Kırım’daki gelişmeler; küresel güç ABD ile eski gücüne kavuşma ve siyasi etkinliğini genişletmek peşinde olan Rusya’nın stratejik bir ülke ve bölge üzerinde yaptıkları mücadeledir.
Bu krizde bizi ilgilendiren, tarafların güç mücadelesi kadar; Kırım’daki soydaşlarımızın insan hakları sorunları ve onların geleceğidir. Kırım Tatar Türklüğü, Türk Dünyasının önemli bir parçasıdır. Her bir parça, Anadolu Türklüğü’nün akrabalarıdır. Kırım Tatar Türklüğünü reddedip onların Türklüklerini tartıştırmak isteyen sapıklar, küresel güçlerin hizmetine soyunmuş paralı askerlerdir. Rahmetli bir düşünürümüzün değişiyle Batının yeniçerileridir.
Bir dönem Rusya ortak Türk kimliğinden Türk Dünyasını uzaklaştırmak için her şeyi yapmıştı. Batılı bazı kaynaklar ve bilimsel çevreler de Türk Dünyası kavramını ısrarla kullanmamış “Orta Asya Müslümanları” demiş, Yunanistan’da da Türk kavramı yasaklanmış; Türkler “Yunanlı Müslümanlar” olarak kabul edilmişlerdir. Bazı milletlerarası toplantılarda Ruslar, Türk Dünyası yerine “Avrasya” kavramını bilhassa kullanmışlardır. Türksüz Tatarlık iddiasında olanlar, yukarıdaki iki güçten birinin bilerek veya bilmeyerek taşeronluğunu yapmaktadırlar. Kıbrıs’ta, Kırım, Karabağ, Suriye, Kerkük, Kosova, Batı Trakya ve Makedonya’da ve Türk Dünyasının herhangi bir bölgesindeki soydaşlarımızın karşılaştığı sorunlar bütünüyle Türk Dünyasını ilgilendirir. Dar bakıştan kendimizi kurtaralım ve konuya bütüncü yaklaşalım. Anlaşılan yeni yetme bazı fikir soytarıları, doların yeşiline fena kapıldıkları için Türksüzleştirme gayreti içindeler ve ödüllendiriliyorlar.
Sürekli paralel devlet tartışılıyor. Ne garip ki, paralel devletten ve cemaatten şikayetçi olan iktidar, yıllarca onunla birlikte çeşitli kumpaslar çevirmiştir. Genelkurmay Başkanı bile terörist ilan edilebilmiştir. Haklı haksız yüzlerce sivil ve asker uzun süreli tutuklanmış, devlet bürokrasisi altüst edilmiş, çok önemli kurumlar yıpratılmıştır. Siyasallaştırma ve kamplaştırma bütün hızıyla sürmektedir.
Asıl gözden kaçırılan paralel devlet, iktidarın yanlış politikalarıyla şımartılan demokratikleşme paketleriyle önce özerk bölgeye, daha sonra ayrı devlete varmak için çabalayan terör örgütü ve yandaşlarıdır. Demokrasiyi teröre yenik düşürenler, terör örgütüyle dıştan kumandalı pazarlık yapanlar, demokrasiden bahsetmemelidirler. Zaten son çıkarılan yasalar ve beyanatlarla demokrasi aşığı olmadıkları da ortaya çıkmaktadır. 1923 Cumhuriyet Türkiye’sinin tasfiye edilerek Yeni Türkiye kurma hokkabazlığı yapanlar, önce Kürt açılımı ardından Ermeni açılımı ve önümüzdeki günlerde de Kıbrıs’ta Rum açılımı yapmaya niyetli olanlar, Cumhuriyetin ve milli devletin altını oyanlar, paralel devletin kendisidirler. Sadece Pensilvanya’da veya Güney Doğu’da paralel devlet aramak da yeterli değildir. “Keşke paralel devleti daha önce tespit edebilseydik” diyen ülke yöneticileri ne kadar aciz ve yanlışlar içinde olduklarını itiraf etmektedirler.
Terör örgütüne verilen onca tavizden sonra utanmadan ve sıkılmadan “bakınız artık şehit haberleri gelmiyor” diye ortaya düşenler, Türk Milletiyle alay etmektedirler. İş bununla da bitmemekte, Güney Doğu’nun bazı yörelerinde terör örgütü asayişi sağlama, adalet dağıtma, ihaleleri şekillendirme ve işçi alımlarında neredeyse Ankara’nın yerini almaktadır. Aslında Kürtlerin de dostu olmayan PKK terör örgütünün liderini “Kürtlerin lideri” diye takdim eden başbakan yardımcısının ve diğerlerinin gözü aydın olsun! Metro ağı örmekle ülke sorunları çözülemiyor; yanlışlar örtülemiyor. İktidarlar paralel devlet olabiliyor.