Eksik Bilgi

113

 

Finansal piyasalarda işlem yapanların karşı tarafla ilgili yeterli bilgiye sahip olmaması “Eksik Bilgilenme (Asimetrik Enformasyon)” olarak adlandırılmakta ve bu eksik bilgilenmenin getirdiği işlem öncesi maliyetlere “Ters Seçim”, işlem sonrası maliyetlere ise “Kötü Niyet” adı verilmektedir.

Örneğin, Tam Bilgilenme (Simetrik Enformasyon) durumunda bankanın yüksek gelirli müşterisine açtığı kredinin getirisi, düşük gelirli müşterisine açtığı kredinin getirisinden daha fazla olacaktır. Oysa Eksik Bilgilenme söz konusu olduğunda müşteri kendi geri ödeme gücü ve niyetiyle ilgili olarak bankaya oranla daha fazla bilgi sahibidir. Bu sorunu çözebilmek için banka bazı yöntemler geliştirmek ve tedbirler almak zorunda kalacaktır; mesela, kredi analizi yapıp rapor hazırlamak ve yüksek teminatlar istemek gibi. Tüm bu işlemler bankaya ilave maliyet yükleyecektir.

Eğer piyasaya iştirak edenler piyasa ya da firmalar hakkında yeni bir bilgi elde ederlerse riske ilişkin beklentileri değişeceğinden piyasa fiyatı da değişecektir. Bekleyişler konusunda bazı modeller ileri sürülmüştür:

 

1.     Markow Bekleyişleri Modeli: Bu modele göre ekonomik birimler “gelecek bugünün aynısı olacaktır” şeklinde bir görüşe sahiptirler ve geçmişteki hatalarından ders almazlar.

2.     Uyumcu (Adaptive) Bekleyişler Modeli: Katılımcılar geçmişin seyrini inceler ve hatalarından ders çıkarırlar.

3.     Akılcı (Rasyonel) Bekleyişler Modeli: Ekonomik birimler mevcut tüm bilgiyi kullanırlar. Bu bilgilere teorik iktisat bilgileri de dahildir. Böylece optimal tahmine ulaşmaya çalışırlar.

Evet; Soros’un da dediği gibi gelecek belirsizliklerle doludur, doğru, ancak sadece gelecek değil geçmiş de mükemmel belirginliğe sahip değildir. Bu nedenle alınan kararlar daima risk taşırlar. Soros’un Bilinç ve Katılım (Yararlanma) işlevlerinin birlikte fonksiyon görmesi bile bu gerçeği değiştiremez. Çünkü Eksik Bilgi hayatın bir gerçeğidir, her zaman vardır ve var olmaya devam edecektir.

Olaylar ancak ortaya çıkıp vuku buldukları andan sonra gerçek haline dönüşürler. Vuku bulmamış geleceğe yönelik olay ve bakışlar sadece yorum, beklenti ve temenniden ibarettir ve olasılık hesaplamasına tabidir. Olasılık hesapları ise yalnız örgütlü manuplasyonun olmadığı ve eksiksiz (tam) bilginin bulunmadığı durumlarda geçerlidir. Dolayısıyla olasılık hesaplamaları daha ziyade müdahalenin söz konusu olmadığı naturel fiziki hadiseleri ve kavramları ölçerler. Karmaşık sosyal meselelerde geçerlilikleri azalır ya da kaybolur. Sosyal ve iktisadi hadiseler karmaşıklaştıkça ve bireysel ya da örgütsel yorum ve müdahaleler arttıkça olasılık hesaplamalarının önem ve geçerliliği de aynı oranda azalır.

“Ameller niyetlere göredir” prensibi gereğince, bilginin kim tarafından, nasıl, ne zaman, nerede ve ne maksatla sunulduğu, bilginin sonucunun (etkisinin) ne olacağı, hangi davranışlara yol açacağı, bu davranışların yaratacağı ortam ve sonuçlarla sonuçların kimlere yarar sağlayacağı gibi hususlar ekonomik analizlerde mutlaka yer almalıdır.