AKP, CHP ve MHP’nin Gerçek Yüzleri Ortaya Çıkıyor

160

Son bir ayın gündemini oluşturan iki önemli gelişme, TBMM de temsil edilen üç büyük partimizin siyasal kimliklerini
daha net anlamamızı sağladı. Bazıları da partilerimizin bu netleşen
kimlik tanımlamalarından oldukça şaşırmış görünüyor. Çünkü bunlar liberal, muhafazakâr, sosyal demokrat, milliyetçi gibi tanımlamaların, teorik kitabi anlamlarını bu partilerimize uygulayarak kafalarında birer şablon oluşturmuşlardı.

Bu kavramların bir tekini kullanarak adı geçen partilerimizi tarif etmek yeterli olmamakta. AKP sadece muhafazakâr bir partidir diyemediğimiz gibi, sadece liberal bir partidir diyenler de kendilerini aldatmaktadır.

CHP’nin
sosyal demokrat olup olmadığı eski mensupları ve Sosyalist
Entarnasyonal’de tartışılıyor. O’nun ulusalcı/milliyetçi bir çizgide
olduğu iddia ediliyor. Peki, Atatürk’ün kurduğu partinin milliyetçi
olması yadırganacak bir durum mudur?

Medyanın köşe
başlarını tutmuş eski devrimci neo-liberaller, MHP’nin milliyetçi
çizgisini faşist bir milliyetçilik bağlamında anlamakta. Bu yüzden,
MHP’nin Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinde AKP’ye destek
vermesini, son seçimlerde tezahür eden halkın iradesine saygısı ile
açıklayamadılar. Ve bunun demokratik bir tavır olduğunu kabul etmekte
zorlandılar. MHP’nin milliyetçi olması, demokrat, sosyal adaletçi veya
liberal olmasına engel midir?

Üniversitelerde Başörtüsü/Türban Serbestliği

Yaklaşık 30 senedir devam eden bu meselenin çözümünde AKP ve MHP anlaştılar.  Bu iki partimiz bireylerin kendi kılık kıyafetlerini tercih hakkına saygı gösterilmesi, konunun demokrasi ve insan hakları kapsamında ele alınmasının gerektiğini ifade ettiler. Oysa CHP olayı, özgürlüklerin genişletilmesi, yasakların azaltılması kapsamında değil, laik devlet sistemine yönelik bir tehdit olarak algıladı.

Bu tavırların sebebini her üç partinin kökenlerinde aramak gerekir. AKP ve MHP’nin tabanları gelenek ve inançlarına bağlı, bu değerlerin oluşturduğu hayat tarzına saygı gösterilmesini isteyen kitlelerdir. CHP
ise devlet erkini, “halk için halka rağmen” anlayışıyla, milleti
şekillendirmek için kullanan seçkinci bir anlayışın devamı.

CHP’nin başörtüsü kapsamında gerilimi artıran söz ve tavırlarının arkasında seçilmeden iktidar olma avantajlarının elden gitmekte olduğunu görmenin paniği yatıyor.  Başbakan Tayyip Erdoğan’ın öfkeli açıklamalarında ise bir rövanş alma duygusunun patlaması seziliyor. Her iki duygu patlaması da Türkiye için tehlikeli olaylara yol açabilir.
Olayı vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerini genişleten bir gelişme
olarak sükûnetle değerlendirip, hakkın kötüye kullanılmasına dair
gerekli tedbirleri almak, samimi endişesi olanları rahatlatmak gerekir.

Vakıflar Yasası

Geçen hafta içinde TBMM’de kabul edilen yeni Vakıflar Kanunu cemaat vakıflarına sınırsız; mülk edinme, içeriden dışarıdan ayni ve nakdi yardım alma, dilediği kişi ve kuruluşlara verme, işletme ve şirket kurma, üye kaydetme, her yerde örgütlenme gibi imtiyazlar tanıyor. Öyle ki, vakıflar egemen siyasi derneklere dönüşüyor, Patrikhane de İstanbul’da imparator konumuna getiriliyor. Ayrıca bu yasa ABD-AB-Yunanistan bastırdığı için çıkarılıyor.” (Sadi Somuncuoğlu)
CHP’nin bu kanun hakkındaki görüşleri de aynı çerçevede. Deniz Baykal partisinin görüşlerini şöyle açıklıyor: “Bütün mesele, azınlık cemaatine bir hükmi şahsiyet kazandırarak,
giderek o hükmi şahsiyete siyasal ve bir süre sonrada uluslararası
nitelikte bir kimlik kazandırma sürecidir. Bir cemaat kimliğini
geliştirip, cemaat kimliğine dayalı yeni hak taleplerini ortaya koyma girişimidir. Yabancı vakıflar hiçbir şekilde vergi vermeyecekler. Yabancılar gelip Türkiye’de vakıf kurabilecek, sınırsız mal alabilecek, sınırsız toprak alabilecek, dışarıdan yardım alabilecek, ticaret yapabilecek, inşaat yapabilecek, nerede rant varsa para kazanabilecek vakıf olarak…”

“Dünyanın
neresinde, böyle bir vakıflar düzenlemesi var?! Yunanistan’da bir Türk
vatandaşı gidip bir vakıf kurabilir mi? O, bir vakıfta yönetici
olabilir mi? O vakıf sınırsız mal sahibi olabilir mi? Yunanistan’da,
adalarda istediği gibi şube açabilir mi, temsilcilik koyabilir mi?”

MHP lideri Devlet Bahçeli’de CHP ile benzer görüşte:
“AKP hükümeti Avrupa Birliği ile teslimiyet-mahkûmiyet ilişkisini
sürdürmektedir. Avrupa Birliği’nin dayatmalarına boyun eğerek, Türkiye’nin başına çok büyük dertler açacak bir teslimiyet belgesi olan azınlık vakıfları yasasının
Meclis’ten geçirilmesinde hala inat ve ısrar etmeyi, bırakın Türk
milletine anlatmayı, AKP yöneticileri ile Meclis grubunun içlerine
nasıl sindirebildikleri merak konusudur.”

CHP ve MHP’nin milliyetçi köklerinin gereği olarak yeni azınlık vakıfları yasasına karşı
çıkması elbette normaldir. AKP’ye oy veren vatandaş kitlesinin büyük
çoğunluğu da vatan ve milliyet sevgisinde farklı değildir; adı geçen
kanunun detaylarını bilmeleri halinde bu kanuna aynı şiddette karşı
çıkacaklarından eminim.
Ancak bütün bunları bilmelerine rağmen, AKP
yöneticilerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli olan Lozan Hükümlerini,
gayrimüslimler lehine değiştirmek için bu kadar istekli olmalarının
altında yatan ne olabilir? Aldıkları % 46.5 oya rağmen meşruiyeti dışarıda aramak mı; yoksa bugünün bıçak sırtındaki ekonomik dengelerinin her an bozulması tehdidini bertaraf edebilmek için yarınlarımızı feda etmek mi? Her ne sebep olursa olsun, AKP’nin şekillenmekte olan siyasi kimliğinin bu kısmı endişe vericidir.
Azınlık
Vakıflarını düzenleyen kanun hükümleri Türkiye’nin geleceği açısından
da, laikliğe aykırılık açısından da türbandan daha önemsiz değildir.

Önceki İçerikBaşörtüsü ya da Türban
Sonraki İçerikEyvah! Kadınlar Geliyor
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.