İstanbul Güngören’de halkı bombalayanlar ortaya çıkarıldı. Halk düşmanı bölücü ve ırkçı terör örgütü yine çirkin yüzünü gösterdi. Terör örgütü sadece kendinden olanları temsil edebilir. Bazı vatandaşlarımızı temsil ediyor şeklinde konuya yaklaşmak büyük bir yanlıştır. Bu yol terörün ekmeğine yağ sürer. Zaten bu kışkırtma ve tahriklerin (provokasyon) amacı insanlarımızı birbiriyle çatıştırmaktır. Bunu terör örgütü hedefleyebilir. Devlet sorumluluğu taşıması gerekenler hata yapmamalıdır. Sayın Başbakanın Diyarbakır’da bölücü terör olayını “Kürt sorunu” olarak isimlendirmiş olması büyük bir siyasi gaftı. Herhalde “biz de yanlış yaptık” derken kastettiği yanlışlardan birisi de bu olabilir. Böyle bir genelleme son derece isabetsiz ve yanlış olmuştur. Halkla terör örgütü bir tutulamaz. Aslında halka da karşı olan katillere dünyanın her tarafında ne yapılıyorsa, bizde de o yapılmalıdır. Siyasi gaflar hiç bitmiyor. Bir dönem eski TBMM Başkanımız terör örgütü yandaşlarını Dolmabahçe Sarayında kabul etmişti. Başbakan ve bakanlarımızın yine terör örgütü yandaşlarını ve terör örgütü mensuplarını kardeş olarak görenleri ağırlamalarını unutmuş değiliz. En son üzücü ve düşündürücü örnek; Sayın Cumhurbaşkanının Bahreyn Devlet Başkanına verilen ziyafette örgüt üyeliğinden yargılanıp hüküm giyen, milletvekili seçildiği için tahliye olan bir DTP’li hanım milletvekilini Çankaya’da ağırlaması olmuştur. Çankaya sıradan bir yer değildir. Orası Atatürk’ün bize emanetidir. Devletin başı ve başkomutanı orada oturur.
Güngören’deki halkın bombalanması örgütün halktan fazla bir şey beklemediğinin bir işaretidir. Gerek bu olay ve gerek onunla irtibatlandırılan Kerkük’teki çatışmalar-Kürtlere yönelik intihar saldırısı ve ardından Türkmen kuruluşlarına saldırılar- Bölgeyi karıştırarak, tarafları çatıştırarak Irak’tan çıkmama gerekçesi yapacak olanların işidir. Bu olaylarda CİA ve MOSSAD’ın kokusu gelmektedir. Saddam Hüseyin, Sırp katil Karadziç gibi kullanılabilecek ve daha sonra atılabilecek yüzlerce işbirlikçi vardır. Gerçekler ortaya çıktıkça; olayları saptırmak ve olmadık yerlere yamamaya çalışanlar hiç utanmayacaklar mı? TV’lerde yine bunların maksatlı görüşlerine mi müracaat edilecektir? Unvanlı bir özel üniversite rektörü bir hanım hedef şaşırtır gibi konuyu El-Kaide’ye bağladı. ABD’li dostlarımız bundan son derece mutlu olmuşlardır. Bir ünvanlı ve şöhretli siyaset bilimci de yine ekranlardan Ergenekon’u işaret ediyor. Ergenekon’un emrindeki birlik ve kıtalar ve Ümraniyeli bombalar! Darbe paranoyasına kapılanlar masa altlarında, kapı arkalarında darbeci arayışı içindeler… Akla gelebilecek her olay ortalığı karıştırmak ve sözde darbeye zemin hazırlamak için yapılmış… Anlaşılan psikiyatri uzmanlarına çok iş düşecek. Tabii ki bazıları hastalıklarını kabul edebilirlerse…
Ortadoğu’da Türkiye’nin barış ve istikrarın kurulması yolunda aracı olması çeşitli tahrik ve kışkırtmaları arttırmaktadır. Suriye-İsrail görüşmeleri ve Türkiye’nin rolü, Türkiye ile İran arasında artan işbirliği ve temaslar dikkat çekmektedir. Bazıları Bölgemizde bize görev verseler dahi alttan alttan bizi başarısız kılmaya çalışıyorlar.
İran-Irak savaşını sürdürürken Saddam ne kadar ilgi çekiyordu. Katil Karadziç de Bosna’da Müslümanları ABD ile anlaşmalı olarak katlederken iyiydi. Saddam götürüldü. Ancak Sırp katil Karadziç çok akıllı davranarak belki de yeni bir intihar olayına karar vermeden önce! ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı ile anlaştığını ve talimatlarına uyduğunu açıklayıverdi. Dahası ABD Dışişleri eski Bakanı Albright ve Holbrooke’un da ifadelerinin alınması gerektiğini belirtti.
Yakın geçmişte bize Irak’ın kuzeyine harekât yaptırmıyor ve milletlerarası hukuktan doğan haklarımızı tanımıyorlardı. Şimdi istediğimizde ve istihbarat aldığımız taktirde; hava harekâtı yapabiliyoruz. Acaba bunun bedeli Ermenistan’la ilişkileri geliştirmek, tarihi tezlerden vazgeçmek, KKTC’yi ortadan kaldırmak ve Kıbrıs’ın Kuzeyinde sözde yeni bir devlet, daha doğrusu “Türk Belediyesi” kurmak, Irak politikamızı değiştirmek, ekümenikliği tanımak, bağımsızlığı ve egemenliği kısmen de olsa devretmeyi anayasa teminatı altına almak ve ekonomik tuzakları kabul etmek olmasın?