Şu anda, Türkiye’nin de üyesi olduğu NATO güçlerince sürekli saldırı altında tutulan, kellesi istenen Libya Lideri Kaddafi, 22 Nisan 2011 günü tüm dünya medyasına iletilen bir bildiri yayınladı.
Bildirinin içeriği hayli ilginç;
Kaddafi diyor ki;
“En az 40 yıldır, insanlara evler, hastaneler, okullar yaptım. Bengazi’de çölü ekilebilir toprağa çevirdim. Evlat edindiğim öksüz kızımı öldürdüğünde kovboy Reagan’ın saldırılarına karşı durdum. İnsanların gerçek demokrasiyi öğrenebilmeleri için elimden geleni yaptım. “Halk Komiteleri” ile kendi ülkelerini yönettiler. Fakat bu bile yeterli olmadı. Hatta, 10 odalı evi olan, giysileri, yeni eşyaları olanlar bile hiçbir zaman tatmin olmadılar. Kaf dağındakilere “özgürlük” ve “demokrasi” ye ihtiyacımız var dediler. Ve o sistemin bir yengeç sepeti olduğunu, en büyüğün her zaman diğerlerini yediğini kavrayamadılar!
Kaf dağında da hiçbir zaman bedava ilaç, bedava hastane, bedava lojman, bedava eğitim olmadığını, hatta dilenmeden veya çok uzun çorba kuyrukları hariç bedava gıda olmadığını algılayamadılar. Yaptıklarımın hiç önemi yoktu bazıları için. Fakat, diğerleri bilirler ki, sahip olduğumuz tek gerçek Müslüman Arap lideri Selahaddin’den bu yana gelen Cemal Abdül Nasır’ın oğluyum ben.
Nasır, Suveyş Kanalı’nın sahibinin kendi halkı olmasında ısrar ederken, ben de halkım için Libya’nın sahibi olmalarını istedim.
Ben de onun izinden giderek, kendi halkımı koloniyal diktadan, bizi soyan hırsızlardan koruyup, özgür olmalarını sağladım. Şimdi, askeri tarihin en büyük gücü tarafından saldırıya uğradım. Benim Afrikalı torunum Obama, beni öldürmek ister! Ülkemizi özgürlüğünden yoksun bırakmak, bedelsiz hizmetlerimizden olan ev, tıp, gıda ve kendi varlıklarımızdan özgürce yararlanmamızdan mahrum bırakmak ister. Bütün bunları, adı kapitalizm olan “Kaf Dağı beleşçiliği” ile değiştirmek ister! Bu, çok uluslu şirketlerin ülkemizi ve daha sonra da dünyayı yönetmeleri ve halkın acı çekmesi demektir.
İşte bunun için, benim için artık başka çözüm yok. Tedbirlerimi almak zorundayım. Ve Allah istiyorsa, onun yolunu izlerken ölürüm. Ölmeyi arzulamıyorum ama, bu toprakları, halkımı ve hepsi de çocuklarım olan binlerce insanı korumam için gerekiyorsa ölmeye razıyım. Bu vasiyet benim tüm dünyaya sesim oldu. Haçlı Ordularının NATO’sunun saldırılarına kafa tuttum. Zulme direndim, aldatılmaya karşı koydum.
Batı’ya ve sömürgeci hırslarına karşı ayağa kalktım ve dik durdum.
Başkaları şatolar yaparken ben mütevazı bir evde ve bir çadırda yaşadım. Ulusal paramızı hiçbir zaman düşüncesizce harcamadım.
Batı ülkelerinde bazıları benim için deli, çatlak diyerek yalan söylemeyi sürdürüyorlar. Biliyorlar ki, ülkemiz sömürgeci hakimiyet altında değil. Bağımsız ve özgür. Benim davranışlarım, görüşlerim halkım için içten ve son nefesime kadar halkımın özgürlüğünü korumak için çarpışacağım.
Yüce Allah, bize inançlı ve özgür kalabilmemiz için yardım etsin.”
Kaddafi’nin bu “vasiyet” gibi bildirisini, altını çize çize okudum.
Lütfen, sizler de dikkat ve insafla okuyun.
Halkına zulmeden hiçbir iktidar sahibini hoş görmem.
Ama, Kaddafi’yi bir kalemde “Zalim Diktatör” diye lanetlemeden önce, anlamaya çalışıyorum.
Acaba, Kaddafi bir “mutlak egemen” olarak davranmasaydı, Libya bugünkü güçlü Libya olabilir miydi?
Libya halkı demokrasi tutkunuydu da Kaddafi mi demokrasiyi yok etti?
Yoksa Kaddafi, Libya halkı için bir nimet miydi?
Anayasasında “Demokratik Hukuk Devleti” olduğu ne devletler biliyorum ki; ne demokrasinin ne de hukukun kırıntısı yoktur!
Yaşadığımız ülkeyi düşün:
Her partinin başında bir “mutlak egemen” var. Onlar ne derse o oluyor!
Demokrasi, siyasi partilerimizde bile yok! Ülkede demokrasi olur mu?
Hukuku, çıkardıkları kimi yasalarla “guguk” haline getiren; “Yargı bile milli iradeye biat olacak” diye “Milli İrade” kavramını yalnızca kendilerine oy verenler olarak gören, kendileri dışındaki milyonları milli irade saymayan anlayışın neresi demokratiktir?
Hepsi bir yana; Uluslar arası siyaset ulusal çıkarlar için yapılır.
Biz, Libya-Kaddafi olayında ulusal çıkarlarımızın değil, emperyalizmin çıkarlarının peşine takıldık!
Kaddafi, Türkiye’ye her zaman dost olmuş, destek vermiştir. Kıbrıs Barış Harekatı’nda ABD ve diğer Batı ülkeleri bize ambargo uygularken, destek veren yegane dost Libya ve Kaddafi değil miydi?
Türk işadamları ilk yurtdışı işlerini Libya’da yapmadı mı? Halen de yapmıyor mu?
O halde biz, Türkiye olarak neden ABD’nin, Fransa’nın, emperyalist güçlerin yanındayız?
1955’de de Cezayir halkı Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı örnek alarak Fransız emperyalizmine başkaldırırken, Demokrat Parti, Fransa’nın yanında yer aldı ve Arap dünyası Türkiye’ye lanet okudu!