“Neyle anılacak ilerde bu yıl / Kışa hazırlandığımız günlerde
Güneşle aramıza sık sık / Kara bulutların girmesiyle mi?”
Yeni yıldan hesap soruyor şair. Eskimiş yılların emperyalizmin aksesuarlarına rozet yapıldığına dair.
Amerika ikinci kez ve kalıcı işgale başladığında Irak‘ı, biz Kurtlar Vadisi seyrediyorduk. İşgalin bilançosu milyon milyon ölüm, tecavüz, sakat, yetim vs. biz hâlâ Kurtlar Vadisi seyrediyoruz.
Elin oğlu Vietnamlılardan yediği seri tokatların acısını Coni Rambo‘lu seri filimlerle çıkartmıştı. Biz de hem Yankilere Müslüman komşularımızı daha iyi katletsinler diye kılavuzluk yaptık hem de ardından Coni Polat Alemdar‘la sanal intikamını aldık. Gayri biz de güççük Amarika olduk vesselâm.
2010 yılında biz Osmanlı gevişi getirirken eloğlu 2040‘ a kadar süper güç kalmanın projeksiyonunu simüle etti. Yeni rota Pakistan, İran.
1,5 milyarlık İslâm âleminin ortasında fındık kadar 6 milyonluk İsrail‘in 63 senedir hakkından gelmeyenler Davos‘ta ‘One Minute‘ okuyup üflemeleriyle ve Polat-Abdülhey-Memati şirketinin yeni prodüksiyonuyla vicdanımızı rahatlatacaklar herhal.
Yok Osmanlı Milletler Topluluğuymuş yok ‘Muhteşem Yüzyıl‘mış; ecnebi Ottamanizmine de kapağı attık çok şükür. Başroldeki arkadaş da Başbakanımıza pek benziyor netekim. Canpolat ilerde devletin başına geçerse Cantayyip olur demiştim ya artık vazgeçtim.
Osmanlı deyince evliyalık ve dinî menkıbeler akla geliyorsa reel politikadan bahsedilmiyorsa bunda bizim gibi tarihçilerin de olumsuz katkısı var. Yavuz Selim‘in Tin Çölü‘nde atından inişi ve Peygamberimizin arkasından yürüyüşünü onun strateji dehasının ve tarih bilgisinin çok önünde anlattık. Çanakkale‘de Seyit Onbaşı‘nın 200 küsur kiloluk gülleyi sırtlamasının öncelerken o zor yolculuk ortamında ne teknik icatlara imza attığımızı hatırlatmadık bile.
Abdullah Azzam‘ın ‘Afgan Cihadında İlâhi Yardımlar‘ kitabıyla büyüyen nesiller ABD‘nin atacağı nükleer bombaların mübarek zâtlarca tutulup tekrar atılacağına iman ettiler. Yolları gerçekle yüzleşmeye çıkanların da maalesef dizlerinin bağı gevşedi.
Sultan Süleyman içer miydi, Harem‘den câriye seçer miydi? Halkımız filmler gibi bu %100 iyi adam, bu % 100 kötü adam tercih ediyor. Sanki hepsi %100 ilk yüzdeymiş gibi.
Kanunî devri hem Osmanlının tavan yapmasıdır hem de çöküş alâmetlerinin ilk görülmesidir. Fuzulî‘nin rüşvet Şikâyetnamesi bu dönemdir. Kanunî‘nin hataları onun büyüklüğünü gölgelemez. Hatta hata ve kusurlarına rağmen insanların başarı kazanması onları daha da yüceltir.
Fatih en büyük padişahtır ama Türk vezirlerinin kökünü kazıyarak devşirmelerin çığrını açmıştır. Buna da siyaset denir. Dervişlik başkadır padişahlık başkadır. Karışık olan bizim zihnimiz.
Yavuz Safevîlerin üstüne yürürken hadi mülhidlik fetvası almış olsan Memluklulara yürürken neyin fetvasını aldılar?
Saltanat mı İslâmî, kardeş katli mi câiz, Harem geleneği mi dinî? Cevap; e şıkkı yani hiçbiri.
Atatürk‘ün içkisini ve balolardaki dansını tekfir için yeterli görenler hangi tarihi şahsiyeti ne kadar biliyor?
Osmanlı hükümdarları da Abbasî hükümdarları gibi balçıktan imâl edilmiş insan gurubundaydılar. Zaafları normaldir. Tarihte kusursuz günahsız kimseler yalnızca Parti Genel Başkanları ve Dinî Teşekkül Önderleridir. Gerisi çöp..