini
verirlerdi. Şimdi otobüslerin ön koltuklarında yaşlı, hamile ve gaz ve sakatların
yerleri işaretle belli olmasına rağmen gençler ellerinde birer cep telefonu göz
göze gelmemek için kafalarını dahi telefondan kaldırıp etraflarına bakmıyorlar.

***

            Bu değerler çürümesinin en bariz
örneğini 6 Şubat’ta Güneydoğumuzda binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz
depremlerde ve en son genel seçimlerden alınan sonuçlarda gördük.

            AFAT görevini yerine getirmedi, deprem
bölgesine 3 gün sonra erişebildi. AFAT’ın elinde bulunan depremzedelere
dağıtılmak için paketlenen gıda paketlerinin Osmaniye de milletvekili adayının
arabasında seçim propagandası olarak dağıtıldığını gördük.

            Milletin
gözbebeği Kızılay, depremzedelerin derdine çare olamadı. Deprem anında duyduk
ki, afetzedeye verilecek olan Kızılay’ın çadırları satılmış. Kızılay’da
toplanan paraların bir kısmı Ensar ve Türgev vakıfları kanalıyla New York-Manhattan’daki
21 katlı gökdelene harcanmak için gönderilmiş.

            Devletin deprem bölgesine ancak 2
gün sonra müdahale etmesi, imkânlarını ancak 3. Günden sonra seferber etmesi, kurtarma
ekiplerinin zamanında gelmeyişi binlerce vatandaşımızın enkaz altında
ölümlerine sebep olmuştur.

            Enkaz altında cesetler kokmaya
başlamış, salgın hastalığa yol açmasın, biran evvel defin işlemi yapılsın diye yıkanmadan
kepçe ve buldozerlerle kanallar açılarak cesetler elbiseleriyle gömülmüştür.

            Ama gelin görün ki, bütün bu
aksaklıklara sebep olan iktidar oyları, 14 Mayıs 2023 Başkanlık ve Genel
Seçimler neticesinde deprem bölgelerindeki oy yüzdelerinin Türkiye
ortalamasının üzerinde olduğuna şahit oluyoruz.

            Bu olayın Türk kültürüyle, örf,
anane ve ahte-vafa ile izah edilecek durumu olabilir mi?

            Buna demokrasi diyemezsiniz, “Milli
İrade”ye saygı da diyemezsiniz. Eğer illaki denilecek olursa da ben böyle bir
demokrasi ve Milli İradeyi kabul etmiyorum, saygı da duymuyorum.

            Sağlıklı kalın.