Ç. Ü. Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi

106

Prof. Dr. İBRÂHİM ORTAŞ ile ORMAN YANGINLARI Hakkında konuştuk.

Oğuz Çetinoğlu: Yaz sıcaklarıyla birlikte ormanlarımızla alâkalı olarak içimizi yakan haberler geliyor. Orman yangınları kaderimiz mi?

Prof. Dr. İbrâhim Ortaş: Orman yangınlarına karşı geniş kapsamlı tedbirler alınmazsa, yetkililer top yekûn sorumluluk üstlenip önceki risk durumuna uygun hazırlık yapmaz ise… her yıl aynı problemler kader hâline getirilmiş olur.

Çetinoğlu: Mevzu ile alakalı durum değerlendirmesi yapar mısınız?

Prof. Ortaş: Son yıllarda, özellikle yaz aylarında Türkiye’nin Akdeniz ve Ege kıyılarında meydana gelen orman yangınları, geniş alanların yanmasına ve zaman zaman insan ölümlerine sebep olmaktadır. Son yangınlarda bazı mahalleler yanmış, birçok insan evsiz kalmıştır. Ayrıca yangınlar, tabiata beklenenden çok daha büyük zararlar vermekte, atmosfere salınan sera gazları ve biyoçeşitliliğin yok olması insanın vicdanını derinden yaralamaktadır.

Çetinoğlu: Havaların aşırı sıcaklığı ve yangının oluşmasını sağlayan diğer etkenler, tedbir almakla mükellef insanların sorumluluğunu azaltır mı?

Prof. Ortaş: Yangınların oluşmasında, bölgenin coğrafi yapısı gereği yaz aylarında 40°C’nin üzerine çıkan aşırı sıcaklıkların etkili olduğu bilinmektedir. Ancak, resmî kayıtlarda da belirtildiği gibi, birçok orman yangınının kundaklama sonucu çıktığı da bir gerçektir. Bölgenin turizm alanı olması, yazın tatilcilerin, piknikçilerin ve arsa rantı peşinde olan kişilerin varlığı, insan faktörünün bu olaylarda ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Basında sıkça yer bulan kundaklama olaylarının ardındaki başlıca sebep, yangın sonucu zarar gören alanların yeniden ağaçlandırılması değil; ‘Nasıl olsa yandı’ denilerek, bu alanların orman vasfından çıkarılıp mesken alanı, turizm ve madencilik faaliyetleri gibi ormancılık dışı amaçlarla kullanıma açılmasıdır. Bu tür kundaklamalar, zaman zaman ülke sınırlarını aşarak mafyalaşmış şebekelerin bile ilgisini çekmektedir.

Bu bağlamda, TMMOB Yönetimi’nin ülke çapında yaşanan son orman yangınları ile alâkalı olarak yaptığı basın açıklamasındaki ‘Orman yangınlarını önlemek için geniş kapsamlı politikalara ihtiyacımız var’ îkazı, son derece önemlidir. Geniş kapsamlı bir yaklaşımla sebep-sonuç ilişkisini analiz ederek probleme kalıcı çözümler sunmuşlardır.

Çetinoğlu: Sunulan çözümleri yeterli buluyor musunuz?

Prof. Ortaş: TMMOB’nin tavsiyelerine katılmakla birlikte, önlemler konusunda toplumun her kesiminin sorumluluk alması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Ülkemizde ve bölgemizde orman yangınları neredeyse bir yaz klasiği hâline gelmiş durumda. Ancak 20 yıl önce gördüğümüz eksiklikler, yetki problemleri ve organizasyonsuzluklar maalesef hâlâ devam ediyor. Orman Genel Müdürlüğü geçmişte ülkemizin idâreci ve eğitimci en iyi orman mühendislerini bünyesinde toplayan önemli bir devlet kuruluşu idi. Antalya’da düzenlediğimiz bir toplantıda ziyâret ettiğimiz Antalya’daki yangın eğitim merkezi, gözetme kuleleri ve tesislerinde bilgili elemanların ifâdelerinden çok etkilenmiştik. Şimdilerde o eğitim tesisleri ve alt yapılar ne durumda bilmiyorum. Ancak basına yansıyan bilgiler, orman alanların, madenciliğe açılması, özelleştirme ve bilgi açısından yeterli olmayan kişiler ile iş tutulması yangınla mücadelede önleyici önlemler almayı sekteye uğrattığı vurgulanıyor.

Bu sebeple, problemleri çözmek için meseleye analitik metotlarla yaklaşmak gerekiyor. Yangınların yaşandığı yaz dönemine uygun risk analizleri yapılarak, âfet yönetmelikleri çerçevesinde gerekli altyapı, ekipman ve uzman personelin hazırlanması şarttır. Aksi takdirde, her yıl aynı yerde kendi etrafımızda dönüp dururuz. Bu şekilde devam edersek, büyük kayıplar vermeye devam ederiz. Hepimize lâzım olan oksijenin korunması için, herkesin yangınlara karşı tedbir alması ve sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir. Tabloda görüldüğü üzere yıllar içinde artan yangınlar ile insan aktivitesi arasında bir ilişki olmaktadır.

Orman Genel Müdürlüğü verilerinden derlenen bilgiiler üzerinden Orman yangınları, 1988-2023 yılları îtibarı ile yangın sayıları artıyor ve bu arada yanan orman alanları da artıyor. Bu arada ciddî miktarda biokütle yanarak atmosfere sera gazı olarak yansımaktadır. Tabloda görüleceği gibi Türkiye’de orman yangınlarının yıllar içerisinde sayıca artması ile toprak canlıları ve diğer biyoçeşitlilik kaybolmaktadır. Özellikle 2021 yılında Akdeniz’den Egeye kadar yaşanan yangınlar hem yanan alan miktarı hem de biokütle miktarı açısından dikkat çekici niteliktedir. Ekolojik açıdan yeri doldurulamayacak nitelikteki orman ekosisteminin bu genişlikte yangınla ortadan kalması tam bir âfet ve tabiat varlığının çöküşüdür. Bu bağlamda Anayasanın 169 ve 170’inci maddelerine uygun orman varlığının korunması görevi yerine getirilmeli ve bu alanlar maksat dışına çıkarılmadan yeniden ekolojik varlığına kavuşturulmalıdır. Öncelikle, yakılan orman arazilerinin konut alanı yapılması kesinlikle yasaklanmalıdır.

TABLO 1980-2023 YILLARI ARASINDA ÇIKAN YANGIN SAYISI VE YANAN ALANLAR

YILYANAN                              ALAN (ha)YANGIN                                                          SAYISIBİYO KÜTLE                                                                                                                                                                MİKTARI (TON)
198013.00011901.500.000
198516.50018702.000.000
198818.21013722.145.000
199013.74217502.200.000
1995767617702.000.000
200026.35323532.100.000
2005282115302.800.000
2010331718611.900.00
2015321921503.000.000
202020.97133992.600.000
2021139.503279317.000.000
202212.7992.1601.800.000
202315.5202.5792.800.000

Çetinoğlu: Yasaklar bir şekilde aşılabiliyor…

Pro. Ortaş: Evet! Orman alanlarının elden çıkarılması, vasfını kaybetmesi ve 2B türü düzenlemelerin kanun ile değiştirilemez olması sağlanmalıdır.

Çetinoğlu: Bunların niçin çok önemli olduğu hususunda neler söylemek istersiniz?

Pro. Ortaş: Ormanlar, ekolojik dengeyi sağlayan ve iklim değişikliklerini azaltmada en önemli rolü oynayan unsurlardır. Ekosistemin biyolojik dengesinin korunması, toprak erozyonunun önlenmesi, yağışların tutulması ve çölleşmenin engellenmesi için orman varlıklarının korunması gerekmektedir. Toplumların bu konuda ilkokuldan îtibâren eğitilerek şuur hâline getirilmesi şarttır. Yangınları önleyecek tedbirlerin alınmasında, devlet ve vatandaşlar birlikte hareket etmelidir. Devletin, mevcut orman kanunu ve birikimli bilgisi ile topyekûn bir orman koruma politikası geliştirmesi gerekmektedir. Bu konuda daha sistematik bir şuur ve davranış sâhibi olmalıyız.

Bu bağlamda, Türkiye, İspanya ve Yunanistan’da son günlerde yaşanan ve kentleri tehdit eden yangınlardan çıkan bir diğer ders, tek tek ülkelerin bu tür büyük problemler karşısında yetersiz kaldığıdır. Yunanistan’da başlayan yangınların Atina’nın târihi yerlerine yaklaşmasıyla milletlerarası yardım talep edildiğinde, Türkiye’nin de aynı anda âcil uçak ve helikoptere ihtiyaç duyduğu görülmüştür. Türkiye’nin Yunanistan’a bir uçak ve helikopter göndermesi, iki ülkenin dayanışma içinde olması gerektiğini göstermiştir. Bu durum, aynı anda birçok yerde başlayan yangınların söndürülmesinde zorluk yaşandığını ve yetkililerin çoğu zaman çâresiz kaldığını ortaya koymaktadır.

Bu ve benzeri durumlarda, orman yangınlarına karşı topyekûn bir yaklaşımla millî ve milletlerarası ölçekte plân ve programlar geliştirilmelidir. Ülkelerin toprak, bitki örtüsü, coğrafi yapısı ve su kaynakları doğru analiz edilerek ekolojik yapıya uygun önlemler alınmalıdır.

Çetinoğlu: Teşekkür ederim Hocam. Son tavsiyelerinizle röprtajı bitirebilir miyiz?

Prof. Ortaş: Sonuç olarak, orman yangınlarıyla mücâdele, noksansız bir bilgi, şuur, farkındalık ve tutum gerektirmektedir. Problemin, insanın bilerek veya bilmeyerek gerçekleştirdiği faaliyetlerden kaynaklandığı gerçeğiyle herkesin sorumlu davranması gerekmektedir. Orman Genel Müdürlüğü’nün bu konudaki görev alanı, tek başına problemi çözmeye yetmemektedir. Başta mahallî yönetimler olmak üzere, sivil toplum kuruluşları, diğer kamu kurum ve kuruluşları, orman köylüleri ve gönüllülerin de bu felâkete aktif bir şekilde katılması gerekmektedir. Bütün bu gruplar arasında koordinasyon sağlanmalı ve hep birlikte bir yaklaşımla hareket edilmelidir.

Orman Genel Müdürlüğü’nün sorumluluk alanında olan ve insan kaynaklı yangınların önlenmesi konusunda problemin çözümüne odaklı, liyakate dayalı bir yapılanma sağlanmalıdır. Ayrıca, yangın önleme ve söndürme konularında mevzuat yeniden gözden geçirilerek güncellenmeli, eksiklikler giderilmelidir. Gerekli denetim sağlanıp ve tedbirler alınmalı, her yönüyle hazırlıklı olunmalıdır. Özellikle yangınların aktif olduğu yaz aylarında, piknik gibi tehlikeli işlere kısıtlamalar getirilmesi faydalı olabilir.

Hepimizin oksijen kaynağı olan ormanlar için topyekûn bir mücâdele gerekiyor. Başta ilgili ve yetkili birimlerin, yangınların önlenmesi konusunda çok önceden gerekli hazırlıkları yaparak donanımlı hâle gelmesiyle, bu felaketlerin kontrol altına alınması mümkün olacaktır.

    Prof. Dr. İBRAHİM ORTAŞ 1960 yılında Kahramanmaraş ilimizin Pazarcık ilçesinde doğdu. İlköğretimini Denizli köyü ilkokulunda ortaöğretimini Gaziantep Atatürk Lisesi’nde tamamladı.1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nden mezun oldu. 1987 yılında Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne Araştırma Görevlisi olarak girdi. 1990-1994 yılları arasında İngiltere’de Reading Üniversitesi’nde doktora öğretimi yaptı. 1995 yılında Yardımcı Doçent, 1996 yılında Doçent ve 2002 yılında profesörlük unvanlarını aldı. Prof. Dr. Olarak Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak ve Bitki Besleme Bölümünde araştırma, eğitim ve öğretime devam etmektedir.   İlmî araştırmaları dışında, toprak târihi, insanbilim toprak ilişkisi, toprak felsefesi, tarım-çevre-insan ilişkileri, eğitimin sosyal boyutları konusunda çok sayıda gazete ve dergi yazısı ve söyleşileri bulunmaktadır. 1998 yılında ABD. Florida Üniversitesinde OECD bursu ve 4 ay süre ile araştırmacı olarak çalıştı. 2010-2011 yıllarında ABD’de Ohio State Üniversitesi’nde İklim Değişimleri ve Karbon Araştırma Merkezi’nde misâfir araştırmacı olarak çalıştı. Avrupa topluluğu bünyesindeki ilmî kuruluşlarda Türkiye delegesi olarak şu anda 4 COST guruplarında yürütücü olarak çalışmaktadır. Daha önce 3 COST projesinde Türkiye’yi temsilen görev aldı. Ayrıca 35 ülkede ilmî toplantılara ülkemiz adına katılarak ilmî sunumlar yapmıştır. SCI de taranan dergilerde 38, Türkiye’deki hakemli dergilerde 31, milletlerarası kongrelerde 87 bildiri, Millî kongrelerde 35 bildiri, 7 adet milletlerarası kitap bölüm yazarlığı, 6 kitap, 12 rapor ile toplam 235 ilmî makale kaleme almıştır. Avrupa topluluğu bünyesindeki ilmî kuruluşlarda Türkiye delegesi olarak şu anda 2 COST guruplarında yürütücü olarak çalışmaktadır. Bilim-felsefe, eğitim üniversite konularında 364 makale yayınlamıştır. Ayrıca tarım-toprak ve çevre konusunda 64 gazete dergi makalesi bulunmaktadır. 1 TÜBİTAK, 1 DPT, bir Bap ve 4 Yüksek Lisans ve Doktora projesi yürütmektedir. Toprak Biyoteknolojisi ve Kök Biyolojisi laboratuarları yanında Bölüm Araştırma Alanı yöneticisi olarak çok sayıda projede yönetici ve yardımcı araştırıcı olarak görev almaktadır.  

MESELEYE BAŞKA BİR BAKIŞ:

ORMAN YANGINLARI

NURİ GÜRGÜR

Bu yılın ilk aylarında çeşitli kaynaklardan yapılan açıklamalarda, küresel iklim şartlarının etkisiyle ‘uzun, kurak ve sıcak’ bir yaz döneminin yaşanacağı, sıcaklıkların mevsim normallerinin 5 ila 8 derece yukarısında seyredeceği belirtiliyordu. Ülkemiz, Haziran ayından bu tarafa bu tahminler doğrultusunda küresel yüksek sıcaklığın etkisi altında; yağış da olmayınca toprak kolayca tutuşup orman yangınlarına yol açacak duruma evrildi. Nitekim ilgili makamlar 2023 yılının 1 Ocak ile 19 Ağustos târihleri arasında 1419 orman yangını çıkarken 2024 yılında bu rakamın %78 artarak 2529’a yükseldiğini açıklıyorlar.

Türkiye’de her yaz başlangıcı orman yangınları tehlikesini de beraberinde getirir. Yangınlar bâzen sabotaj ihtimalini öne çıkarıp bu yönde soruşturma yapılmasına yol açsa da, bâzılarında enerji nakil hatlarındaki problemler olsa da,  yangınların başlıca sebebi dikkatsizlik, sorumsuzluk, cehâlet v.b sebeplere dayalı ‘insan kaynaklı’ olmasıdır. Ama bütün bunlardan daha da önemlisi yangın söndürme aparatlarının, araç ve gereçlerin yetersiz olmasıdır. Üç yıl önce Marmaris ve Manavgat ormanlarını on gün boyunca yakıp kül eden felâket yaşanırken, havadan müdâhalede ne kadar yetersiz kaldığımız açıkça görülmüştü. Üç yılda bu problemin halledilmediği son bir aydır ortaya çıktı.

 Türkiye’nin orman vasfına sahip 22.220.000 hektar arazisi var; bir başka ifâdeyle Avrupa’nın en geniş orman arazisine sâhibiz. İkinci durumdaki İspanya’nın 18.072.000hektar, komşumuz Yunanistan’ın bizim yedide birimiz kadar 3.902.000 hektar orman arazisi var. Bu ülkelerin orman yangınlarına karşı en etkili yöntemi havadan müdâhale imkânlarına yâni yeterli sayıda uçak ve helikoptere sâhip olmasıdır,  bunlara bakıldığında Türkiye’den çok daha iyi durumda olduklarını görüyoruz. 

Yunanistan’ın yangınlara karşı 89 adet uçak ve helikopteri var. Bunlardan çift motorlu 20 uçaklık filosu göreve hazır durumda. Ayrıca 7 adet daha DHC 15 tipi çift motorlu uçak almak için anlaşma imzaladı. İspanya’nın aktif durumdaki uçak ve helikopter filosu Yunanistan’dan bir misli daha fazla. Ayrıca ihtiyacı durumunda AB’nin üye ülkelerindeki orman yangınlarına karşı oluşturduğu filodan da yararlanabiliyor. Özetle bu ülkeler ormanlarının değerini biliyorlar, korumak maksadıyla gerekli önlemleri alıyorlar.

Her yaz mevsiminde orman yangınlarıyla mücâdelede neden yetersiz kalıyoruz? Gerektiği sayıda uçak ve helikopterimiz neden olmuyor?  Paramız mı yok? İktidar önem verdiği her yere para bulabiliyor; eloğlunun uzay yolculuğuna çıkaracağı aracına bir vatandaşımızı da bindirip ‘uzayı fethediyoruz’ diyebilmek için gözünü kırpmadan 55.000.000 dolardan fazlasını vermedik mi? Bunu yeterli görmeyip ikinci bir bilet için aynı bedeli ödemiyor muyuz? 120.000.000 doları rahatlıkla bulan, kuru bir gösterişin dışında ülkemize en ufak faydası bile olmayan bu yolculukların bedelinin kaç ağaç yakarak ödendiğini düşünüyor muyuz?

Tasarruf genelgeleriyle israf önlenemiyorsa, îtibardan tasarruf olmayacağı temayülü değişmiyorsa, yabancı bir devlet veya hükümet başkanının târifeli geldiği üst düzey bir ziyârete son model yetmiş seksen arabadan oluşturulan konvoyla gidiliyorsa, tahsil edilen paraların harcanmasında denetim, kural ve limit v.b. kriterler uygulanmıyorsa ormanlarınızı korumak için yeterli sayıda uçak ve helikopteriniz elbette olmaz. Karşıyaka, Urla, Çiğli, Bayındır, Aydın, Uşak, Manisa, Göynük’ün dört gün boyunca yanışını seyreder, rüzgârın yön değiştirmesiyle Karşıyaka’nın tümüyle yanmaktan kurtulmasına şükreder, Orta Anadolu’nun incisi Ilgaz’ın kurtulması için duâ edersiniz.  Bütün para kaynaklarınızın çekirge sürüleri gibi talan edildiği, rasyonalitenin sözden ibâret kaldığı, kuralsızlığın geçerli olduğu bir ortamda yaşananların şaşırtıcı bir tarafını sizi bilmem ama ben nâçizane göremiyorum.

Av. NURİ GÜRGÜR: 1940 yılında Erzincan vilâyetinin Kemaliye ilçesinde doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1963 yılında mezun oldu. Öğrenciliği sırasında 1958-1961 yılları arasında Türk Ocağı Gençlik Kolunda kurucu ve yönetici olarak görev yaptı. 1961 yılında bir grup arkadaşıyla Üniversiteliler Kültür Kulübü (Derneği)’ni kurdu. Bu dernek uzun yıllar milliyetçi gençlerin fikir ve kültür çalışmaları yaptıkları önemli ve etkili bir alan oldu. 1961-1963 yılları arasında Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) adlı öğrenci kuruluşunda Ankara İcra Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. Bu yıllarda Son Havadis Gazetesi ve Düşünen Adam Dergisi’nin Meclis Muhabiri, Ankara Ticaret Postası Gazetesi’nin köşe yazarı olarak gazetecilik yaptı. 1967 yılında başladığı Avukatlığı 1970 yılında ticârete başlayıncaya kadar devam etti. 1968 yılından 1971’e kadar Üniversiteliler Kültür Derneğinin yayın organı olarak çıkarılan Ocak Dergisi’nin yazar ve yönetmenliğini yaptı. 1969 yılından itibaren Devlet Dergisi’nin yazarları arasında yer aldı. 1975 yılında MHP Genel İdare Kuruluna girdi ve partide 1976 – 1978 yılları arasında Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yaptı. Türk Ocakları’nın yeniden faaliyete geçirilmesi ve Türk Yurdu Dergisi’nin yeniden yayınlanması çalışmalarında yer aldı, derginin yazı kurulunda görev yaptı. 1993 – 1994 yıllarında Türk Ocağı Ankara Şubesi Başkanı oldu. 1996 Kurultayında Türk Ocakları Genel Başkanlığına seçildi. 2011 yılında yapılan Kurultay’da, Başkanlık görevine tâlip olmadı. Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi olarak hizmetlerine devam etti ve Türk Yurdu Dergisi’ne  başmakaleler yazdı. Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı’nın Kurucuları arasında yer alan Nuri Gürgür 1989 -1992 yıllarında Vakıf Mütevelli Heyeti’nde görev yaptı. 1995 yılından bu yana Ankara Ticaret Odası Meclis üyesidir. 1999 yılında Ankara Ticaret Odası Meclis Başkanı seçildi. Bu görevi 2018 yılına kadar devam etti. TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Yorumlar ve Yankılar, Milliyetçilik Üzerine, Yüzyılın Eteklerinde ve 60’lılardan Vatan Kurtarma Hikâyeleri ile Yüzyıldan Yüzyıla / Olaylar – Yorumlar – Görüşler isimli basılı eserleri vardır. Türk Yurdu Dergisi ile çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayınlanmaktadır.
Önceki İçerikKöpekler ve Fareler
Sonraki İçerik30 Ağustos Zafer Bayramı: Zafer Bayramı’nın Anlam ve Önemi – Ata’dan Mesaj
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.