Aydınlar Ocağı Bahçecik Bağevlerinde toplandı

117

Son 4 yılda 120’den fazla yazar, 2200’den fazla yazıyı bünyesinde toplayan, 500.000 farklı misafir ağırlayan www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitemizin yazar, çizer ve şairlerine plaket takdim ettiğimiz ev toplantılarının altıncısını Kocaeli Aydınlar Ocağı eski başkanlarından İSU Yönetim Kurulu üyesi Dr. Halil İbrahim Kahraman’ın ve eşi “Başkan Yenge” namıyla maruf Fatma Yengemiz Hanımefendinin ev sahipliğinde gerçekleştirdik.

Aydınlar Ocağımız 1985 yılında kurulmuş ve kısa zamanda bünyesinde farklı formasyonlarda ve nitelikte seçkin insanları bir araya getirmiştir. Kuruluşunun 5. yılında bir gün Körfez Kızılkaya Restoran’da toplanan Ocak üyeleri, bu birlikteliklerini iktisadi bir boyuta da taşımaya karar verirler. O dönem, kentlileşmenin kaçınılmaz sonucu olan çok katlı, estetikten yoksun apartmanlar ve toplu konutların Kocaeli’de tavan yaptığı bir dönemdir. Bugünkü Bahçecik civarında bir alan tespit ederler ve oraya geleneksel Türk mimarisine uygun örnek olabilecek bahçeli evler yapmaya karar verirler. Bir kooperatif kurarlar. İnşaatçı, mimar, müteahhit, muhasebeci, belediyeci gibi bu tür bir faaliyetin bütün boyutları ile ilgilenebilecek çeşitlilikte bir grup olduklarından iş bölümünü yaparlar ve işe girişirler. Bir kaç yıl sonra bu yazıya konu olan ziyareti gerçekleştirdiğimiz evin de içinde bulunduğu güzel bir site ortaya çıkarırlar. Bahçecik Bağevleri böyle oluşur.

Hikayeyi  toplantı başlangıcında Başkanımız Ahsen Bey anlattı, çok etkilendim. Benim kendi gözlemlerimden ve yaşadıklarımdan çıkardığım bir ders var: İktisadi amaçlarla bir araya gelmeyen sivil bir topluluk üyeleri bu birlikteliklerini iktisadi boyuta taşımaya çalışırlarsa ortaya güzel bir iş çıkmaz ve insan ilişkileri yıpranır. Bu kanaatim sebebiyle içinde bulunduğum topluluklarda, bütün üyeleri kapsayacak iktisadi bir faaliyeti asla planlayan olmak istemem, planlananların da içinde olmamaya çalışırım. Gördüğüm kadarıyla o dönemde Aydınlar Ocağımızın üyeleri bu tarz sıkıntıları bile bir şekilde çözüp güzel bir proje ortaya çıkarmışlar. Buna şapka çıkarmamak olmaz.

İçinde yaşadıkları topluma örnek olacak ve yüzlerce yıllık tecrübelerden ortaya çıkan geleneklerimizi canlı tutacak faaliyetler gerçekleştirmekte mahir bir Ocağın mensubu olmak gerçekten ayrıcalık. Başka milletlerde var mıdır bilmiyorum ama atalarımızın modellediği enteresan bir gelenek olan yaren geleneğinden biraz bahsetmek ve Aydınlar Ocağımızın bu konsepti nasıl günümüze taşıdığından söz etmek istiyorum.

Yar “sevgili, dost, tanıdık” anlamına gelir. Yâren kelimesi ise yar kelimesinin çoğul şekli olup “dostlar, bir amaç çerçevesinde toplanmış ve aynı amacı güttükleri için bir araya gelmiş olanların tümü” anlamlarına gelmektedir.

Orta Asya kökenli, sazlı sözlü bir geleneğimiz olan yâren, ahilik kültürü içinde yoğrularak ülkemizin birçok yöresinde, bazı Türk Cumhuriyetlerinde, Balkanlardaki Türk soydaşlarımızın yaşadığı bazı bölgelerde çeşitli adlarda günümüze kadar yaşatılagelmiştir. Yâren geleneği Uygur Türkleri arasında Meşrep, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Geşdek, Çankırı, Gerede ve Akşehir’de Yâren, Dursunbey’de Barana, Bartın, Afyon ve Kütahya’da Gezek, Kastamonu’da Sıraname, Bolu ve Konya’da Muhabbet, Aksaray’da Ferfane, Van’da Oturman, Ankara’da Cümbüş, Urfa’da Sıra Gezmesi gibi adlarla anılmaktadır.

Sevgi ve kardeşlik hamurunun birlik ve dayanışma potasında yoğrularak, İslam ahlak ve fazileti ile şekillenmesinden meydana gelen, Anadolu insanlarının bir araya gelerek belirli ilke ve kurallar üzerine inşa ettiği, milli kültür mirasımızın bir müessesesi, Oğuzlardan günümüze ulaşan ilim ve irfan yuvasıdır yaren.

Yaren, Oğuzlardan günümüze kadar bazı değişiklikler geçirerek gelen , fakat özündeki ilke ve anlamları değişmeyen tarihi kültür mirasımızdır.Yaşayışları itibariyle çok hareketli olan Oğuzların birbirlerine güç vermek, destek olmak ve sorunlarını çözümlemek gayesiyle belli zamanlarda toplanarak meselelerini hallederek(halletmek) aynı zamanda yemekli eğlenceler de yaptıkları toplantıların günümüze yansımasına yaren diyoruz.

Sosyal , kültürel, ekonomik ve ahlaki amaçlı bir geleneğimiz olan yâren, ancak belirli meziyetlere sahip kimselerin girebildiği bir eğitim Ocağıdır. Mert , cömert, misafirperver, ahlaklı, büyüklere saygılı, küçüklere şefkat besleyen, sır saklamasını bilen, kötü alışkanlıkları olmayan, belli bir sanat ve mesleği olan, iyilik yapmayı seven , hak ve hukuka riayet eden, söz dinleyen, görev bilincine sahip, çalışkan ve azimli, oynamasını ve eğlenmesini bilen,toplumla barışık, çevresinde sevilen sayılan, geleneklerine, kültürüne, dinine bağlı, o yörede kalıcı olarak yerleşmeyi seçmiş kimselerin kabul edildiği bir teşkilattır.

Bu geleneklerden beslenerek kendi özgün tarzını geliştiren Aydınlar Ocağımızın emsalsiz toplantılarından birisini daha gerçekleştirmek üzere bir araya gelince ev sahibimiz H. İbrahim Bey’in damadı Zeki Aytekin de bize o akşam yaren geleneğine uygun olarak bağlaması ile türküler çaldı, söyledi. Biz de eşlik ettik. Başkanımız Ahsen Bey’in isteği üzerine ben de bir türkü çaldım. Çalarken söylemeyi henüz çözemediğim için sadece melodisini çalıp sazı bir an evvel ustasına bıraktım. Dr. M. Şefik Postalcıoğlu ve Başkan Vekilimiz Selçuk Arslan ikilisinin de türküleri söyleme konusundaki performansları unutulmayacak cinstendi. Zeki Bey bağlaması ile bizlere müzik ziyafeti çekerken küçük yeğenleri de bağlamanın sağından solundan tutarak, yanında bulunarak, saçını çekerek katkıda bulundular. Onların katkıları ile sanki daha güzel oldu gibi.

Türküler söylenirken görüntü kayıtları alındı ve sosyal sitelerde paylaşıldı. Daha önceki 5 toplantı da güzeldi ama bu toplantı daha farklı oldu. Her toplantı ayrı bir tecrübe, ayrı bir güzellik.

Zeki Bey, benim bağlama çalmayı öğrenmek üzere Dr. M. Şefik Postalcıoğlu Ağabeyimizin tavsiyesi ile intisap ettiğim ilk bağlama ustasıdır. Birlikte çalıştıkları koronun şefi ile tanıştırıp “Senin nasibin bizde değildir. Kenan Serhat İnce’nin ders halkasına katılacaksın” diye şu anda bağlama dersleri almaya devam ettiğim hocama yönlendirdi. Bu sebeple özellikle sevdiğim bir insandır.

Biz toplandığımız akşam Libya’da Kaddafi yanlıları ile muhalifler çatışma halindeydi. Batılılar henüz, özgürleştirmek bahanesiyle Libyalıları bombalamaya başlamamışlardı. Yaptığı ticari faaliyet münasebetiyle Libya’da da bulunmuş olan, geçtiğimiz günlerde yurda dönen H. İbrahim Bey’in diğer damadı Mücahit Demircioğlu bize Libya’daki karışıklıkların sebeplerini oraları iyi bilen birisi olarak sıcağı sıcağına anlattı, bilgilendik.

Dr. H. İbrahim Kahraman, Ocağımız eski başkanlarından. Önce askerlik, sonra da doktor olarak mecburi hizmet yapmak için Kocaeli’ye gelmiş. İçenin Kocaeli’de kalacağına dair bir rivayet de olan çenesuyu adını verdiğimiz sudan da içince Kocaeli’yi terk edememiş. Kocaeli Aydınlar Ocağı çalışmasına ilk yıllarından itibaren destek vermiş. Hatta iki dönem başkanlık da yapmıştır. Tecrübelerini siyasette yer alarak da topluma aktarma imkanı bulmuştur. Hem tıbbi konularda hem de sosyal konularda yazdığı yazıları ile web sitemizin çok takip edilen yazarlarındandır.

Eğitimci Ayşenur Aytekin de sitemizde yazısı bulunanlardan. Sitedeki yazılarına, bugünlerde Bahçecik civarında bir anaokulu kurma girişimlerini sürdürdükleri için ara verdiğini düşünüp bardağın dolu tarafını görmeye çalışıyorum. Mücahit Bey’in eşi de eğitimci. H. İbrahim Bey, eğitim camiamıza 2 tane eğitimci evlat yetiştirerek katkıda bulunmuş. Önümüzdeki aylarda bitecek olan anaokulu hizmete açıldığında eğitim camiasına daha farklı bir katkıda da bulunmuş olacak.

“Başkan Yenge” namı ile maruf Fatma Yengemiz, isimleri not almaya çalışırsam bir kısmını unutabileceğim için tek tek resimlerini çektiğim ikramları ile bizleri mutlu etse de bu davranışı ile Başkanımızın emrine muhalefet edip beklendik protest tavrını da ortaya koymuş oldu.

Başkanımız bu ziyaretlerde ikramlarda aşırıya kaçılmasını istemiyor. Çok az hamur işi ile bir miktar bulgur pilavı ikram edilmesini özellikle arzu ediyor.

Muhtemel gerekçeleri şunlar olabilir:

a) Sağlık sebebiyle akşamları hafif yiyecekler tercih etmeliyiz.

b) Ziyaretlerimiz ev sahiplerine zahmet vermemeli.

c) Bir sonraki ziyaretimize ev sahipliği yapacak olanları zor durumda bırakmak istemeyiz.

d) Hepsi

Kahraman ailesi, yukarıda bahsettiğim şekilde renkli, eğlenceli ve gerçekten farklı bir aile.

Başkanımızın eşi Nursel Ablamız geçtiğimiz sene bu vakitlerde Burak Okyar’ın evlilik hazırlıkları münasebetiyle yoğun günler geçiriyordu. Bu sene de Murat Okyar’ın hayırlısıyla yeni bir yuva kurma hazırlıkları için koşturmakla meşgul. Yemek sonrası biz erkeklerle memleketi kurtarırken hanımlar Nursel Abla’dan son gelişmeleri alıyorlardı.

Hat Sanatçısı Şefika Ülker ve eşi ile ilk defa görüştük. Aylardır web sitemizde hat örnekleri ile süslü yazılarını beğenerek okuduğumuz Şefika Hanım, hat ve tezhip gibi sanatların, güzel olanı yaratan Yüce Kudreti arama eyleminin bir sonucu olarak tezahür ettiğine dair güzel bilgiler de verdi. Düzenli işini bırakıp kendisini hat sanatına adadığında eşinin ona destek olduğunu, inanıp teşvik ettiğini ve neticesinde bu güzel eserleri gördüğümüzü öğrenince gerçekten çok duygulandık. Eşlerin birbirlerine destek olması ve inanması çok önemli. Körfezde açtıkları Ülker Sanat Evi‘nde kurslar veriyorlarmış. Osmanlıca, ney, ebru gibi geleneksel Türk sanatının diğer dallarında da kurslar varmış.

Sitemizin eski yazarlarından Nizamettin Şahin, Ocağımızın Yönetim Kurulu üyelerindendir. Eski bir eğitimcidir. Son zamanlarda led aydınlatma işi ile iştigal ediyor. Bize işi ile ilgili gelişmeleri de anlattı. Enerji tasarrufu ve uzun ömürlü aydınlatma malzemeleri led teknolojisi ile mümkün oluyormuş.

Nizamettin Bey’in eşi Osmanlıca biliyormuş ve bu günlerde geliştiriyormuş. Şefika Hanımla bu konuda bazı teknik mevzuları istişare ettiler.

Kimya Mühendisi Cahit Büyükkanber, benimle formasyon olarak benzer özelliklere sahip. Yıllardır Tüpraş’ta bilişim teknolojileri ile ilgili idari görevler yürütüyor. Sitemizdeki yazı sayısı 100’ü geçti. Bilişimle, bilgi teknolojileri ile ilgili yazılar yazıyor. Sosyal konularla ilgili de yazıyor. Memleket mevzularına daldığı dönemlerde bilişimi ihmal edebiliyor. O dönemlerde sosyal iletişim araçları yardımıyla kendisine aslında bilişimci olduğunu hatırlatıyorum. Blog yazıyor, twitter kullanıyor, facebook hesabı var. Ağır ve ilginç yazıları ile tanıyorsunuz onu. Dikkatten kaçan önemli gelişmeleri hatırlatan yazılar yazıyor. Günlük konuşma dilinde halkın kullanmadığı terimleri onun yazılarında bulabilirsiniz. Bilişim vizyonu ile ilgili yazılarını zevkle okuyorum. Önümüzdeki yıllarda emekli olursa bilişimle ilgili bir işe girişeceğini tahmin ediyorum.

Cahit Bey’in eşi, Hattat Şefika Hanım’ın kurstan öğrencisiymiş ama devamsız öğrencilerdenmiş. Şefika Hanım, öğrencisini yakalamışken ifadesini de aldı.

Sitemizin yazarlarından olan Kızılay İzmit Şube Başkanı Muzaffer Şişmanoğlu’nu her gördüğümde aklıma deprem gelir, bir sonraki muhtemel deprem için yapılan hazırlık çalışmaları gelir. Depreme hazırlıklı olmak, deprem konusunda farkındalık oluşturmak onun Kızılay’da yıllardır yaptığı başarılı çalışmaların belki de en önemlileri. Muzaffer Bey, bilişim teknolojilerinin donanım yönü ile çok ilgili. O akşam toplandığımız mekanı navigasyon cihazı ile bulan tek katılımcıydı. Bu yönüyle de kendisini tebrik ediyorum.

Genel Sekreterimiz Hasan Uzunhasanoğlu’nun mutat yoklaması sonrası plaket takdimleri yapıldı. Yoklamada Hasan Bey, hem takdir edecek hem tekdir edecek insanlar buldu. Düzenli ve çok yazanların yanında devamsız yazarlarımız da vardı. Hasan Bey’in ikazları umulur ki netice verir, arkadaşlarımız bir an evvel aşk ve şevkle yeni yazılar kaleme alırlar, takip edenlerimizle bilgi ve tecrübelerini paylaşırlar.

Hat Sanatçısı Şefika Ülker özel olarak hazırladığı hediyesini Kahraman Çiftine takdim etti.

Teşekkür plaketlerini Kızılay İzmit Şube Başkanı Muzaffer Şişmanoğlu’na Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanımız Ahsen Okyar, Dr. Halil İbrahim Kahraman’a Aydınlar Ocağı Başkan Vekili Ecz. Selçuk Arslan, Hat Sanatçısı Şefika Ülker’e Aydınlar Ocağı Genel Sekreteri Hasan Uzunhasanoğlu,  Nizamettin Şahin’e Mücahit Demircioğlu, Cahit Büyükkanber’e Zeki Aytekin, Ayşegül Aytekin’e Dr. M. Şefik Postalcıoğlu takdim ettiler.

Yazıda bahsettiğim, hanımlara dair bilgileri bana sağlayan eşim Göksu Özen’e katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Toplantıyı değerlendiren bir yazı yazmak yerine elindeki bilgileri bana aktararak bu işten kurtulduğunu düşünüyor ama benden kurtulsa Genel Sekreterimiz Hasan Bey’den kurtulamaz. Hasan Bey, siteye yeni yazı bekliyor.

Ertesi gün işe gidecekleri, havanın soğukluğunu, kar yağışını, Körfez İlimtepe’nin kıvrımlı uzun yollarını hesaba katıp vakit gece yarısına dönmeden kalktık. Bıraksalar bir o kadar daha oturur, sazlı sözlü muhabbete devam ederdik. İnsanların hızla yalnızlaştığı bir dönemde bu kadar güzel insanları bir arada aynı heyecanla 26 yıldır tutan sırra bir kez daha vakıf olduk. Bizi bir araya getiren Ocak Yöneticilerimize ve keyifli bir toplantı için gerekli her türlü ayrıntıyı düşünen ev sahiplerine tekrar teşekkür ediyorum.