Biliyorum – Bilmek İstiyorum – Üzülüyorum -İnanıyorum

115

Asya’nın bozkırlarından kopup gelerek, dünyanın en merkezi coğrafyasına yerleşen ve  bu toprakları Müslüman – Türk’ün ebedi yurdu haline getiren, bununla da yetinmeyip Avrupa’nın içlerine, ta Viyana’ya kadar uzanıp altı yüz yıllık bir cihan hakimiyeti kuran bu büyük milletin çok sayıda düşmanı olduğunu BİLİYORUM…

Müslüman – Türk’ün varlık ve bekasını hedef alan bu husumetin Şark Meselesi adıyla simgeleştiğini ve Şark Meselesinin özünün de Müslüman Türk’ü yok etmek, geldiği yere geri göndermek veya hıristiyanlaştırarak kendi içlerinde eritmek olduğunu BİLİYORUM…

Müslüman Türk’e yönelik bu bakış açısının Hıristiyan Batı’nın temel içgüdüsü haline geldiğini ve Haçlı Seferleri ile başlayan askeri saldırılardan, Tanzimat sonrası zirveye çıkan ekonomik, kültürel, siyasi, ahlaki saldırılara, Birinci Dünya Savaşı sonrası yedi düvelin bu topraklara çullanmasından, hala devam eden Türkiye’yi bölme çabalarına, inanç ve kültür yapımızı yozlaştırma uğraşılarına kadar bu milletin varlık ve bekasına yönelik her yönelişin arkasında bu temel içgüdünün bulunduğunu BİLİYORUM…

Halen azalmaksızın devam eden bu husumetin en önemli tetikleyicisinin, tarihin gördüğü en büyük milletlerden birisi olan Müslüman Türk milletinin yeniden yükselişe geçerek küresel güç haline geleceği korkusu olduğunu BİLİYORUM…

Bunları bildiğim için, bu milletin her ferdinin, varlık ve bekamıza yönelik olarak bin yıldır devam eden gizli ve açık saldırılara,oyunlara, planlara ve projelere karşı sürekli uyanık ve tedbirli olması gerektiğini BİLİYORUM…

Savaşların yalnızca silahla yapılmadığını, top yekün ve sürekli olduğunu, hatta en etkili saldırıların ekonomik, kültürel, ahlaki ve dini saldırılar olduğunu bildiğim için;

Ülkemin ekonomik kaynaklarının ne kadarının yabancıların kontrolünde olduğunu, mesela bankacılık sektöründe, borsada yabancı sermayenin ağırlığını, ekonomik fayda üreten ticari işletmelerin, çok ortaklı şirketlerin, yer altı zenginliklerimiz olan maden yataklarımızın ne kadarının yabancıların kontrolü altına geçtiğini, ülke topraklarının ne kadarının yabancılara veya yabancıların kontrolündeki tüzel kişiliklerle, vakıflara satıldığını BİLMEK İSTİYORUM…

Bu milletin içerisinden çıkıp bir yandan bu milletin ekmeğini yerken bir yandan da küresel veya bölgesel güçlerin gönüllü yahut paralı hizmetkarlığına soyunup, ülke ve millet olarak birliğimizin yavaş yavaş çözülmesi, ülkenin ekonomik ve siyasi kontrolünün sınır ötesi veya okyanus ötesi güçlerin eline geçmesi için çaba gösteren mankurtları, bu mankurtların oluşturduğu veya hizmet gördüğü, sivil toplum örgütü, gazete, TV veya Vakıf görüntüsündeki husumet ocaklarını, buralarda birilerine hizmet gören nüfuz casuslarını BİLMEK İSTİYORUM…

Söz gelimi, Anadolu Coğrafyası Hıristiyanlığın doğduğu topraklardır, üçüncü bin yıldaki birincil hedef, bu toprakların tekrar hıristiyanlaştırılmasıdır diye açıkça haykıranların bu uğurda bu gün bu topraklara sevk ettiği ne kadar misyonerin bulunduğunu, bunların ne kadarının Müslüman kisvesi altında haç propagandası yaptığını, ülkemin insanlarını hıristiyanlaştırmak için çalışan bu misyonerlerin kurduğu ne kadar ev kilisesinin bulunduğunu BİLMEK İSTİYORUM…

Bu toprağın çocuklarında yılgınlığı, bezginliği, düşmanın gücünü abartmayı ve tembelliği görünce ÜZÜLÜYORUM…

Günlük çıkarlar, güç ve iktidardan verilen paylar karşılığında ideallerinden vazgeçen, yaptıklarına kılıf uydurma çabasında olan, sonra da dava adamı edasıyla nutuk çekenleri gördükçe acıyor ve ÜZÜLÜYORUM…

Bin yıldır iç içe yaşayan, beraber ağlamış, beraber gülmüş, beraber şehit olup aynı toprak parçasını mezar olarak paylaşmış, aynı inancın, aynı kültürün mensubu olmuş insanların çocuklarının birbirlerine kuşku ile bakar hale gelmeye başladığını görüyor ve fitne ateşinin yanmaya başladığını görünce ÜZÜLÜYORUM…

Bütün bunlara rağmen bu milletin mayasının sağlam olduğunu, en umutsuz denen anda dahi imkansızı yapabilme kabiliyetinin bulunduğunu, insanlık tarihinin bu milletin çocuklarına yüklediği sorumluluğun hala devam ettiğini, gelecek dönemde kim ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu milletin yeniden insanlık tarihinin yeni ve parlak sayfalarını yazmaya başlayacağını biliyor ve önümüzdeki yüzyılın yeniden Müslüman Türk’ün küresel güç olarak ortaya çıkacağı yüz yıl olacağına bütün kalbimle İNANIYORUM…