Bir İnsanlık Suçu Olarak İşkence

97

İşkence
kavramı, bir kamu görevlisinin kamu görevinin verdiği yetki ve gücü kullanarak
bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı
çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol
açacak davranışların tamamını ifade eder. Burada anahtar kavram kamu görevlisi
ve kamu görevinin verdiği yetki ve güç kelimeleridir. Kamu görevlisi olmayan
kişilerce işlenen aynı fiiller işkence değil “eziyet” suçunu oluşturur. Bu
nedenle kamu görevlisi olmayan kişiler bu yazının kapsamı dışındadır. Kamu
görevlisi olmayan kişiler bakımından istisna bu kişilerin kamu görevlilerince
işlenen işkence suçuna iştirak etmeleri yani ortak olmalarıdır. Bu durumda kamu
görevlisi olmayan kişiler de tıpkı kamu görevlileri gibi yargılanır.

            İşkence suçunda bir diğer husus
suçun işleniş şeklidir. İşkence suçunun söz konusu olması için illa ki mağdura
fiziki bir zarar verilmesi gerekmez. Mağdura hiçbir fiziki zarar vermeden
sistematik olarak hakaret etme veya mağdurun algısını etkileyecek şekilde
sürekli olarak kendisi veya yakınları hakkında tehditte bulunma veya mağduru
çırılçıplak soyup utanmasını ve kendisini çaresiz hissetmesini sağlama gibi
fiiller de işkence suçunun meydana gelmesi için yeterlidir.

            İşkence bir insanlık suçudur. Zaten
Türk Ceza Kanununda da insanlığa karşı suçlar başlığı altında sayılmaktadır. İşkence
suçlarının cezalandırılmasında diğer suçlardan önemli bir farkı vardır; diğer
suçlardan farklı olarak işkence suçu zamanaşımına uğramaz.

 

Kamu Görevlileri Neden İşkence Suçunu İşler

 

            İşkence sadece mağdurun değil aynı
zamanda ve hakikatte suçu işleyenlerin insanlık onurlarını ayaklar altına alan
bir suç olmasına rağmen bazı kamu görevlileri neden bu suçu işler? İşkence suçunun
işlenmesinde farklı Saikler vardır. Bu saiklerden bazılarını saydıktan sonra
kısaca açıklamaya çalışalım.

            İşkence suçunun işlenme saiklerini;
kişiyi cezalandırma, kişiden bilgi almaya çalışma, kişiyi küçük
düşürme/aşağılama, suçu işleyen kamu görevlileri açısından güç gösterisi yapma
ve yine suçu işleyen kamu görevlilerinin psikolojik durumları olarak
sayabiliriz. Şimdi bunları kısaca açıklamaya çalışalım.

 

Kişiyi Cezalandırma Amacıyla İşkence

 

            Kamu görevlileri bazı durumlarda
ellerindeki kamu gücünü kişileri cezalandırma amacıyla kullanırlar. Bunun
sebebi söz konusu kamu görevlilerinin kişiye karşı şahsi husumet besliyor
olmalarıdır. Bu şahsi husumetin çok farklı sebepleri olabilir. Fakat sebep ne
olursa olsun kamu görevlilerinin bir kişiye işkence yapmalarının hiçbir haklı
tarafı olamaz.

            Bir kere kamu görevlilerinin kişiyi
cezalandırma yetkisi yoktur. Kişileri polis, jandarma, gardiyan vb. kamu
görevlileri cezalandıracaksa o zaman hakimlerin, savcıların, avukatların, kalem
memurlarının, mübaşirlerin kısaca yargı teşkilatının varlığına gerek yoktur.
Böyle bir şey ileri sürmek ise en basit tabirle saçma olur. İkincisi suç
işleyen kişilere verilecek cezalar kanunlarla belirlenmiştir. Suç işleyen
kişiler zaten kanunda belirtilen cezaya çarptırılmaktadır. Bu kişilere bir de
işkence uygulayarak ikinci bir ceza vermek o kişi ne kadar adi bir suç işlemiş
olursa olsun adaletsiz olur.

            Kişileri cezalandırma amacıyla
işkence yapılması konusuna daha çok terör suçlarında çok rastlanmaktadır. Terör
ve terörün yıkıcılığı konusu güvenlik güçlerinde devleti koruma refleksi
meydana getirmektedir. Özellikle güvenlik güçleriyle çatışmaya giren, güvenlik
görevlilerini şehit eden bir terör suçlusu ele geçirildiği zaman güvenlik
görevlilerinin bu tip suçlulara intikam hisleriyle yaklaştığına ve bu
suçlularının cezasını kendilerinin vermek istemelerine şahit olmaktayız. Hâlbuki
yukarıda da ifade ettiğimiz üzere hiçbir kamu görevlisinin kişileri
cezalandırma yetkisi yoktur. İkincisi de işkence insanlık onurunu ayaklar
altına alan bir suçtur ve mağdurdan ziyade failin insanlık onurunu ayaklar
altına almaktadır.

            Devlet, hangi suçu işlemiş olursa
olsun gözaltına alındığı andan yargılamasının yapıldığı ana ve hakkında cezaya
hükmedildiği andan cezasının infazının bittiği ana kadar suç şüphelisine karşı
soğukkanlılıkla yaklaşmalıdır. Modern tabirle devlet “cool” olmalıdır. Devlet,
gözaltına alırken de, yargılarken de, cezayı infaz ederken de soğukkanlı
olmalıdır. Aksi halde adalet tecelli etmez.

            Kaldı ki, işkencenin bir ceza olarak
uygulanması konusuna göz yumulursa bu uygulamanın yaygınlaşması kaçınılmazdır.
Bugün terör şüphelisine karşı yapılan işkenceye göz yumulursa yarın bu uygulama
ülkenin diğer yerlerinde en basit suç şüphelilerine hatta suçu olmayan
insanlara karşı bile uygulanır. Geçtiğimiz günlerde sokağa çıkma yasağını ihlal
ettikleri için bir grup gencin yüzleri duvara dönük şekilde çevrilerek yan yana
dizildikleri sahneyi hatırlayın. Yine sosyal medyada benim memleketim olan
Erbaa’da (Tokat) çekildiği için dikkatimi çeken 12 Kasım 2019 tarihli bir
videoda, alkollü ve ehliyetsiz araç kullandığından kolluk görevlilerinden
korkan ve durmayıp yoluna devam eden bir gencin arabasının önü kesilerek
arabasından çıkartıldığı ve bir yandan çok ağır küfürler edilerek tekme tokat
dövüldüğü görünüyordu. Erbaa ki Ak Parti ve MHP’nin yerel seçimlerde ittifak
kurmayıp kendi adaylarını çıkardığı ve MHP’nin %52, AK Parti’nin %38 oy aldığı,
geriye kalan oyların da diğer “sağ” partilere gittiği bir ilçedir. Bu demek
oluyor ki kolluk görevlilerin terör suçlularına işkence yapmasına müsamaha
gösterirseniz bu problem kronikleşir ve kanser gibi yayılır. Hatta öyle bir
yayılır ki iktidara destek veren, iktidara yakın olan insanlara bile sirayet
eder.

 

Kişiden Bilgi Almaya Çalışma Amacıyla İşkence

 

            İşkence suçunun en sık rastlandığı
durumlardan biri de kişiden bilgi alma amacıyla işkence yapılmasıdır. Bu durum
işkence suçunun insanlık dışı olmasını bir kenara bırakırsak işkencenin en
mantıksız olduğu Saiklerden biridir. Bir kere kamu görevlilerinin hakkında
delil ve bilgi sahibi olmadıkları, neyi bilip neyi bilmediğine dair bir
fikirleri olmadığı bir kişiye işkence yaparak ondan bilgi almaya çalışmaları
işin özünde mantıksızdır. İkincil olarak kendisine işkence yapılan kişinin
işlemediği bir suçu kabul edip üstlenmesi veya kamu görevlilerinin kendisinden
duymak istediği şeyleri –gerçeğe aykırı olmasına rağmen- söylemesi son derece
olağandır. Tekraren ifade edeceğimiz üzere işkence suçunun insanlık dışı
olmasını bir kenara bırakırsak, sadece bu yönüyle bile adalete hizmet etmeyen
bilakis adalet kurumunu ve duygusunu yerle bir eden bir suç konusudur.

            5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun yürürlüğe girdiği tarihlerde şu söylemi çok duymuşsunuzdur; “Artık
şüpheliden delile ulaşılmayacak, delilden şüpheliye ulaşılacak.” Bu söylem yeni
kanunun işkenceyi ortadan kaldıracağına dair bir söylemdi.

            5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
vatandaşın uyması için getirilen bir kanun değildir. Bu kanun, kolluk
görevlilerinin, savcıların ve hâkimlerin uyması için getirilmiştir. Bizzat
kolluk görevlilerinin uyması için getirilen bir kanuna kolluk görevlileri
uymazsa, kanunu bizatihi kolluk görevlileri ihlal ederse ülkede kimsenin kanuna
ve hukuk kurallarına uymasını bekleyemezsiniz. Devletin getirdiği kanuna devletin
kendi görevlileri uymaması demek devletin kendi eliyle kaos ortamı oluşturuyor
olması demektir.

 

Kişiyi Küçük Düşürme/Aşağılama Amacıyla İşkence

 

            Kişiyi küçük düşürme/aşağılama
amacıyla işkence suçuna genellikle siyasi nitelikteki vakalarda, yani kişinin
aslında hiçbir suç işlemediği ancak bir iktidar mücadelesinin kurbanı olduğu
durumlarda rastlanmaktadır. 27 Mayıs Darbesi’nin akabinde Yassıada’da Adnan
Menderes’e yapılan insanlık dışı muameleler, 12 Eylül Darbesi sonrası sağ ve
sol görüşlü binlerce insana hem gözaltında hem de tutukluluk veya hükümlülük
sırasında cezaevlerinde yapılan muameleler, yine son dönemde siyasi nedenlerle
gözaltına alınan veya tutuklanan kişilere yapılan muameleler bu kapsamdadır. Bu
kişilerin suç işlemedikleri kamu görevlileri tarafından da bilinmektedir ancak
siyasi saiklerle bu kişileri küçük düşürme/aşağılama amacıyla işkence söz
konusu olabilmektedir.

 

Kamu Görevlilerinin Güç Gösterisi Yapma Gayesi

 

            İşkence suçu bazen de güç gösterisi
yapma gayesiyle işlenmektedir. Buradaki güç gösterisi mağdura karşı değil,
“dosta güven düşmana korku” verme amacıyla vatandaşa karşı yapılmaktadır. “Biz
buradayız” mesajı vermek istenmektedir. Bu tip işkenceler toplum içinde zaman
zaman destek de bulurlar. Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da kendisine kimlik
sormak isteyen polis memurunu şehit eden terör örgütü üyesiyle alakalı sosyal
medyada dolaştırılan fotoğraflar buna örnek gösterilebilir.

 

Kamu Görevlilerinin Psikolojik Durumları

 

            İşkence suçu bazen de kamu
görevlilerinin psikolojik durumlarından kaynaklanmaktadır. Burada da farklı
psikolojik özellikler öne çıkmaktadır. Bazen başka bir insanın hayatına etki
edebilme gücünün verdiği bir megalomanlık bazen de mesleği icra ederken
karşılaşılan olumsuz durumların getirdiği psikolojik yıkım buna sebep
olabilmektedir. Polislik askerlik gibi meslekler gerçekten çok zor ve son
derece yıpratıcı mesleklerdir. Bir kere son derece sert ast-üst ilişkisi söz
konusudur. Başka hiçbir sebep olmasa bile kötü bir amir emri altındaki bütün
personelin psikolojisini tek başına mahvedebilmektedir. İkincil olarak bu
mesleklerin içerdiği tehlike, kolluk görevlilerin her an ölümle burun buruna
yaşıyor olmaları hissi, meslek okulundan beri omuzlarına yüklenen ve kolluk
görevlilerinin temel motivasyon kaynağı olan “devleti koruma” düşüncesi ve bu
düşüncenin doğal olarak meydana getirdiği başkalarını devlet düşmanı olarak
gören bakış açısı bazı kolluk görevlilerinde psikolojik yıkım meydana
getirebilmektedir. Üçüncü olarak yaşanılan acı tecrübeler, örneğin mesai arkadaşının
bir pusuda, görevde veya çatışmada şehit olması, ülkenin bazı bölgelerinde
bölge halkının düşmanca bakış açısı, yine bazı bölgelerde çocukların bile kolluk
görevlilerine ait araçlara topluca taşlı saldırıda bulunmaları kolluk
görevlilerinde psikolojik yıkıma neden olabilmektedir. İşte tüm bu olumsuz
çalışma koşulları kolluk görevlilerinin önlerine “suçlu” sıfatıyla gelen kişiye
düşmanca yaklaşmasına ve işkence gibi ağır fiilleri gerçekleştirmelerine sebep
olabilmektedir.

 

Devlet “Cool” Olmalıdır

 

            Sonuç olarak; gerekçesi ne olursa
olsun işkence bir insanlık suçudur. Mağdurun insanlık onurunu ayaklar altına
aldığı kadar failin insanlık onurunu da ayaklar altına almaktadır. İşkence
suçunun hiçbir haklı bahanesi olamaz. Kamu görevlilerinin, kişilere devletin
mehabetine yakışır bir soğukkanlılıkla yaklaşması gerekmektedir. Kamu
görevlilerinin vazifesi kişileri cezalandırmak değildir, böyle bir yetkileri de
yoktur. Kamu görevlilerinin sahip oldukları imkânlar işlenen herhangi bir suça
ait delillere hukuk kuralları içerisinde ulaşmaya yeterlidir. Kamu
görevlilerinin herhangi bir suç deliline ulaşmak için kişiye işkence yapmaya
hakkı ve ihtiyacı yoktur. Bir yargısal faaliyet kapsamında gözaltına alınan,
tutuklanan ve/veya hüküm giyen herkes devlet için birer emanettir. Devletin bu
emanete en iyi şekilde sahip çıkması gerekmektedir. Devletin gözaltına alma,
tutuklama, cezayı infaz etme aşamalarından oluşan yargısal süreci kendi baba
kimliğine ve müşfikliğine yakışır şekilde hayata geçirmesi gerekmektedir. Yani
devlet “cool” olmalıdır. Kamu görevlisinin temel görevi kamu düzenini tesis
etmektir. Kamu görevlisinin dosta güven, düşmana korku vermek için suç işlemesi
kabul edilemez. Kamu görevlileri, ağır ve zorlu çalışma koşulları nedeniyle
zaman zaman psikolojik olarak yıpranmakta ve bu durum vatandaşa olumsuz
yansımaktadır. Devletin bu olumsuzluğun önüne geçmek için kamu görevlilerinin
mental şartlarını da iyileştirmesi gerekmektedir. Ve nihayet devletin, işkence
suçunu önlemek için tedbirler alması ve bu suçun işlendiği durumlarda
kesinlikle müsamaha göstermeden ilgililere gerekli cezayı vermesi
gerekmektedir.

Önceki İçerikİslam ve Bilim – 2
Sonraki İçerikDoğu Raporu: Ateş Bacayı Sarmış
Avatar photo
1983 yılında Tokat Erbaa’da dünyaya geldi. İlk okulu Ankara’da, ortaokulu Bitlis Tatvan’da, Lise’yi Bursa’da okudu. 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü kazandı. 2003 yılında bu okulu terk edip Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. 2008 yılında bu okuldan mezun oldu. Yüksek lisansını 2019 yılında Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde tamamladı. Halen Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora eğitimini devam ettirmektedir. 2018 yılında siyasetle de ilgilenen yazar, 2019 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın üyesi olmuş ve 2023 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın başkanlığı görevine seçilmiştir. 2018 yılında bu yana Kocaeli’de köşe yazıları yazmakta ve yazıları Kocaeli’nin muhtelif yerel basın kuruluşlarının yanı sıra Kocaeli Aydınlar Ocağı web sitesinde yayınlanmaktadır. Yine 2018 yılından bu yana ülke genelinde barolarda eğitimler ve Kocaeli’de yerel STK’larda konferanslar vermektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. ESERLERİ : A. YAYINLANMIŞ KİTAPLARI 1) Katılım Bankacılığı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2020. 2) Tayyip Erdoğan Sonrası Türkiye, Melekler Yayıncılık, Kocaeli, 2020. 3) Türk’ün Ustalarla İmtihanı, Kitap Yurdu Doğrudan Yayıncılık, 2023. B. YAYINLANMIŞ AKADEMİK MAKALELERİ 1) Tahkim Sözleşmesinin Unsurları – Leges Hukuk Dergisi, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a Vefa Andacı, Ekim 2020, Y:11, S: 130, s. 112-133. 2) Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Antlaşması’na (Viyana Sözleşmesi / CISG) Göre Taşıma Halindeyken Satılan Mallara İlişkin Hasarın İntikali – Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 335-360. 3) Nama Yazılı Pay Senetleri Üzerinde Önalım, Alım, Geri Alım ve Öncelik Hakları - Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 1-59. 4) Faiz ve Vade Farkı Kavramlarının Hukuki Niteliklerinin Karşılaştırılması – Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler, Dora Basım, Bursa, 2021, s. 19-41. 5) Anonim Şirketlerde Payın ve Pay Senetlerinin Devri - Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler II, Dora Basım, Bursa, 2022, s. 313-336. 6) Limited Şirketlerde Pay Devri – Bilimsel Araştırmalar, Yetkin Yayınları, Ankara, 2023, s. 113-130. 7) Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Yüklenicinin Temerrüdü Nedeniyle Sözleşmeden Dönme, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Aralık 2023, S:28, s. 133-161.