Bize Neler Oluyor

103

700 yıllık tarihinde iğrenerek bakacağı hiçbir hadisesi olmayan, imrenerek bakacağı çok hikayesi olan bu millete son zamanlarda neler oluyor. Geçmiş zamanda komşusu açken  tok yatmayan, komşusu siftah yapmadan kendisi ikinci müşteriye mal satmayan bu milletin evlatları şimdi ne hale geldi. Bir kaç gün önceki gazete haberinde okudum. Mama alacak para bulamadığı için iki çocuğu açlıktan ölen annenin feryadı içimi parçaladı. Devlet sosyal yardımlaşma vakfı kanalı ile şehirlere milyon TL paralar gönderiyor. Bu paralar muhtaç insanlara dağıtılsın diye gönderiliyor. Bazı uyanıklar bu fonu sonuna kadar sömürüyorlar. Bazılarının haberi bile olmuyor. Kim bilir bizim duymadığımız kaç ailenin parasızlıktan dolayı çocukları açlıktan ölüyor. Bu ayıp bizim ayıbımızdır. Ülkemizde bir tane fakir Yahudi ye rastlayamazsınız. Müthiş bir dayanışmaları var. Bizde ne var söylermisiniz?

Bir tarafta eğlenceden eğlenceye koşup su gibi para harcayanlar, diğer tarafta çaresizlikten hayatına son verenler. Bu uçurum bir gün keyfi yerinde olanları da yutabilir. Oysa geçmişte bizim atalarımız bencil değil di? Fakir evleri yaptılar. Sadaka taşları yaptılar. Zekat müessesesini sonuna kadar işlettiler. Cihana örnek oldular.

Gençliğin ruhunu yok ettikçe, gelecekten umutlu olmak mümkün değildir. İçi boşaltılmış, gayesiz insanlarla ülkeye yön veremezsiniz. Gün geçtikçe ancak küçülürsünüz.

Ceddimiz bizim kadar acımasız değildi. Dünyaya adalet getirmek için günlerini savaş meydanlarında geçiren Padişahların torunları olan bizler, bir düğünde kendi akrabamız olan 70 çocuğu hem öksüz, hem yetim bıraktık. Nereye dayandığı belli olmayan bir örf uğruna.

Göçmen kuşlara özel yuvalar yapan bu milletin torunlarının vahşetine bakın.

Bakında avazınız çıktığı kadar  ” bizlere neler oluyor.” diye feryat edin. Bu tip hadiselerin üzerine sert yasalarla gidilmedikçe sadece sosyal bilimler eğitimiyle mesafe almak mümkün değildir.

“Dini eğitim veriliyor. Çağdaş Türkiye ye bu yakışmıyor.” diyenler bu vahşeti nasıl izah edeceklerini bize göstersinler. Bu hadise dini  cehaletin eseridir. Maneviyatı şekillenmiş olanların bu tür facialara sebep olmaları mümkün değildir. Herkesin kalbine manevi gözcü yerleştirmedikçe, polis gücü ile önlem alınması hayaldir. Hiç bir din vahşeti onaylamaz.

Sevgiyi, kardeşliği, komşu hakkını, hayvan hakkını, ihtiyaç sahibine yardım etmeyi, güler yüzlülüğü, dürüst olmayı, güzel ahlakı öğütleyen bir dinden insanları uzaklaştırmak için metodlu provokasyonlar peşinde olanlara prim vermek, daha nice sosyal vahşetlerin meydana gelmesine sebep olacaktır. Milletin çocuklarına laiklik dolayısı ile devlet manevi eğitim veremez ise milletin çocukları manevi eğitimsiz mi kalsın?. Bunalım içindeki insanlar birer cani haline gelince din eğitiminin düşmanları keyiflerinden dört köşemi oluyor? Bu millet yeterli maddi eğitimleri almak ihtiyacında olduğu gibi, manevi eğitimleri de almak ihtiyacındadır.

Verilecek eğitimler ancak yeni yetişen nesil için yararlı olabilir. Vahşeti örf olarak görenlerin en ağır cezalarla caydırılmaları gerekir. Onlar bu dünyayı terk ederse belki geride kalanlar huzura kavuşma fırsatı bulur. Bu konuda akil adamlar muhakkak metod geliştirmelidirler.

68 KUŞAĞI SADECE KOMÜNİSTLERİN VE  MAOCULARIN KUŞAĞI DEĞİLDİR.

Bir başka takıntımda şu 68 kuşağı meselesidir. Deniz Gezmiş’in ölüm yıldönümü kutlanıyor. Mahir Çayan ve arkadaşlarının ölümünü kutluyorlar. Kimin nesi kutlanırsa kutlansın. Her kutlama aslında kutlayanları bağlar. Benim temas edeceğim konu bu insanların sütten çıkmış ak kaşık gösterilmesidir. Deniz Gezmiş’i hiç görmemiş, onunla hadiselerin içinde bulunmamış insanlar ona methiye düzüyorlar.

“Hiç silah kullanmamış. Sadece fikir mücadelesi yapmış.” diyorlar. Benim külahıma anlatsınlar. Asılmasını tabii ki doğru bulmuyorum. Masum rolü giydirilmesini de asla doğru bulmuyorum. En çok rahatsızlık duyduğum ise, sanki 68 kuşağının karşısında sadece devlet vardı. Bunlar sanki  sadece devletle çatıştı. Nerede bu kuşağın sağ tarafında olanlar. Nerede  öldürülen milliyetçiler. Onları cinniler mi öldürdü? O dönemin bu gün yaşayan milliyetçi mücadelecileri nereye sindiler. Neden onların sesi hiç çıkmaz. Yoksa o dönem onlar için anılmaması gereken kara bir dönem midir?

Şerefi ile bu ülkeyi içteki hainlere karşı kahramanca müdafaa etmek için can verenlerin hiç mi sahibi yok. Bu ne biçim pısırıklık. 68 kuşağı denilince akla sadece solcular mı gelecek.

Yoksa sağcılar utanılacak bir şey mi yaptılar. Bu tutukluğu aklım almıyor. Oysa sağcılar devletle hiç çatışmadı. Sadece Lenin’in, Mao’nun, Troçki’nin, Che nin Türkiye de şubesini kurmaya, ülkeyi İzm’ler le yok etmeye uğraşanlara karşı vücutlarını siper ettiler. Ülkeyi komünizmin esareti altına girmekten kurtarmak istediler. Bu günlerin yaşanmasında onların çok şerefli payları vardır.

O günün solcuları bu gün Dolarlar içinde yüzüyorlar. O gün başkalarına burjuva diyenler bu gün burjuvalığın dik alasını yaşıyorlar. Fakat o gün şerefi ile hayatlarını veren münevverler bu gün unutulmuştur. O günün mücadeleci kahramanları bu gün mazlumdur. Bu ise bizlerin suçudur. Bizler vefasızlığın en uç noktasındayız. Eminim toprak altındaki kahramanların kemikleri sızlıyor. Biraz silkinin artık. Yapılanlar asla utanılacak hareketler değildi. Utanması gerekenlere mertçe bir karşı koyuş, bir dik duruştu. O gün dik durulmasaydı belki de bugün komünizmle idare edilen bir ülke  olurduk. Bu insanlar unutulduğu için ben çok üzgünüm.

68 KUŞAĞI, ŞEREFİ İLE MÜCADELE EDEN VE HÜRRİYET UĞRUNA  CANINI VEREN KAHRAMANLARINDA BULUNDUĞU BİR KUŞAKTIR:

Saygılarımla.