Din ve Bilim

216

Allah (cc) canlılar alemi içerisinde kendisine insanı muhatap seçmiş, insanlar içerisinde de akıllı olanları sorumlu tutmuştur. Çünkü akıl diğer canlılarda olmayan insanı, diğerlerinden ayırıp yaratılmışların en şereflisi yapan özelliktir.

Aklın bir diğer özelliği de ayırt edici ve seçici olmasıdır. İyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan, doğruyu yanlıştan ayırt eder.

Dinin hükümlerini Allah belirlemiştir. Yani bütün ilahi dinlerde hüküm koyucu Allah’tır. İnsanlar bu kuralları ya kabul ederler ya da etmezler. Fakat Allah’ın yetkilerini kullanıp dinin kurallarını kendileri belirleyemezler. Hükümlerde pazarlık hakkına da sahip değillerdir.

Dinin kurallarını koyan Allah’tır da evrenin kurallarını koyan başkası mıdır? Evren de bizim gibi sonradan yaratılmış bir takım kurallar çerçevesinde varlığını devam ettirir. Onu yaratan onun kurallarını koyandır.

Dünyada ki yer çekim kanunu dünyanın elips şeklinde olması ( 23 derece 27 dakika eğik olması) bu sayede günlerin ve gecelerin uzayıp kısalması dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesiyle gece ve gündüzün meydana gelmesi, güneşin ekseni etrafında dönmesiyle de mevsimlerin oluşması kurallarını koyan Allah’tır.

Bu kurallar öylesine muazzam işler ki milyarlarca yıldır aşınma, bozulma olmaz; tamir, bakım, yedek parça ve servis gerektirmez. Gece saat 00:02 de dünya yörüngesinden çıksa kim, nasıl dünyayı yörüngesine koyup aydınlatılmasını sağlayabilir?

Şimdi bakınız dinin ve bilimin kurallarını koyan Allah olduğuna göre din ile bilim niçin birbirine ters düşsün, çelişsin. Bunu hangi akıl sahibi insan düşünebilir.

Dinin bilimle yada bilimin din ile bir ilişkisinin olmadığını söylemek esas olanın bilim olduğunu iddia etmek ya art niyetten, ya da cehaletten kaynaklanmaktadır. Gerçek manada hiçbir bilimsel sonuç dinin belirttiği kurallarla belirlenmez.

Evrim teorisi de ideolojik değil de bilimsel olarak incelenirse inanç eksenine uygun sonuç vereceği görülür. İşin kökeninde ateistlik olunca haliyle durum farklı oluyor.

Din ile bilimin birbiriyle çelişebileceğini söylemek, buna inanmak şu üç hususu akla getirir.

  1. bunların kurallarını koyan ilahların ayrı ayrı olduğuna ve birbirinden habersiz hareket ettiğine inanmak demektir ki bu aklen de ilmen de imkansızdır.
  2. İkisinin kurallarını koyan aynı varlıktır da koyduğu kurallar arasında bir tutarsızlık vardır görüşü akla gelir. Birinde ak dediğine diğerinde kara demiştir. Bu da alken de ilmen de dinen de mümkün değildir.
  3. Yaratıcı denen bir ilah yoktur. Dinler insanların kendi düşünceleridir. Dünya tesadüfen meydana gelmiştir. Evrendeki tüm kanun ve kurallar tesadüfen oluyor demektir.

Dünyada yer çekimi kanunu olması ayda olmaması tamamen tesadüfidir. Ayın ve güneşin dünyaya uzaklıkları da tesadüfidir. Gecenin gündüzün ve mevsimlerin oluşması da tesadüfidir. Gezegenler arasında ki çekme itme kanunları da tesadüfidir.

Evrende her şey tesadüfidir ama muazzam bir düzen milyarlarca yıldır arızasız mükemmelce bir şekilde devam ediyor. Bir insanın böyle düşünmesi onun aklından zoru olduğunu gösterir.

Oysaki bu mükemmeliyet din ile bilimin aynı kaynaktan geldiğinin göstergesidir.