Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın bir konuşmasındaki sözcükleriydi bunlar.
Biz de bir bakalım dedik, ne hale gelmiş “Civanım Delikanlım”…
İETT’de memuriyetle başlayan, sonra bir sucuk fabrikasında tahsilât memuru olarak devam eden çalışma hayatında kazandıklarının hepsini yemeden içmeden biriktirse bile, o para Emine Hanım’ın giydiği paltoya yetmezdi Sayın Başbakan’ın.
Ülker Bayiliği sırasında beyan ettiği gelir matrahını zerresine bile dokunmadan biriktirseydi, Çamlıca’da sahip olduğu 5 villanın iç kapılarına bile yetmezdi o para.
Daha birkaç yıl evvel Amerika’da bizzat kendi ifadesi ile bir iş adamının verdiği burs ile okuttuğu oğlu, o burs paralarını değil 5 yıl yemeden içmeden biriktirmek, 155 yıl da biriktirse, o “gemicikleri” alacak kadar parası olamazdı.
Başbakan’ın damadı olmadan evvel gazeteci olan babasının o mütevazı bütçesi ile yaşayan damadı, şimdilerde Milli Piyango talihlisi gibi ihtişam içinde yaşamak için geçmişte ne işler yaptığını henüz bilemedik.
En sonunda da dünyanın en zengin Devlet Adamları Listesi’nde birçok Arap Emir’ini bile sollayacak duruma geldi “Civanım Delikanlım”.
Kadir Geceleri, Halil Demirkaya’nın siyah minibüsünde rahmetli Hasan Doğan ve Kasımpaşa Hacı Ahmet Mahallesi’nden arkadaşı ile camileri dolaşırken bıraktığınız Başbakan, sonradan Berlusconi’yi mahreminde nikâh şahidi yapacak hale geldi “Civanım Delikanlım”.
Buradan “Ağlayan Bakan” Sayın Arınç’a diyorum ki; Sayın Arınç, Başbakan’ın haline ağlamanıza gerek yok gördüğünüz gibi. Haline ağlayacak birilerini arıyorsanız, millet karşınızda. Milletin haline ağlayın siz.
Afyon’un Kışlacık Köyü’nde borçları için böbreklerini satan insanlara ağlayın…
Diyarbakır’da oğlunun kayıt parasını ödeyemediği için okulun halılarını yıkarken düşüp felç olan anneye ağlayın…
Şırnak’a tayin ettiğiniz 38 doktordan 33 ünün hiç Şırnak’a bile uğramadan, üçünün gittikten bir hafta sonra istifa etmesiyle sadece 2 doktorun görev aldığı Şırnak’taki hasta vatandaşlarımıza ağlayın…
Erzurum’daki savcının, hamiline çıkarttığı arama kararlarına maruz kalan suçsuz insanların haline ağlayın…
Muğla Milas’ta açlıktan ve soğuktan ölen Kore Gazisi’ne ağlayın…
“Cemaatlere dokunursan yakarım” denilen Erzincan’da görevini yapan yargı mensuplarına ağlayın…
Sokakta işsiz dolaşan 230.000 eğitim fakültesi mezununa ağlayın…
Borç batağına sürüklenmiş, evine ekmek götürmekten acze düşmüş, çareyi intihar etmekte gören vatandaşımıza ağlayın…
Yani demem o ki Sayın “Ağlayan Bakan” , siz yeter ki ağlamak istediğiniz söyleyin. Sizin ağlayacağınız, ağlamanız gereken o kadar çok şey sayarız ki size…
Hiçbir şey bilmiyorsanız, oturduğunuz yerden dışarı bakın, sokaktan geçen vatandaşın haline acıyın.
“Civanım Delikanlı” yı merak etmeyin siz.
O yükünü tuttu, işi tamamdır.
Eksik olan millet.
O’na bakın!
O’na ağlayın!