Bundan önceki yazımda, geçen hafta içinde,
Cumhur İttifakı’nın en yetkili ağızlarından duyduğumuz dehşet verici
beyanlardan örnekler yazdım. Ama R. Tayyip Erdoğan bunların hepsini
gölgede bırakan bir söz ile yine fark yarattı.
Tarihte “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi”
olduğunu iddia edenler bile bu kadarına cüret edememişti.
“Baybay Kemal, yanındakilerle beraber bunlar,
emri Kandil’deki teröristlerden alıyor. BİZ EMRİ ALLAH’TAN ALIYORUZ. 14
Mayıs’ta emri dağdan alanları mezara gömmeye var mıyız?”
Bu ifadenin neresi tevil edilebilir ki?
Hepimizin ortak tanrısı olan Yüce Allah
bize Kur’an-ı Kerim yoluyla mesaj verdi. Bu söz itikadî açıdan çok sorunlu.
Haşa “bize Allah doğrudan emir veriyor” anlamına gelmez mi?
Yüce Allah bize kutsal kitabı ile “yalan
söylemeyin, iftira etmeyin, hırsızlık yapmayın, kul hakkı yemeyin, kamu malını
çalmayın, yönetici iseniz adaletle yönetin, istişare edin, emaneti ehil
(liyakatli) olana verin, başkasının emeğini ve umutlarını çalmayın” gibi
emirler veriyor.
Ama sanki Allah bazı kullarını bu
emirlerden muaf tutmuş gibi.
Allah’tan aldıkları emirler içinde bunlar yokmuş gibi.
Sanki Allah bize Kur’an’da emrettiği “Müslüman
doğru, dürüst ve güvenilir insan olmalıdır” ilkesinden bu kullarını istisna
saymış gibi.
“Allah’ın emrine uymak” Kur’an’da bildirilen bu ilkelere uygun
davranışlarda (amellerde) bulunmaktır. Bu emirlere kimin uyduğunun takdirini yapacak
olan da Allah ve kamu vicdanıdır.
****
RTE en az sizin ve benim kadar iyi biliyor
ki, siyasi rakibi olan Millet İttifakı
partilerinin liderlerinin Kandil’den emir alması asla söz konusu değildir.
Zaten muhalefetin Kandil’den emir alma iddiası
doğru olsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunu bilmemesi ve belgelendirememiş
olması mümkün değildir. Çünkü hem devletin bütün istihbarat kaynakları elinde.
Ve hem de Kandil ile iş birliği konusunda (Oslo’dan Dolmabahçe’ye,
İmralı’dan Kandil’e uzanan) çok derin tecrübeleri ve yaşanmışlıkları olan bir
devlet başkanıdır.
Diyelim ki, muhalefet Kandil’den emir alıyor.
Bir devlet görevlisinin bunu bildiği halde onları terör örgütü üyesi olmak
veya irtibat /iltisaklı olmak sebebiyle yargıya teslim etmemesi suçtur.
Aynı iddia muhalefet liderlerinden birinden,
RTE veya ortağına gelse ne olurdu? İddia
sahipleri hiç şüphesiz hakaret ve iftira suçlarından yargılanırlardı. Yetmez, hapislerde
yatırılır, siyasi hayatı bitirilir, devasa tazminatlar ödemesi sağlanırdı.
“Olmazdı” demeyin. Bir “ahmak”
kelimesinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’na nelere mal
olduğunu hatırlayın.
Bir de “muhalefeti mezara gömmek” ve
“Benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi
teslim etmez” ifadeleri var ki. Böyle sözleri partili de olsa bir
Cumhurbaşkanı nasıl söyleyebilir, anlamak mümkün değil.
*************************
Aksakal: Erdoğan İsterse Öcalan’ın
Cezasını Kaldırır
Cumhurbaşkanı R. TAYYİP ERDOĞAN Hizbullah
davası kapsamında müebbet hapis cezasına çarptırılan Mehmet Emin Alpsoy’un
cezasını “kocama hali” gerekçesiyle kaldırdı.
Cumhur İttifakı ortağı DSP Genel
Başkanı Önder Aksakal “Bu kişi Hüda- Par’lı diye ölsün diyemez
Cumhurbaşkanı, PKK’lı diye ölsün diyemez” cümlesiyle savundu.
Önder Aksakal TV programında “bence bunun siyasete
malzeme yapılması doğru değil. Bu bir anayasal yetki. Bunu, Cumhurbaşkanı
istediği kişiye kullanır. Yarın, Abdullah Öcalan için de kullanabilir mi?
Kullanır vallaha” ifadelerini kullandı.
Böyle bir cümle tesadüfen sarf edilmiş
olamaz. Muhtemelen R.T. Erdoğan’ın bilgisi, izni veya talimatı ile kullanılmış
olabilir.
Seçim sonuçları açısından son derece zorda
olan Erdoğan’ın DSP, YRP ve Hüda-Par’ı Cumhur İttifakına dahil
ettikten sonra bile yeniden Cumhurbaşkanı seçilme ihtimali çok düşük.
Bu yüzden “HDP kitlesinden nasıl oy
alırım?” hesabında olduğu kanaatindeyim.
İmralı’da yatan Teröristbaşı ile yürütülen
pazarlıkların
devam ettiği biliniyor. En son İYİ Parti lideri Meral Akşener de açıkladı, “İmralı’ya
bir yargı mensubunun gönderildiğini biliyorum” dedi. Adalet Bakanı bu iddiayı
yalanladı.
AKP’nin Öcalan üzerinden HDP seçmenini
etkileme çabası ilk değil. İstanbul Belediyesi seçiminde Öcalan’dan mektup
aldırıp TV kanallarında okutanların, Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkaranların benzeri
işlere kalkışması sürpriz olmaz.
Şu aşamada Öcalan sempatizanlarına “Öcalan’ın
cezasını kaldırabiliriz” umudu vermeyi faydalı bulmuş olabilirler.
****
Şimdi isterseniz AHMET TÜRK’ün
affedilmesini hatırlayalım. Ahmet Türk “Kürtçü siyasi hareketin” önemli
isimlerinden biri. “Çözüm Sürecinde” PKK (Kandil) ve MİT arasındaki
görüşmelerde etkili olmuştu. Basında Ahmet Türk’ün
‘Biz iyi niyetli devreye girdik. Sorun çözülsün istiyoruz. Başkanı (Öcalan’ı)
bu şekilde bilgilendirdik ve neredeyse kefil olduk” dediğine dair sözleri yer
aldı.
Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı
DBP’li Ahmet Türk, Ocak 2016’da hakkında ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’,
‘silahlı terör örgütü propagandası yapmak’ ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Yasasına ‘muhalefet’ gerekçesiyle yedi yıldan 18 yıla kadar hapis cezası
istemiyle dava açıldı. 17 Kasım 2016 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından
görevinden alındı. 21 Kasım 2016’da gözaltına alınan Ahmet Türk 24 Kasım
2016’da tutuklandı.
Ancak çok ilginç bir şey oldu: 2 Ocak 2017
tarihinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Ahmet Türk’ün
rahatsızlığı nedeniyle tutuksuz yargılanması gerektiğini” söyledi.
Ben Devlet Bahçeli’nin bu açıklamayı R.T.
Erdoğan’dan bağımsız olarak yapmış olduğunu düşünmüyorum.
Nitekim Ahmet Türk 3 Şubat 2017
tarihinde sağlık sorunları nedeniyle Adli kontrol şartıyla tahliye
edildi.
Nasıl olduysa, tahliye edildikten sonra sağlık
sorunları aniden çözülmüş olmalı ki, 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde Mardin
Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildi.
Bu olay bana Cumhurbaşkanı’nın bazı
mahkumların, “sağlık sorunları sebebiyle”, cezalarını kaldırmasının arkasında
başka şeyler olabileceğini düşündürüyor.