Türkiye’nin asıl gündem maddelerini ve büyüyen sorunlarını örtmede bir perde rolü oynayan açılımlar ve açılım maceraları başımızı çok ağrıtacağa benzemektedir. Türkiye bu resmi beyanlarla devlet şeklinden Anayasasına kadar dış taleplere açık ve tavize hazır bir konuma sokulmuştur.
İnsanları birbirine soğutan, birbirinden uzaklaştıran ve ötekileştiren, demokrasiyle ilgisi olmayan, hiçbir ciddi devletin açılmaya cesaret edemediği konularda ortaya çıkan manzara, çok üzücü ve düşündürücüdür. Açılım macerası, Türkiye’yi tasfiye etmeyi aklına koymuş çevrelerin örtülü bir oyunudur. Hiçbir ciddi devlet bu tür maceralarla uğraşmaz ve kendini bunlara teslim etmez. Demek ki; demokrasinin uygulandığı birçok Batı Avrupa ülkesi bizdeki açılımlara benzer örnekleri sergileyemediklerinden demokrat sayılamayacaklardır.
Ülkenin huzur ve istikrarının bozulmasında açılımların rolü büyüktür. Ermeni açılımı fiyaskoyla neticelenmiştir. Diğerleri de aynı sonuca ulaşacaktır. Bir ülkede huzur ve istikrarı bozmak, insanlarını germenin ve tahrik etmenin demokrasi ile ne ilgisi var? Adeta insanlar çatıştırılmaya davet edilmiştir. Aşırı tahrik, tepki-etki ilişkisi içinde kötü örneklerini vermektedir. Samsun’da terör örgütünün davasını takibe giderek destek veren bir eski genel başkan, burnundan yumruk yemiştir. Kayseri’de de benzer bir olay bir bakanın başına gelmiştir. Bu hoş olmayan örneklerin artmaması için toplum daha fazla tahrik edilmemelidir.
Mardin’de Artuklu Üniversitesi’nde ortaya çıkan bir olay da değişik tip bir açılım sayılabilir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da tepki koyduğu bu olay, Müslümanı devşirme, uyuşturma ve ılımlı yapmanın yeni bir görüntüsüdür. Dünyayı küreselleştirme peşinde koşan süper güce bağlı denetim ve eşgüdümün sağlanması yolunda bir üniversitemizde yabancı istihbarat örgütlerinin faaliyetleri ortaya çıkmıştır. YÖK, gerekli dikkati göstermezse; benzer gelişmeler diğer bazı üniversitelerimizde de görülebilir.
Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Londra merkezli “Küresel Yenilenme ve Rehberlik Merkezi” adlı bir kuruluşun “Cihat Fetvalarının Yeniden Yorumlanması” adıyla düzenlediği, sadece İngilizce’nin geçerli olduğu toplantıda, Batı tarafından yaratılan İslâmifobiyi destekleyici bir faaliyet yapılmıştır. İslâm âlemi ve Müslüman ülkeler, yabancı işgaller ve müdahaleler karşısında değiştirilmek istenen fetva ile kendilerini savunamaz, koruyamaz hale getirilmekte; emperyal amaçlar karşısında pasifleştirilmektedir.
Bir dönem Sovyet tehdidine karşı ABD kaynaklı İslâm merkezli Yeşil Kuşak yaratma araçları bu defa, Müslümanları ve İslâm ülkelerini sömürgeci güçlere karşı teslim olmaya, direnmemeye yöneltmektedir. Ilımlılaştırılan İslâm yoluyla Müslümanlar artık ülkelerini savunamaz hale getirileceklerdir. Toplantıya katılanlar arasında farklı dinlerin temsilcilerinin de olduğunu düşünürsek; dinlerarası diyalog ekseninin burada geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, sonuç bildirisi konusunda ihtilaf çıkmıştır. Demek ki; cihat fetvasının geçerliliğini yitirmesi konusunda toplantıya katılanlar tam anlaşamamıştır. Bu örnek de dinlerarası diyalogun Müslümanı bastırma, sindirme, tanınmaz hale getirme, direnme gücünü ortadan kaldırma ve küresel güce hizmet eder hale getirme olduğunu ortaya koymaktadır.
Irak’ın ABD tarafından işgal edildiği ilk günlerde kendilerine demokrasi getirdiklerini zannederek Amerikan askerlerinin ellerini öpen Iraklı sivillerin düşündürücü tavrı, cihat fetvasının değiştirilme gayretine bir örnektir. Böylece işgalci güçler ödüllendirilmiş olmaktadır.
Gerek devlet ve gerek vakıf üniversitelerimizde benzeri faaliyetlerin bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Son yıllarda küreselleşmenin etkileriyle, ortak projelerin uygulanmaları iddialarıyla bir takım yabancı faaliyetlerin bilimsellik adı altında ortada dolaştıkları görülmektedir. Bazı fakültelerimizin değişik bölümlerinde sözde dost ve müttefik ülkelerin istihbarat örgütlerinin artan faaliyetleri herhalde takip ediliyordur.
NOT: Kazak Türklüğünün sembol isimlerinden Hasan Oraltay’a Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine de başsağlığı diliyorum.