Bilmediklerimiz! Öz Kültürümüzü Tanıyalım

105

Atalarımız, pek önem verdikleri “mahremiyet” mevzuunu, sokak ve ev kültürü ile birleşirken, çok sevimli çözümler buldular.

Haremlik ve selamlıklar, yüksek duvarlarla çevrili sulu çimenli, güllü dallı ev bahçeleri, kafesli ayvanlar, cunbalı oda ve sofalar, işte bu, yüzyıllarca süren kaç-göç hayatımızın, mekan unsurlarıydı. Evlerin sokağa açıldığı son nokta olan kapılara da kafesler takılırdı. Bu açılıp kapanabilen ve çeşitli şekillere sokulan kapı kafesler, ERZURUM ve çevresinde “Tırhıç” diye adlandırılır.

En görkemli tırhıçlar, paşa Konakları’nın kapısını süslerdi.. Paşa konağından sakın askeriye paşalarının konaklarını kastettiğimiz sanılmasın. Erzurum’un her mahallesinde beş-on paşa konağı vardı ve bunlar kadın paşalara aitti. Kadınlara “paşa” ünvanı veren ilginç bir şehirdir Erzurum. Mesela çocukluğumuzun geçtiği Mehdi Efendi Camii’nin civarında, Kullebi Akif Ağa’nın, Alemdarların, Erginisliler’in, Gazelbeyler’in, Ahıskalılar’ın, Korucuklular’ın konakları vardı. Bu ailelerin kadınları ‘paşa’ ünvanıyla çağırılırdı. Nadime Paşa, Naime Paşa, Asiye Paşa, Sıdıka Paşa vs…

Bu paşa ünvanlı kadınların ortak yanı, kendilerinin yahut kocalarının, civar köylerdeki geniş arazileri, bu arazi gelirleri ile şehir yerinde elde edilmiş hanlar, hamamlar ve ticarethanelere dayalı zenginlikleriydi.

Erzurum’un zorlu kışlarının başlayacağını haber veren son bahar ayları geldiğinde, bu paşa konaklarının kilerlerine, zahire ambarlarına, samanlıklarına, yakacak damlarına kağnılar dolusu köy mahsülleri akmaya başlar, bunu biraz gıpta ve hayranlıkla seyreden mahalleli “sıcaktan, zengin komşudan ve tatlıdan zarar gelmez” atalar sözüne uyarak, paşa konaklarına yakın durmaya çalışırdı.

Paşa Hanımlılar’da yoksulu, açı, çıplağı, kimsesizi, eli darda olanı gözetir, konak kapılarını, halk nazarında en sevilen ikram kapısı yapmak için birbirleri ile yarışırlardı.

Büyütmeler, yanaşmalar bu Paşa Hanımlı konakların himayesine aldığı garibanlardı.

Mahalledeki doğum, ölüm, düğün olayları, Paşa Hanımlar’ın gündeminin önemli maddeleriydi. Bu konakların şu veya bu işinde çalıştırılan yoksul insanlar, bir manada bu konaklarda geçinir, paşa hanımlar, mahalle çapında işleyen bir sosyal güvenlik kurumunun başkanı gibi çevrelerince muamele görürdü.

Paşa konaklarından, komşuluk törelerine, kafes arkası hayattan köy ekonomisinin beslediği şehir dokusuna kadar her hücre, modernizmin özellikle 1950’den sonra artan ayak sesleri karşısında, sarsılmaya, değişmeye, bozulmaya başlayınca Erzurum Tırhıç’ı mensup oldukları medeniyetin bir parçası olarak idare ediyor, onu yaşayacakları ömür için bir edep perdesi olarak görüyorlardı.

Hanımlara verilen “paşa” ünvanı tesadüf eseri verilen veya sıradan bir unvan değil, o dönemin soylu ve varlıklı ailelerinde olan, anadan kıza geçen bir ünvandır. Benim anneannem Hanım Paşa ve annemin anneannesi Gül Paşa gibi.

Kaynakça: Kocaeli Dadaş Dergisi 13. sayı Sayfa : 48-49 M. Çetin Baydar