“Cennet Ucuz, Cehennem Gereksiz Değil”

132

(Not: Zalimler tarafında yer alan sosyal medya egemenleri daha önceki yazılarımda sansür uyguladıkları için bu defa, yazıya konu olan, insanlığın yüz karası bu sefih topluluk için “yahu” sözcüğünü kullanacağım, “-di”yi siz eklersiniz.)

Üç çocuk, üçü de kız; yaşları 3, 5, 9 gibi. Önlerinde, elbiseleri parçalanmış, yüzü kanlar içinde bir ceset. Büyük kız, ağlamaktan öte “Babamız, bakın, nasıl da bize gülüyor.” diyor diğer kardeşlerine. Babaları da sanki onları seyrediyor. Ortanca kız, babasına “Anneme selam söyle.” diye sesleniyor, bir taraftan da kanlı yüzünü öpüyor babasının. Küçük kız olanları anlamaya çalışıyor, gözü yaşlı, üstü perişan. Etrafta başka cesetler da var. Az önce bombalanmış evleri. Feryat figan, toz duman… Burası Gazze. İnsanlığın bittiği, vahşetin hortladığı yer.

“Yahu”yu tanımayanlar, Gazze cehennemine baksınlar.

Bir anne, kim bilir kaç çocuğunu şehit vermiş? Dimdik ayakta, haykırıyor. Bir baba, bombalanan evinin yıkıntıları arasından kurtardığı on yaşlarındaki oğlunun cesedini havaya kaldırmış, dünyaya sesleniyor: “Bu çocuğun günahı neydi? Bu günahsızlar niçin ölüyor? Allahuekber… Çok şükür bu da şehit oldu, ağabeyleriyle Cennet’te buluşacak.”

Yaşananlar trajik, sahne felaket, kan, barut, göyaşı. Bitmeyen bir acı, biteceği de yok. Dünya sahnesinde üç taraf var: Ölenler, öldürenler ve seyredenler.

“Acı” duygusunu yok etmiş ölenler. Ölmüyor, şehit oluyorlar. Direniyorlar, esir değiller; çünkü cesurlar.  Esir olan, biziz. Sözlerin kifayetsiz kaldığını görüyorlar. Akıllarının işlemediği, vicdanlarının sustuğu, hırs ve öfkenin her türlü insani değeri kararttığı sözde insan varlıklarına karşı ne yapabilirler ki?

Gazze’de üç aydır otuz bin insan öldürülmüş, yüz binden fazla yaralı var. Ölen ve yaralananların çoğu çocuk ve kadın. “Yahu”, özellikle çocuk ve kadınları hedef alıyor, bir nesli kurutmak istiyor. Hedefleri, bozulmuş kitaplarındaki vaat edilen toprakları ele geçirmek. Buna engel olan hiçbir şeyin değeri yok. Kaldırdıkları her engel, “Yahu”nun cennetteki garantisi olacak. İnançları bu.

Kin, hınç, hırs duygularının, bir topluluğu bu kadar çirkinleştirdiğine, değersizleştirdiğine tarihin sayfalarında rastlamadım. Haksızlık, adaletsizlik, zulüm, acımasızlık kelimelerinin tam anlamıyla cisimleştiği yerdir Gazze ve bu işin failidir “Yahu”. “Yahu”, sen ne belaymışsın yahu!

Kur’an’da geçen “Yahu” topluluğu ile ilgili ayetleri anlayamazdım, ağır bulurdum. Rabb’imin yanlış sözü olur mu hiç? Al-i İmran suresinde “Onlar (Yahu..) nerede bulunursa bulunsunlar, Allah’ın ahdine ve insanların himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur. Allah’ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkûm edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır…”

İnkar, isyan, haddini aşmak; bir irsiyet eseri olarak Yahu’nun genlerinde mevcut.

“Müslümanlarla Yahudiler çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yahudi taşın, ağacın arkasına saklanacak. Bunun üzerine o taş, o ağaç Yahudi’yi kovalayan kimseye, Ey Müslüman, arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür, diyecek.” diye rivayet ettiği söylenir Hz. Peygamber’in.

Ağacın, taşın bile kendisinden nefret ettiği bir toplum olmak ne kadar aşağılık durum. Bugün, bütün dünyanın, İsrail’in zorbalığı, ikiyüzlülüğü, anlaşma tanımazlığı, zalimliği karşısında pes ettiğini görüyoruz. Vicdan sahibi dünya insanlığının meydan gösterileri, “Katliama son” haykırışları İsrail yönetimine hiçbir şey anlatmıyor. Onun vahşi gücüne karşı kuvvetli bir şefkat yumruğu gerekiyor. O nerede? Heyhaat!

“Hadsize haddini bildirmek, yetime sadaka vermek gibidir.” diye güzel bir özlü sözümüz var. Haddi kim bildirecek? Kurulu nizamın güçlü devletlerinin bu katliam karşısındaki duruşları, riyakârlıkları bir kez daha görüldü. Müesses nizamın kurum ve kuruluşları, kör ve sağır oyunu oynuyor. İslam ülkelerinden beklenen insani ve İslami duyarlılık, kış uykusunda. Gazze dışındaki diğer Filistinliler, aslanın, suyunu bulandırmakla suçlamasından çekinen tavşan korkaklığında. Tarih, bu kadar olumsuzluğu yaşatan ve seyredenlerin ilahi adalet tarafından nasıl cezalandırıldığını bir gün yazacaktır.

Mazlumun dini, meşrebi sorulmaz. Ölenler de kalanlar da bizim insanımız. Haksızlık karşısında susmak, dilsiz şeytan olmaktır. İnsanları, toplumları harekete geçiren dinamikler tersyüz. İnsan gerçeğini şeytanlaştıran ölçülerin bizi iki dünyada da götüreceği yer belli.

Son söz: “Cennet ucuz, Cehennem gereksiz değil.”