CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı

108

Okuyucularım farkındadır, günlük siyasete dair pek yazmam. Niçin? Baş sebebi görece çok anlamamam. Daha doğrusu, biraz anlıyorum da benden çok daha iyi anlayan arkadaşlarımın arasındayım. Onun için görece…

Bir başka sebebi, günlük siyasete dair yazıların tam da öyle, yani günlük olması. Günün meselesine dair yazarsanız, gün dönünce o mesele artık güncel değildir. Onun için günün meselelerine toptan bakıp acaba bunlardan bir kalıcı sonuç çıkarabilir miyim diye bakıyorum. Benim geldiğim memlekette, yani doğa bilimlerinde invaryantlar, yani değişmezler aranır. Siyasetin invaryantlarını bulmaya çalışıyorum. Galiba bir tane buldum. Ne olduğunu söylemeyeyim. Yazının sonunda okuyucunun ferasetine bırakayım o değişmezi.

Üç yıl önce – üç yıl sonra

Bakınız, 18 Eylül 2022’de, Altılı Masa Kimi Aday Göstermeli başlıklı bir yazı yazmıştım. Özetle şunu söylüyordum: “Anketlerin hata payını hesaplayabilirsiniz. İstatistik bilimi, kazanma şansları 50-50 olan iki adayın hangisinin kazanacağını %1’in altında hatayla öngörebilmeniz için rastgele 9604 kişiye sormanız gerektiğini gösteriyor. Sorun ve sonuca göre aday gösterin. Her şeye hile karıştırmaktaki maharetimizden endişelenirseniz, bütün masacıların üstünde anlaşacağı bir şirkete verin işi. Hatta yabancı bir şirketten bile isteyebilirsiniz.” Hiç birini yapmadılar. Sayın Meral Akşener, bir süre sonra aynı teklifi tekrarladı… Yapılmadı ve seçim kaybedildi. Anladık ki bütün altılı masa hareketi temelde Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı içinmiş. Seçimi kazanmak için değil. Sonuç şunu gösterdi: Kılıçdaroğlu’nun adaylığını temin etmekle seçimi kazanmak aynı hedefler değildir. Acaba helalleşecekler mi?

Şimdi de bu eski hataya çok benzer bir rota izleniyor. Yine anlıyoruz ki seçimi kazanmak için değil, Sayın İmamoğlu’nun adaylığını temin etmek için gayret gösteriliyor ve bu ikisi yine ayrı hedefler.

Aslolan ihtiraslarımız

Bu defa anket zahmetine katlanmalarına da gerek yok. Belki bir düzine anket yapıldı ve hep aynı sonuç alındı. Sayın Mansur Yavaş, açık ara önde. Doğrudur, yanlıştır ama halkın tercihi böyle. CHP seçmeninde de tercihi aynı. Anketlerde, seçmen tercihinin kırılımlarını da yapıyor: CHP seçmeni hangi adayı istiyor, diğer parti seçmenleri hangi adayı istiyor diye… Sonuç yine aynı çıkıyor. Ama biz allem eder, kallem eder direniriz ve o tercihi değil kendi tercihimizi aday yaparız. Sonra kaybedersek de canımız sağ olsun. İhtirasımız yolunda kaybederiz ya.

Mesele doğruyu bulmak değil de siyasî münakaşayı kazanmak ise yanlışa da kulp bulunur. “Erken seçime erken aday gerektir.” O halde bir milyon üye kaydedip sonra elcağızınızla kaydettiğiniz üyelere “Kimi tercih edersiniz?” diye sormak yerine hemen, hem de bugün, hem de bu saat, anketleri açıp bakın. Kimi gösteriyorsa onu aday ilan edin. Bundan hızlısı yok.

Bir başka kulp: Bakın altılı masada adayı geç ilan ettik, o yüzden kaybettik. O sebeple o sonucun hiç mi hiç ilgisi yok. Altılı masanın adayını geç ilan etmesinin sebebi, diğer partilerle gizli mutabakatlar, ödünç milletvekillikleri pazarlıkları ve bunların masanın ikinci büyük partisi İYİ Parti’den gizlenmesiydi. Sanki iç siyasetin Sykes-Picot anlaşmasıydı. Ne kadar geç olursa o kadar iyiydi; ne kadar emri vaki olursa o kadar iyiydi… Ve nihayet cesaret edilip Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ilan edilince kıyamet koptu. Geç ilandan değil, gizli kulislerden kaybedildi. Geç ilandan değil, yanlış adaydan kaybedildi.

Arzulanan sonuçlara yanlış sebepler

İşte siyaset tartışmalarının bir başka sıkıntılı tarafı. Sebep-sonuç çözümlemeleri, sebep- sonuç düşünceleri sağduyuya göre değil, çıkmasını istediğimiz sonuca göre yapılıyor. “Biz İmamoğlu’nun aday olmasını arzu ediyoruz. Bunu sağlamak için nasıl bir aday belirleme usulü uygulamalıyız?” Açıktır ki akıl yürütme de soru da yanlış: Biz seçimi kazanmayı arzu ediyoruz. Bunu sağlamak için nasıl bir aday belirleme usulü uygulamalıyız?” diye sorulmalıydı.

Başka kulplar da bulunur: Mesela İmamoğlu’nun çok sevdiği “Kürt seçmen”! Hani devlet vaat ettiği. İşte o “Kürt seçmen” Yavaş’a oy vermezmiş. Bu ifadelerin temeli reddedilir de en basit cevap şudur: Anketler bütün Türkiye’nin örneklemesidir. Sonuç neyse odur. Anketler o seçmene de öbür seçmene de öteki seçmene de yapılıyor. Gerçek şu ki siz beğenmediğiniz için sonuca karşı çıkıyorsunuz.

Mesele adayın erken mi geç mi belirleneceği değildir. Mesele seçmenin tercihinin mi sizin tercihinizin mi aday yapılacağıdır.

Anladınız mı niçin siyasete dair yazmayı sevmediğimi? Bundan siyasete dair bir genelleme çıkar mı? Bence apaçık ortada. Hadi ipucu vereyim: Siyasetçi bunlardan hangisini savunur dersiniz? Gerçeği mi arzu ettiğini mi?

Bir de bulmaca: Tarafsız ve bağımsız yargımız bu şartlarda İmamoğlu’nu mahkûm etme yoluna gider mi?

Önceki İçerikİnsanlara liderlik etmek istiyorsanız, onlarla birlikte yürüyün. Lao Tzu
Sonraki İçerikAkademi Hastanemiz
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)