“Paket” Üzerine…

97

 

Demokratikleşme adını taşıyan yoklama ve alıştırma paketi açıklanınca aklımıza paket sözcüğü takılıverdi. Paket konusunda hep uyarılırız. Sahipsiz paket görünce güvenlik birimlerine haber veririz; sakın ellemeyiniz denir. Bu paket ise sahipsiz gibi görülmesin. Bizi bizden fazla düşünen sözde dost ve müttefiklerimiz oldukça, anlaşılan daha nice paketlerle karşılaşacağız. Ortadoğu’da sınırların nasıl değiştirildiğini ve yapay devletçiklerin nasıl kurulduğunu da göreceğiz.

Paketin açıklanma töreninde herhalde demokrasi kültürünün bir gereği olacak; muhalif gazete ve TV’ler yoktu. Hep “bizim çocuklar” vardı. Soru sormak da söz konusu değildi. Acaba çözümsüzlüğü parmağına sarıp ondan kurtulmak için bizim gibi sözde çözüm arayan, bir an evvel çözülme merakı ve heyecanı taşıyan kaç ülke vardır?

Ülkenin en büyük talihsizliği; Türk’ü bir milli kimlik, milliyet değil de etnik guruplardan biri gibi gören; bundan dolayı Türk Milletidışında milletler arayışına çıkan, etnikliği millet zanneden, kafası âkillerce daha da karıştırılmış olanlar tarafından yönetilmekte oluşudur. Sayın Başbakan paketin giriş konuşmasında “…Hiçbir kimse ve gurup mensup olduğu ırk, din, inanç ve milletten dolayı suçlanamaz ve kınanamaz” deyiverdi. Yeri geldiği zaman da “Tek millet, tek devlet, tek bayrak var kusura bakmayın” diyebiliyoruz. Tek millet herhalde tek tipleştirme de değildir. Onun adı milli kimliktir. Herhalde şimdilik bu seçim paketi ile yetineceğiz; arkadan paketler birbirini takip edecek. Yine askeri darbelere atış yapıldı. Türban konusu kullanıldı ve istismar edildi. Böylece amaç örtülüyor zannedildi. 12 Eylül’deki anayasa halk oylamasında, 12 Eylül’ün mağdurları rolü oynatılmış ve evet oyu verdirilmişti. Bu evet’ler başımızı daha çok ağrıtacak. Bazı ülkücüler de aç balık gibi bu yemli oltaya atlayıvermişlerdi.

Türkiye’de yapılmak istenen;farklılıklar yaratmak onları kutsallaştırmak ve dolayısı ile milli egemenliği bazıları ile paylaştırmak, milli devlet ve üniter yapıdan uzaklaştırmaktır. Milli kimliği reddeden bir anlayış insanların ayrıştırılmasına, birbirine ötekileştirilmesine ve birbirinden soğutulmasına hizmet etmektedir. Böyle bir paket ve paketler, milli birlik ve bütünlüğe, kardeşliğe nasıl hizmet edebilir? Etnik taassubu ve ırkçılığı hortlatan, ırkçı yaklaşımlar demokrasi ve milletleşme süreci ile bağdaşamaz.

“Efendim, ne yapalım, terör bitti kan akmıyor” gibi değerlendirmeler gafletin ve şehitlerimize saygısızlığın en açık örnekleridir. Genç yaşlarında vatan için, milli birlik ve bütünlük için toprağa düşen aziz şehitlerimiz, bu paket doğrultusunda olsalardı; terörle mücadelede yer almazlardı.Kaldı ki örgütün talepleri bir bir karşılanıyor.

Özgürlükleri genişletmek, sadece terör örgütünü arkalarına alan bölücü marjinal gurupları tatmin etmek için yapılamaz.Terör tehdidi altında ve onun taleplerini karşılayacak, şiddeti sözde yatıştıracak yasa ve anayasa düzenlemelerine gidilemez. Geçenlerde sayın Mehmet Ali Şahin “Ya bölünme, ya da demokratik çözüm” demişti. Anlaşılan demokrasi Oslo görüşmelerinde ve öncesinde teröre yenik düşürülmüştür. Anlaşılan terör örgütünün haklarını teslim etmek üzerinden ülke garip bir çözüme zorlanıyor. Ne Osmanlı’da, ne T.C.’de kimlik dayatan, vatandaşını eriten (asimile eden) bir devlet anlayışı olmadı. Eğer olsaydı bu iddiaları konuşacaklar ortaya çıkamazdı.

Sözde halkın onayı alınmış ve her bir madde görüşülmüş. Oysa, araştırma sonuçları tam tersini söylüyor. Mesela, Kürt asıllı vatandaşlarımızın %38’inin “ANDIMIZ”ile bir sorunu yok.Türkçe, İstiklal Marşı, milli kimlik, eğitim dili ile bir sorunu olmadığı gibi. Sorun ve beklentiler, işsizliğin giderilmesindedir. Fransız, Alman ve Avusturya liseleri benzeri Kürtçe eğitim yapacak okulların açılması teklifini yapanlar, tam teşekküllü hastanelerden sağlık raporu almalıdırlar. Irak’ın kuzeyinde açılan okullarda bile Arapça eğitim yapılabiliyor. Bizde şehirden şehire değişenKurmançca’yı devlete karşı bir malzeme olarak kullanmayalım. Halkı da zora sokmayalım. TRT’nin araştırmalarına bir bakalım. Vatandaşlarımızın Türkçe ile bir sorunu yok. Yer adları, alfabenin değişmesi, andımızın kaldırılması kendisini Türk olarak hissedenler için yok hükmündedir. Nefret duygularını doğurmaktan şikayet edenler, neden yasa değişikliği yapıp devlete ve Türklüğe hakareti suç olmaktan çıkarmışlardır?

Ne gariptir ki, böyle bir kargaşa ortamında İ.Ü. Edebiyat Fakültesi salonlarında “Uluslararası Türkoloji Kongresi” düzenlenebiliyor.

 

 

Önceki İçerikDemokratikleşmeye Eyvallah Ama……
Sonraki İçerikZafiyet
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)