“Bölündük Biz…”

97

 

Yazının başlığındaki söz; Kardak Kayalıklarına Türk Bayrağını diken, Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen’e ait. Albay Türkşen; Balyoz Davası’ndan tutuklu ve 800 günü aşkındır cezaevinde yatıyor. Balyoz Davası’ndan 16 yıl ceza alan, SAT Komandosu Albay Ali Türkşen için Poyrazköy Davası’nda da iki kez müebbet hapis cezası isteniyor.

Bölünme deyince aklımıza hemen pkk geliyor ama Albay Türkşen’in kast ettiği bölünme farklı bir şey…

Türkiye’nin ve Türklerin yaşadığı bütün sorunların temelinde, Albay Türkşen’in kast ettiği bu “bölünme” ve bu bölünmeye neden olan düşünce ve eylemler yatıyor.

Türkşen“Kader birliği yapmak gerekirken burada bile bölündük biz…Buradan çıkınca herkes başka yerlere dağılır… Kimse kimseyi görmez bile. Hepimizi böldüler. Bu ülkede yaşayanların tek ortak noktası Türkçe konuşmak oldu… O yüzden buradakilerden kimse bir şey beklemesin” diyor.

Saygıdeğer Albayım, merak etmeyin biz zindanlarda yatanlardan dünde bir şey beklemiyorduk, bundan sonra da beklemiyoruz. Çünkü sorunun doğumunda dahli olanların sorunun çözümüne katkı sağlayacağını düşünmek ancak saflık olur.

Yine Albay Türkşen’in, Sözcü Gazetesi‘nde verdiği röportaj da önemli bir tespit daha var “… Biliyormusunuz Atatürk bu ülkeye bol geldi, büyük geldi. Biz Atatürk’ü taşıyamadık”. Bu da doğrudur. Atatürk’ü sevdiğini, saydığını ve onun izinden yürüdüğünü söyleyenler, Atatürk’ü kullanarak lümpen bir hayat sürmüş ve halka tepeden bakarak adeta onunla alay etmişlerdir.

Ancak Albay Türkşen merak etmesin, onlar bölünmüş olabilir ama Türk Milleti bölünmez ve Atatürk’te Türk Milletine bol gelmemiştir. Kendi adına konuşabilir ama Türk Milletini kapsayan değerlendirmelerde bulunması yanlıştır.

Türkiye; AKP iktidarının arkasındaki zihniyete onlarca yıl süren operasyonlarla nasıl teslim edilmiştir? Bunu konuşalım. Çünkü bu sorunun, milliyetsever ve vatansever insanlarımız tarafından iyi cevaplanması gerekir. Bu gün gelinen nokta da; Atatürk’ün ölümünden buyana görev alan karar vericilerin hepsinin değişen oranlarda sorumluluğu ve suçu vardır. Ülkeyi yönetirken yanlış tercihlerde bulunmuşlardır. Bunun ana sebebi; şuursuzluk, tarih bilmezlik ve menfaatlerin göz ardı edilememesidir.

Karar alıcılarca, vatanın sahibinin Türk Milleti olduğu gerçeği göz ardı edilmiş, ülkenin imkanları ve makamları aynı Osmanlı zamanında olduğu gibi etnik mikro ırkçılara, onları da kazanırız düşüncesi ile, pay edilmiştir. Böyle yaparak hem ülkenin ve hem de kendilerinin koltuklarının korunacağını zannetmişlerdir. Ancak memleketi Türk çocuklarına teslim edecekleri yerde, Türk Milletine gizli düşmanlık besleyenlere teslim edenlerin, şimdi sızlanmaya hiç hakları yoktur. Unutulmamalıdır ki;bu ülkenin Milli Güvenlik Kurulları(MGK)nda, Türk Milliyetçilerinin de; devlet için öncelikli tehtid olduğu konuşulmuş ve bu durum belgelere yansımıştır.

Tabii ki; kutsal bir davası olmayan, her şeyden önce koltuğunu korumak ya da bir koltuk elde etmek isteyen ve devletin imkanlarını gelecekleri için kullanmaktan çekinmeyenlerin, fikri ve zikri bir birlik içinde olmaları düşünülemez. Onun için zindanda yatanların birlik içinde kalmaları mümkün olamazdı ve nihayetinde Albay Türkşen’in ifade ettiği gibi bölünmüşlerdir. Ancak dediğim gibi bu bölünmenin altında yatan neden, bizzat bölünenlerin kendileridir. Bunu geçte olsa anlayanlardan biri de Albay Türkşen’dir diye düşünüyorum.

Onlar zindanda bölünmüş olabilir ama Türk Milleti asla bölünmemiştir ve bölünmeyecektir. Türk Milletinin önünde, Atatürk’ün de önünde olduğu gibi Türk Milliyetçiliği fikri ve Türk Milliyetçileri vardır. Birileri zaafiyete, yılgınlığa, zorluğa düçar olabilir ama onlar tarafından adam yerine bile konulmayan Türk Milliyetçileri; Türk Milletinin, yegane kurtuluş ve yaşam ümididir. Ebediyen de yılgınlığa düşmeyecek ve pes etmeyeceklerdir.

Birilerine Atatürk bol gelmiş ve Atatürk’ü taşıyamamış olabilir. Ancak Atatürk, Türk Milliyetçileri’nin ölmez ve önder Başbuğudur. Onların her biri; Atatürk olup, sadece Atatürk’ü değil Türk Milletini de ebediyen sırtlarında taşıyacaklardır… Çünkü onlar için yaşamın sırrı; Allah’ın rızasını kazanmak için bila bedel halka hizmetten ibarettir. Yani menfaat ve makam Atatürkçüsü değildirler.

Türk Milletinin bundan sonra yapacağı tek şey, çok basittir. O da ülkesini korumak, mazlumların ve mağdurların çilesine son vermek, şehit ve gazilerin hakkını aramak, fakirin sıkıntısına derman olmak için tek bir çatı altında toplanmaktır. Ben bunun adresi olarak; MHP’yi ve onca saldırıya rağmen Türk Milletinin haklarını korumaya çalışan, dik duruşlu lider Devlet Bahçeli’yi görüyorum. Çözümümü beğenmeyenlere de eğer bir çözümünüz var ise, buyrun dinleyelim diyorum. Gerçekler bir yana ama, gönlümüzün ve duamızında ülkesine hizmetten kaçınmayan Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen gibi kahramanlarda olduğunuda ifade ederek nokta koyuyorum. Bilmem anlatabildim mi?