Her Türk, Türkçe konusunda hassas olmalıdır. Sağ liberallerden ve sağ eğilimli bölücülerden, etnik ırkçılardan bu hassasiyeti bekleyemezsiniz.
Türkçe konuşulması gereken yerde bir Dünya dili olan Türkçe konuşulmalıdır. Eğitim-öğretim dili de Türkçe dışında olamaz. Aksi bir uygulama en büyük ihanet olur. Türkçe dışında bazı kabile ve aşiret dillerini Türkiye’de pazarlayanlar, milli egemenlik hakkını zedelemek için bu işe soyunuyorlar. Onların kavgaları Türk tarihi ve Cumhuriyet Türkiye’si iledir. Dünya’nın hiçbir ciddi devletinde devletin dili dışında eğitim-öğretim yapılmaz. Sadece bazı istisnalar görülebilir. Kimse milli egemenliğe ortak aramaz. Tarihlerinde sömürge hayatı yaşamış, hem ekonomik ve hem de kültürel soyguna ve bozulmaya maruz kalmış ülkelerde devletin dili İngilizce ve Rusça yapılmıştır.
Dil kültürün tamamı değildir; ama çok önemli bir unsurudur. Dilini kaybeden genelde milliyetini de kaybedebilir. Dilini kaybedip milliyetini ve milli kimliğini yaşatabilme örnekleri de vardır. Yemen’deki 450 yıl önce kurulan Türk köyü bunun bir örneğidir. Her ciddi devletin gösterdiği hassasiyet dilin bayrak gibi kabul edilmesindendir. Türkçe konuşulan her yer, sınırlarımız dışında da olsa; vatandan bir parçadır.
Yer isimlerinde ve milletlerarası toplantılarda bizim aksimize herkes ciddi bir tavır alır. Evrensel bir dil olan İngilizce dışlanmaz; ancak bizde genelde yapıldığı gibi, Türkçe toplantı isminin tepesine de yazılmaz. Bazı üniversitelerimiz bu yanlışı ve duyarsızlığı alışkanlık haline getirmişlerdir. Bu üniversitelerdeki yöneticilerin çoğu aşırı solcu falan da değillerdir. Ama sağın milliyetsiz kesimindendirler. Bu yanlış ve aşağılatıcı tutum, 21.YY’da sömürge olmaya aday olduğunu gizleme ihtiyacı duymayan bazı ülkelerde görülebilmektedir.Oysa bizler, kaliteli sömürge olmak için Milli Mücadele’yi yapmadık. Bunun için Cumhuriyeti kurmadık. Osmanlı’dan milli devlete geçerken ve milli bağımsızlığı elde ederken verilen binlerce şehit, istiklal, bayrak ve ezan için olduğu kadar Türkçe için de verilmiştir. Türkçe ses bayrağımızdır. Dünyanın her tarafında bu böyledir.
İnanmadığınız şeylere talip olmamak ve özenmemek gerekir. Geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanının kardeş Azerbaycan’ın Gebele şehrinde yapılan “3.Türkçe Konuşan Ülkeler Zirvesi“ne katıldığı haberi basında yer almıştı. Bundan hemen bir gün sonra İstanbul’da yapılan enerji konulu milletlerarası toplantıda İngilizce konuştular. Cumhurbaşkanları devletlerinin diliyle konuşurlar ve konuşmaları tercüme edilir. Bir gün arayla ortaya konan bu çelişkili durum itibar kırıcı olmuştur. Türk Dünyası’nın ümit ve rehber olarak görmek istediği Türkiye’ye bakışını zedelemiştir. Türk Dünyası’nı Türkiye üzerinden çözmek isteyenlere fırsat verilmemelidir. Maalesef toplantının Türkçe ismi de afişlerde ve kürsü arkasındaki duvarda yer almamıştır.
Anayasa’nın ilk üç maddesi ile oynayarak, Türk kimliğine ve Türkçe ‘ye saygısızlığı demokratikleşme sayarak, kendi kendinizi inkâr ederek, Türk Dünyası ile “geleceği birlikte inşa edemezsiniz.” Hayallerle uğraşmayalım. Yeni Anayasa çalışmalarında Anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilmesi için AKP ve BDP ittifakı vardır. Bu çirkin bir işbirliğidir. Türkiye dışında bir Türk devleti çıkar sizin bıraktığınız boşluğu da doldurur. Yapılan yanlışlar ve milli kimlik düşmanlığı üzerine sergilenen gaflet örnekleri, sandıkta Türk Milletinden gerekli cevabı bulmalıdır.