Akademisyenlere Karşı KMKB Bildirisi

38

Osmanlı’dan Türkiye’ye terör faaliyetlerinin başlangıcında dış güçler, devamında da iç işbirlikçiler başroldedir. Robert Kolej’den Boğaziçi Üniversitesi’ne durum değişmez. Eksiği yok, şimdilik 1128 fazlası var. Hatta bunların 19’u, I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında terör ve tedhiş faaliyetlerinden çok çekmiş olan Kocaeli gibi bir yerin Üniversitesinden.

Teröre destek ve devletin teröristlerle mücadelesine set çekmek düşünce özgürlüğü falan değil doğrudan Devletimizin bölünmez bütünlüğüne düşmanlıktır. Zaten PKK da Akademisyenler Bildirisi’nden duyduğu mutluluğu ifade etmiştir. Şu sözlere bakar mısınız, bakalım fikir hürriyeti kapsamının neresine koyacaksınız:

  • “TC Devleti Kürtleri ezdi. PKK’lıların yerinde olsam, ben de dağa çıkardım.”
  • “Öcalan’ın mesajları bizim de düşüncemizdir. Katılıyoruz.”
  • “Öcalan gerçek bir rehber ve karizmatik bir lider..”
  • “Şehirleri bomba ve silah deposu haline getirdiğinizi biliyoruz. Nasıl olsa orası özerk bölge

olacak; öğretmen tayini dâhil eğitim hizmetleri belediyelere, valilere verilecek.”

  • “Çözüm sürecini hayvanlar bile anladı ama bazı insanlar anlamıyor.”
  • “Sayın Öcalan demek, PKK’nın kendine ait bayrağını, Öcalan’ın posterini taşımak suç

olmaktan çıktı. Hatta Türkiye’nin sistemi böyle olmalıdır, eyaletler, özerklik falan..”

Tüm bu olanlara ve olacaklara karşın İzmit’e gelen Âkiller Heyeti’ne karşı ciddi anlamda bir millî mücadele sergileyen Kocaeli Millî Kuruluşlar Birliği, bir kısım Akademisyenlerin Bildirisi’ne karşı Aydınlar Ocağı Başkanımız ve Kocaeli Gazetesi yazarı Avukat Ruhittin Sönmez Bey’in kaleminden hukukî ve siyasal analiz kabilinden bir bildiri hazırladı. Paydaş olarak paylaşıyoruz:

1. “1100 Akademisyenin” imzalayarak yayınladığı bildiri akademik nitelikte bir bildiri değil siyasal bir eylemdir.

2. AİHM ve uluslararası camianın terör örgütü olarak vasıflandırdığı PKK’nın eylemleri hakkında “Bildiri”de değil bir lanetleme veya kınama, bir sitem dahi yoktur.

3. Bildiride çatışmaların sürdüğü bölgelerdeki halkımızın “özgürlük ve güvenlik” haklarını ihlâl eden PKK terörü hakkında bir eleştiri dahi yapılmamıştır.

4. Devletin “kasıtlı ve planlı kıyım” yaptığını, “Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı katliam gerçekleştirdiği..” gibi PKK terör örgütünün propagandası olan beyanlar tekrar edilmiştir.

5. Bu propagandaya alet olanlar hakkında hukukî sürecin işletilmesi normal bir devlet refleksidir. Süreci başlatan Rektörlerimiz görevlerinin gereğini yapmışlardır.

6. Ancak hukukî sürecin Cumhurbaşkanı‘nın bildiriyi imzalayanları sert bir şekilde suçlayan ifadelerinden sonraya tesadüf etmesi “Siyasal İktidarın akademisyenlere baskısı” olarak lanse edilebilecek ve uluslararası camiada Türkiye’nin aleyhine kullanılabilecektir.

7. Bildirinin “düşünce açıklama hürriyeti” kapsamına m yoksa “terör örgütü propagandası” kapsamına mı girdiği konusunda bağımsız ve tarafsız bir yargılama ile uluslararası hukuk standartlarında kararlar çıkması temennimizdir.

8. Çözüm Süreci” adı verilen dönemde de aynı işi yapanlara ve bunları her Allah’ın günü televizyonlarda konuşturanlara, gazetelerinde yazdıranlara da aynı hukukî sürecin neden bugüne kadar işletilmediğini soruyoruz. Ve bu kişilerin de yargılanması için yetkilileri göreve davet ediyoruz.

Son olarak KMKB’den şimdi aldığım bir bilgiyi paylaşmak istiyorum sevgili okurlarım;

yukarıdaki madde işaretli sözlerdeki ifadeler akademisyenlere ait değilmiş, Devlet yöneticilerine (Bülent Arınç, Beşir Atalay, Başdanışman, Hakan Fidan, Ahmet Gündoğdu, Arınç2) aitmiş.

Kandırılmışım.