Hızır – İlyas

87

Bütün eski medeniyetlerde günlerin sayılması sorun yaratmıştır. Sürekli değişiklikler ve yeni başlangıç tarihleriyle, kargaşa uzun yıllar devam etmiştir. 

M.Ö. 2500 yılında Babillilerin düzenlediği takvim, Çinliler tarafından yeniden şekillendirilerek yaygınlaşmıştır. Göktürkler, Uygur Türkleri de benzer bir takvimi kullanmışlardır. 

Önemli bir tarihi olgu olan Aztek, Maya, İnka uygarlıklarının da günümüze kadar ulaşan, kehânetlerle dolu takvimleri vardı. 

Eski Roma (Bizans) imparatoru Jul Sezar (Julius Caesar) M.Ö. 40-50 yıllarında, Jülyen Takvimi’nin uygulanmasını yasalaştırmıştır. 1 Ocak, yılın birinci günü olarak kabul edilmiştir. 

Papa Gregorius ise 1582 yılında Gregoryen Takvimi’ni dayatarak, yılın ilk gününü 25 Mart olarak kabul eden düzenlemeyi gerçekleştirdi. Bu takvim, başarılı olmadığından, 1752 yılında 1 Ocak yeniden yılbaşı olarak kabul edildi. 

Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1678 yılında, Rûmî Takvim kullanılmaya başlandı. 

Halife Ömer (r.a.) zamanında ise Hz. Muhammet (s.a.v.)’in Mekke’den Medine’ye göç tarihi olan 622 yılı Hicrî Takvim’in başlangıcı olarak kabul edildi. 1 Muharrem yılın ilk günü olarak tespit edildi.

Ülkemizde, cumhuriyet döneminin başlarına kadar rûmî takvim kullanılmıştır. 1925 yılında ise milâdî takvime geçilerek, 1 Ocak yılın ilk günü olarak kabul edilmiş ve uygulamaya alınmıştır. 

Anadolu halkı bütün bu değişikliklere karşın, kendine özgü bir takvim kullana gelmiştir. Asırlardır yılı on iki yerine ikiye bölmüştür. Kasım ve Hızır günleri diye. 

Kasım günleri, 8 Kasım’da başlar 179 gün sürer (dört yılda bir 180 gün olur) sonbahar ve kış mevsimlerini kapsar. Hızır günleri ise 6 Mayıs’ta başlar 186  gün sürer. İlkbahar ve yaz dönemini içerir ve 7 Kasım’da sona erer. 

6 Mayıs’ta başlayan Hızır döneminin diğer ismi, Yeşil Mevsim’dir. Geniş bir coğrafyada Hıdırellez günü olarak kutlanır. 

6 Mayıs, yani Hızır döneminin ilk günü Hızır ve İlyas Aleyhisselâm’ın buluşma günleridir. Rivâyete göre, Hızır ve İlyas peygamberler (Kur’an’ı Kerim’de Kehf suresi 65. ayette, Hızır’dan “Kullarımızdan bir kul” diye bahsedilir. Bir veli midir yoksa peygamber midir? Her ikisini de olumlayan görüşler vardır. Doğrusunu Allah bilir.) ab-ı hayat suyunu içerek kıyamet gününe kadar, ölümsüzleşen özel adem oğullarıdır. 

Hızır karada İlyas ise denizlerde darda kalanların yardımına koşabilen güçlerle donatılmışlardır. 

Yardımları bazı kurallara bağlıdır. Hile, yağma, haset, kin gibi kötü duygulara asla âlet olmazlar. Hızır (a.s.) ve İlyas (a.s.) temiz olmayan mekânlara ve insanlara uğramazlar, yakınlarından bile geçmezler. 

Doğanın uyandığı hıdırellez günüyle başlayan dönem, tüm canlıların yenilenmesi, canlanmasıdır. Bu durum insanlara esin kaynağı olmuştur. 

Sıkıntıya düşenlerin yardımına “Hızır gibi yetişen” Hızır ve İlyas peygamberlerin buluştuğu gün olan 6 Mayıs, arzulanan güzelliklere kavuşmak için halk tarafından fırsat ve umut günü olarak bilinmiştir. 

Gül ağaçlarının dibine bırakılan para, minik ev, araba v.s. yanı sıra, yazılı talepler hep yeni beklentilerin gerçekleşmesi için oluşmuş âdetlerdir ve halkın iyilik temennilerinden ibaret arzulardan sayılırlar. Kesinlik arz eden gerçekler olarak kabul edilmezler. Bunlardan hakiki anlamda fayda beklenemez. 

Hıdırellez ritüelleri çok yönlü, renkli ve zengin motifleriyle Anadolu insanımızın kültürümüze kattığı önemli bir kaynaktır. 

Yeşil Mevsim herkese kutlu olsun.