Hallaç Pamuğu

260

     Âlem sahifesine tarihî bir nazarla dikkat edersek,

     İnsanlık tarihinde görülen kötü hal ve fenalıkların,

     Sebeplerini anlamış oluruz.

     Bütün ihtilâl, isyan ve fesadların

     Yani bozgunculuk, fenalık ve karışıklıkların ve rezilâne ahlâkın

     Ve onları tahrik edip harekete geçiren unsurların menba ve kaynağı,

     Şu bozuk ve yanlış iki anlayıştan ileri gelmektedir.

     Öyle ki bu menfî bakışlar, yeryüzünü hallaç pamuğu gibi attı!

     Patlattı! Nice insan canavarlarının doğmasına yol açtı!

     İşte insanlığı çığırından çıkaran kötü anlayıştan biri:

   “Ben tok olsam, başkası açlıktan ölse bana ne?”

     Diğeri ise:

   “İstirahatım / rahatım için zahmet çek; sen çalış, ben yiyeyim!”

     Nefsin istekleri doğrultusunda hareket etmeyi öneren birinci cümle;

     İnsanın dünyasını sarsmakta.

     Hırslı, bencil ve zalim olmayı içeren ikinci cümle ise,

     İnsanın ilerleme ve gelişmesini öyle sarsıyor ki,

     Mânen karmakarışık bir hale gelmesine sebep oluyor!

     Evet, sosyal yapımızdaki intizam ve düzenin şartı;

     İnsan tabaka ve sınıflarının birbirinden uzaklaşmamasına bağlı.

     Yaşayış bakımından geniş halk kitlesinden üstün ve zengin olan sosyal sınıf;

     Avam / halk tabakasından ayrılıp uzaklaşmamalı.

     Zenginlerin fakirlerden uzak durmamaları gerekir.

     Çünkü ancak bu şekilde,

     Sıla-i rahim yani anne baba ve ahbaplara karşı duyulması gereken ilgi devam eder.

     Aksi takdirde, alt tabakadan üst tabakaya karşı, hürmet ve sevgi yerine,

     Yalnız ihtilâl sesleri, haset, kin ve nefret sadaları

     Ve hatta intikam feryatları yükselir.

     Üst tabakadan ise, alt tabakaya

     Merhamet, ihsan ve iltifat etmek, iyilikle gönül almak yerine;

     Yalnız zulmün ateşi, tahakküm ve zorbalık iner.

     İşte bu ruh hâlindendir ki, tevazu ve merhameti doğuran;

     Zengin halk tabakasındaki meziyyet; onları kibir ve gurura sevketmiş.

     Şefkate, acımaya ve yardıma sebep olan fukara aczi, avamın fakrı ise;

     Onların esaret ve sefalete düşmelerine sebep olmuştur. 

     Eğer şahit istersen, medenî toplumların fesat ve rezaletine bak!

     Kısaca demek lâzımsa;

     Halk tabakalarının uzlaşması, birbirine yaklaşmasının tek çaresi;

     İslâmın esaslarından olan zekatın,

     Sosyal yapının rayına oturtulması için;

     Geniş, yüksek bir düstur ve prensip olarak ele alınması gerekir.

     Ayrıca, İslâmiyette en büyük günah olan faizi kaldırmaktır.

     Çünkü Kur’an adaleti, âlem kapısında durup ribaya / faize:

   “Yasaktır! Girmeye hakkın yoktur!” der.

     Evet, zaman ihtiyarlandıkça,

     Kur’an gençleşiyor.

     Rumuzu / işaretleri,

     Gizli mânâları tavazzuh ediyor / açığa çıkıyor.

Önceki İçerikMoznosti Dialoğu
Sonraki İçerikÖğretim Görevlisi Dr. Hüseyin Emin SERT ile İNSÂNÎ ve SOSYAL GELİŞİM’i konuştuk
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.