Oğuz Çetinoğlu: 25 Temmuz 2022
târihinde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanlığına; ‘cumhurbaşkanı seçilmek için yükseköğrenim şartı’ hakkında
yazdığınız yazıya1 cevap verildi mi?
Prof. Yarman: Maalesef bir cevap edinmekten mahrum kaldım. Buna
karşılık, dilekçemi belli bir cevap talebiyle yazmaktan ziyade, “sorumluluk dürtüsüyle”, yazmıştım. Muhakkak
bir cevap bekliyor değildim, açıkçası… Yani cevap tabii, verilmeyebilir ve
fakat dilekçemin gereği yerine getirilebilirdi; bundan alabildiğine ferahlık
duyardım…
Şu ki, benim yazımı zemin ittihaz
ederek, Değerli Dr. Ayekin Ertuğrul ve Sevgili Lisedaşım Mehmet Kunt, YSK’ya
birer dilekçe yollayıp, söz konusu “diplomayı”
talep ettiler… Onlar’a, “Kişiye özel
bilgidir, veremeyiz”, diye cevaplar yollandı; bunu biliyorum. Gelişmeyi
yadırgamamak mümkün değil. Sizi ameliyat edecek doktor hakkında diplomasının
şaibeli olduğu iddiasıyla, bir şayia çıkıyor ve siz, doktorunuzun diplomasını
görmek istiyorsunuz. Size, “kişiye özel
bilgidir” diye, diploma gösterilmiyor… Böylesi, çalım zaafiyetli bir
mantığı, hiç bir biçimde onaylamıyorum… Burada söz konusu olan, bir tek,
ameliyat olacak kişi de, değil… Seksen beş milyon yurttaşımız…
Çetinoğlu: Karşılaştığınız ilgisizliği
nasıl yorumluyorsunuz?
Prof. Yarman: Bu zor bir soru… Bir yandan dediğim gibi belli bir
cevap bekliyor olmaktan ziyade, akla kolaydan gelmeyebilecek hususları,
yapabildiğim kadarıyla bütünsel olarak, YSK’nın dikkatine taşımıştım. Bu
çerçevede, Onlar’dan bir yargı kurumu olmaları hasebiyle, “ortaya”, dilekçemde özetlenmiş
olduğu şekliyle, “yeni veriler çıktığına göre, YSK’nın, bir “iade-i muhakeme”
kararı alıp, “eldeki diplomanın geçerlilik durumunu araştırması zorunluluğunun
zuhur ettiğinin”, altını çizmiştim… Gereğini, ne derecede yerine getirdiler,
bilemiyorum, ancak isimlerini işaret ettiğim arkadaşlarıma verilen, “Kişiye
özel bilgidir, veremeyiz!” kurgusundaki klişe yanıtı, çok hayal kırıcı
buluyorum…
Şunu ilave etmeliyim ki,
diplomasız CB olunamaz değildir. Ancak bu uğurda Anayasa’nın değiştirilmesi
zorunludur. Örneğin işte Rahmetli Bülent Ecevit, çok beğendiğim bir aydındı.
Çok yürekliydi. Çok sevdiğim bir önderdi, sıra dışı bir başbakandı. Ne var ki,
Ünivesite mezunu değildi. Ecevit, yasalar müsait olsa, cumhurbaşkanlığı yapamaz
mıydı? Bence harikulade yapabilirdi. Yasaları zorlamayı aklından geçirmedi… O
kadar böyle ki, ezeli rakibi Rahmetli Demirel’in cumhurbaşkanlığının ikinci bir
dönem tekrarı için, çok gayret sarfetti…
Bahse konu dilekçemde gerçi,
ayrıntısıyla anlatıyorum… Yine de, YSK’nın konuya dönük neden bir iade-i
muhakeme kararı alması gerektiğini savladığımı özetlemeliyim: YSK’nın
elinde bulunan “cumhurbaşkanının diplomasının, tasdikli sureti” değildir.
Kökeni henüz (benim gördüğüm) belirsiz bir “suret” üzerinden İstanbul 15.
Noteri’nin verdiği, aslına değil, “suretine uygundur”, belgesidir. Bu sebeple
Noter ve Noter Kâtibesi, ceza almışlardır. Ayrıntı geniş olarak basına
yansımıştır ve yazımda mevcuttur. Ne oldu şimdi: YSK, ya Noter’e dönecek ve “İlgili
özneden diplomanın aslını isteyin, tasdik edip bize yollayın!” diyecek, ya da
doğrudan söz konusu özneden diplomasının aslını talep edecek. Bu olmamışsa, CB’nın,
YSK’daki dosyası sakıt olmuş demek, olur. Buna karşılık, takındığı sezilen
edilgenliğin hesabını kimse veremez. İnşallah yanılıyorumdur, şu ki, Türk
milleti herhalde böyle bir zul altında bin yıldır kalmamıştır…
Sözlerimi, dilekçede de ifade ettiğim gibi, sevgiyle, hatta, abi ve hoca olarak,
söz konusu özneyi, başta da ulusumuzu koruma saikiyle yazdım.
Aracılığınızla, buradan YSK
ilgililerini, bir kez daha uyarmayı dilerim: Lutfen “iade-i muhakeme” kararı
zemininde gereğini eda edin!..
Teknik hissim, cumhurbaşkanının,
diploması itibariyle anayasal gereği yerine getirmediği, yönündedir… O’na, bu
sebeple, ayrıca hakkında ABD Temsilciler Meclisi’nin açtığı mal varlığı
soruşturması dolayısıyla, aday olmamasını, hassaten telkin etmeyi diliyorum… Bu
soruşturma, evet ABD hukuk sistemi içinde açılmış bulunuyor. O açıdan, bizi
“hukuken ilgilendirmiyor” olarak telakki edilebilecek olsa da, orada olduğu
sürece, şahsen gördüğüm, bize karşı ciddi bir tehdit oluşturur; o arada,
CB’nın oyun bozma yönünde bildiğimiz yüksek kabiliyetlerine bel bağlanabilir;
ancak, mal varlığı soruşturması sebebiyle, ABD’nin bize yaptırmak isteyip de
yaptıramayacağı hiç bir şey yoktur, kanaatindeyim… Bunun çok ciddi ve yakın bir
örneği, ABD Başkan Yardımcsı Mike Pence’in, 18 Ekim 2019’da Ankara’yı nasıl bir
misyonla ziyaret ettiğidir. Bu misyonu, Pence’in
karelere düşmüş kösele gibi fotoğrafları bağır bağır bağırıyor… ABD
Başkanı Trump’in bize, raslantıya bakın ki, ondan yuvarlak on gün önce, 9 Ekim
2019’da yazdığı ve tarihimizde yaşanmamış derecede bizi rencide eden mektup da,
unutulmuş değildir.
Fazla olarak, yazımda yine var,
Anayasa Madde 101, CB’nın üçüncü defa aday olamayacağını işaret ediyor… Lutfen
ülkemizi daha fazla germeyelim…
Söz konusu dilekçemde, muhalefete
de bir çift sözüm olmuştu,… Muhalefet yönetimi bu duruma eğer göz yummasa, bu
raddeye gelinmezdi… Bunu şimdi söylüyor değilim, iki buçuk yıl önce CHP
Kurultayı Süreci’nde söyledim: https://www.youtube.com/watch?v=I0RxL_DvalQ
(Genel Merkez / 23 Temmuz 2020), https://www.youtube.com/watch?v=Qf2StRK-zR0
(Kurultay / 25 Temmuz 2020).
Sevgili Arkadaşım Bedri Baykam,
YSK’ya 25 Temmuz 2022’de yazdığım dilekçeyi, bütün milletvekillerimize, bütün
Parti Meclis Üyelerimiz’e yolladı… Tık yok!.. Şahsen, bir çırpıda sayılamayacak
kadar çok kişiye yolladım… Tık yok!.. Yazıyı, omuzdaşlarım, benim için tesis
ettikleri Facebook Sayfası’nda
(https://www.facebook.com/groups/3435592756490973/events/) yayınladılar… Yazı
dakkasında yayından kaldırıldı 😊)
… Bütün bunlar hayra alamet değil!.. (Bu satırlar, YSK’nın, CB
adaylarının adaylıklarına karşı yapılan itirazları, 30 Mart 2023’te reddetmesinden
epey önce kaleme alınmıştır.)
Çetinoğlu: Av. Yaşar Topcu;
kendisiyle yaptığım röportajda2 Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için
‘yükseköğrenim’ kurumundan alınmış diploma gerektiğini, Sayın Erdoğan’ın
diplomasının ‘yüksekokuldan’ alındığını, anayasa maddeleriyle belirterek
uygulamada ‘şâibe’ bulunduğunu belirtiyor.
Zat-ı âliniz de diploma suretinin tasdikindeki usulsüzlükler sebebiyle
‘şâibeli’ buluyorsunuz.
Cumhurbaşkanlığı
gibi ülkenin en yüksek mevkii ile alâkalı şâibelerin mevcudiyetini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Prof. Yarman: Demin
değindiğim gibi, o takdirde, “Hâkimiyet kayısız şartsız milletimizin” olmaktan
çıkıyor… Uzmanlığım yanı sıra, bir strateji hocasıyımdır… Eğer bir Genelkurmay
(Pentagon) sizin burnunuzun dibine kadar (Irak / 2003), 250 bin kişilik bir
ordu ile sokulmuşsa, sizin iktidarınız için bir güzellik düşünmek zorundadır…
Düşünmemişse, iyi bir genelkurmay değildir… Yalnız iktidarınız için değil,
muhalefetiniz için de bir güzellik düşünmüyorsa, yine iyi bir genelkurmay
değildir… İçeride, tıpkı Güney Amerika ülkelerinde yapılana benzer olarak, o
yolla bu yolla, belli bir zümreyi âbâb ediyorsunuz… Ondan sonrası, çorap söküğü gibi geliyor…
Kimse gücenmesin: Dışarıdan bakınca, “kurulu bu çarkların değiştirilmemesine
omuz vermemek için”, bir sebep göremiyorum… Yani, söz konusu çarklar korunmak
isteniyor…
Yine de karamsarlık yansıtmak istemiyorum… Tersine Gazi gibi düşünüyorum: Milletin istiklalini, yine milletin
azim ve kararı kurtaracaktır!..
Çetinoğlu: Diğer taraftan Sayın
Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki diploması hakkında, önceki
dönemde bilgi verilmedi. Günümüzde yeni bir teşebbüste bulunuldu mu?
Bulunulmadı ise neden? Bulunuldu ise nasıl bir netice
alındı. Zat-ı âlinizin Belediye
yönetimindeki değişiklikten sonra bu işle ilgilenmemesinin mâkul bir sebebi
olmalı. Açıklar mısınız?
Prof. Yarman: YSK’ya
yazdığım yazıda bu hususa da yer verdim… Diploma sorununun peşini bırakmayan
bir parti (Halkın Kurtuluşu Partisi), bence akılcı bir hamleyle, İBB Personel
Daire Başkanlığı’ndan, orada cumhurbaşkanının hangi diplomasının bulunduğunu
tahkik maksadıya, diplomayı talep etti… Ne beklersiniz? İktidar her yönden
CHP’li İBB’yi sıkıştıyor, değil mi? Fırsat bu fırsat, İBB Yönetimi, diplomayı çıkartsın,
göstersin…
Bunu beklersiniz!..
Öyle olmadı… “Kişisel belge olduğu”
için, diploma, talep sahiplerine gösterilmedi… Kimseyi zan altında bırakmak
istiyor değilim… Her cenahtan arkadaşımızın saygısına mazhar olmanın
ayrıcalığını taşıyorum… Ancak, gördüğüm, tam
da yukarıda değindiğim gibi, ürkütücü… Yani hem iktidarın hem de muhalefetin,
ellerini, “aynı birileri”, tutuyor… Rejim; 2017’de, milyonlarca mühürsüz oy
pusulası geçerli sayılarak, aynı doğrultuda olarak, değişti…
Bütün bunlar tamam da, “onurumuz”, ne güne duruyor!.. Hele hele Gazi’nin
Gençliğe Hitabesi’nde, hepimize yüklediği “Biricinci Vazife” sırtımızdayken…
Türk İstiklali’ni ve Türk Cumhuriyeti’ni ilelebed muhafaza ve müdafaa etmek… Bu
“Vazifemiz”den söz ediyorum…
Gereğini yapmak zorundayız… Akademik hassas tartıdan ve zerafetten ayrıca
inhiraf etmemeye çalışarak, görevimizi eda ediyoruz… YSK’ya, omuzdaşlarımla
beraber ve Onlar adına yolladığım söz konusu ettiğiniz dilekçeyi, böyle bir
çerçevede, kaleme aldım…
Çetinoğlu: Kendisini ‘iflâh olmaz
bir Erdoğan muhalifi’ olarak tanımlayan Av. Gürkan Uysal; Kocaeli Aydınlar
Ocağı internet sitesinde yayınlanan iki makalesinde3 Sayın Erdoğan’ın
14 Mayıs 2023 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı seçimine, ‘üçüncü değil, ikinci defa
aday olduğunu’ belirtiyor. Bu açıklamayı
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Yarman: Düşüncemi, en
önce Erdoğan’ı ve ülkemizi koruma saikiyle açıklayacağım: Ciddi tehdit
altındayız… Halisane olarak; hiç tanış olmadığım, şu ki, selam ve saygısını hep
kıvanarak edindiğim, benimle aynı uhreviyet dünyasının çocuğu olarak büyümüş
olan Kardeşim Erdoğan’nın, Allah aşkına, bir yolunu bulup; kendisini; şahsına;
şahsında ise ülkemize yöneltildiği, çok açık tehditten, kurtarmasını ve
cumhurbaşkanlığına aday olmamasını, feryatla, dikkatlere taşıdım, taşımaktayım…
Bu durumda, ikinci defa, üçüncü defa, bu tarıtşmaya girmeyi hiç uygun
bulmuyorum… Ayrıca sözünü ettiğiniz iddiayı zorlama bir yorum olarak
değerlendiriyorum… Böyle bir yorumu akademik güvenle yapabilmek, Anayasa’da
tasrihat yapılmasını, daha ayrıntılı bir anlatımı, giderek oraya, geçici ek bir
madde ilavesini gerektirirdi… Bunlar yoksa her türlü iddia, sıradan yorumdan
öteye geçemez… Elde bulunan lafz ise açıktır… CB, hele bu saatte, üçüncü defa
aday olamaz!.. Anayasa 101 böyle diyor… Ayrıca dikkatinizi çekerim: Anayasa’da
2017 sonrası “Başkan” diye bir kavram yer almış değildir. Öncesinde ve
sonrasında “Cumhurbaşkanı”dır (CB), kullanılan kavram… O halde CB üçüncü defa
aday olamıyor…
İstisna mahiyetinde karşıt iki yaptırım var… Birincinsi diyor ki, CB,
Meclis’i feshedebilir ve “seçimlerin yenilenmesi” kararını alabilir. Ancak o
takdirde, kendisi yeniden aday olamaz. Diğeri ise diyor ki, Meclis 3/5 oranında
bir oyla en az, seçimlerin yenilenmesi kararını alabilir ki, buna iktidarın tek
başına gücü yetmiyor… Muhalefetin desteği gerekiyor, eğer söz konusu oran
sağlanabilirse, seçim o takdirde, yenilenebiliyor ve CB yeniden aday
olabiliyor…
Şu hususa ayrıca dikkat etmek gerekiyor: Anayasa’da, “erken seçim”
kavramı yer almıyor. “Seçim yenileme” kavramı yer alıyor. Seçime beş kala seçim
yenileme kararından bahsetmek vicdanları yaralıyor, bir defa ve doğrudan
“zorlama” anlamını çağrıştırıyor…
Seçim olağanda, CB’nın beş yıllık görev süresinin bittiği andan itibaren,
onu izleyen Pazar günü yapılır. Anayasa’nın emri budur… Seçimin bu yılki anayasal
tarihi 18 Haziran olmaktadır… Bu durumda, seçimi bir hafta, on gün, ya da bir
ay öne çekmeye çalışmak, ister istemez, Anayasa’nın hal-i hazır lafzıyla yok
saydığı, CB’nın üçüncü defa aday olamayacağı kısıtını kırmak ve Anayasa’nın
istisna yaptırımlarını, o da zorlamayla çalıştırarak, üçüncü kez adaylık
yolunun açılmasına abanmak demek olmaktadır. (Bu satırlar da, YSK’nın,
CB adaylarının adaylıklarına karşı yapılan itirazları, 30 Mart 2023’te
reddetmesinden epey önce kaleme alınmıştır.)
Çetinoğlu: Kurucusu ve Kurultay
Onur Delegesi olduğunuz CHP’nin genel başkanının 8ki aynı zamanda 14 Mayıs 2023
târihindeki seçime ‘Cumhurbaşkanı adayı’ olarak katılacak olan Sayın
Kılıçdaroğlu’nun; size has tâbirle ‘omuzdaşınız’ olmayışını nasıl yorumluyorsunuz?
Prof. Yarman: Bir defa niye
14 Mayıs da, Anayasa’nin emrettiği tarih olan 18 Haziran, değil?.. 14 Mayıs
telkinine o sebeple bu sebeple kapılabilecek olan Muhalefet, o takdirde, Anayasa’nın
istisna yaptırımı zemininde, CB’nın üçüncü kez adaylığını sineye çekmeye, aynı
dış odak tarafından mıknatıslanarak, taşınmak istendiği, izlenimini pekiştirecektir…
Arkadaşlarımız’ı bu konuda, kamuoyuna açık olarak, ya da doğrudan uyarageldim…
Diğer yandan, Kemal Kılçdaroğlu ile şu an
karşılaşsak, birbirimize sarılırız… En azından benim içimden gelen duygu o olur…
O’na aday olmamasını 8 Mayıs 2022’de telkin ettim:
– CB’na adaylığın gündemde. Buna, seni,
içeride ve dışarıda teşvik eden, odaklar var. Çoğu; bir defa, benim gördüğüm,
gayrı samimi… Aday olursan, keşke yanılsam, katiyen şeçilemeyeceksin…
Hile hurda diz boyu olacak… Sığınmacılara oy kullandırılacak… Bütün
bunları dahi geçiyorum. Türkiye, adım gibi eminim, dış odaklı
stratejilerde mezhebî bir yırtılmaya sürüklenmek ve İran’a
karşı Saddamlaştırılmak isteniyor… Yıllardır yazıyor, söylüyorum…
Bize, TÜMÖD’e, 2 Ağustos 2011’deki ziyaret sırasında yaptığım sunumda
dilim döndüğünce, sana ayrıca, anlatmıştım… Senin aday olacağın,
CB seçiminden – çok hakkaniyetsiz ancak öyle işte – kim çıkarsa çıksın,
Türkiye, tam da şer biçimde tasarlandığı şekliyle, “mezhebî bir
yırtılmayla” çıkar… “Maksat”, ağızdan yel
alsın, hâsıl olur… Etrafta, bizi çok rahatsız ettiği kadar,
inanıyorum seni de çok rahatsız eden, ihtirası yeteneklerinden bilmem kaç karış
önde, debelenmeler, çok çirkin biçimde ve gırla gidiyor. Bunları kesmenin
bir yolu var. Bu, hiç bir biçimde altı çift dudağın arasından bir CB adayı
telaffuz etmek değildir… Bir önyarışmanın önünü açmaktır. Yarışmaya davet edilecek adaylar, mırın kırın etmenin ötesinde, ülkemize
ve bölgeye dönük, giderek Dünyamız’a dönük, diyeceklerini derler… Yoksa
(gıyapta kusura düşmeyi kasdediyor olamam, şu ki), yeni bir “Ekmek için
Ekmel” vakkasına sıkışırız… Anlatmaya çalıştığım çerçevede, bir siyasî
rüzgârı, coşkuyu arkasına alamayan Türkiye’nin, kim seçilirse seçilsin,
üstündeki boyunduruğu kopartıp atması, imkânsızlaşır… Maruz bulunduğun
etkileri tahmin edebiliyorum… Ama şu dediğime yakın bir şeyi başaramazsak,
falımız, korkarım kapalıdır…
Şahsen, hâlâ Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmaktan sarf-ı nazar edeceğine
inanmak istiyorum… (Bu satırlar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmasının
kesinleşmesinden epey önce kaleme alınmıştır…) Yoksa keşke yanılsam yukarıda
dediklerimle karşılaşacağızdır… 18 Haziran yerine, 14 Mayıs’a eğer Muhalefet, yeşil
ışık yakarsa, bunun hesabını sittin sene veremez…
Şunu, içinde bulunduğumuz durumda, eklemek zorunda kaldığım için üzgünüm:
Noter atlatılıyor, YSK atlatılıyor,
Muhalefet kımıldamıyor, yapılan sertin seri uyarılardan kaçıyor, İBB
ilgili daire personeli susturuluyor, ya da diploma görme istemine “Kişisel
bilgidir, veremeyiz”, demeye sıkışıyor, YSK yargıçları, korkarım iade-i
muhakeme yolundaki uyarılarımızdan sanki gözlerini kaçırıyor… Hal böyle ise,
CB, bin yıl daha, başımızda CB olarak durmaya “layıktır”, demektir. Bir tek
Noterler Birliği, İstanbul 15. Noter zemininden yapılan yolsuzluk dolayısıyla
tecziye yoluna gidiyor… Noterler Birliği Yönetim Kurulu Üyeleri’ni, başta
başkanları olmak üzere alınlarından öpüyorum… Türk adalet tarihine bir altın
sayfa eklemişlerdir…
Son bir ümidim şu: Vukua gelen elim depremler dolayısıyla, seçimlerin,
belki Kasım’a kadar, erteleneceği hissini taşıyorum… Bu hepimiz için en
hayırlısı olacaktır, inanıyorum… (Bu satırlar seçim tarihinin CB
tarafindan, 14 Mayıs olarak, öne sürülmesinden epey önce kaleme alınmıştır.)
Depremler gerçekten elim… Rabbimiz, cümle zarardidelerimizin, can sevdiği
kullarının yardımcısı olsun!… Hayatlarını kaybeden güzel insanlarımıza gani
gani rahmet eylesin!..
Sözlerimi, yine Gazi’nin bir sözü ile tamamlayayım:
– Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar
vardır! Şahsen hiç bir zaman umudumu yitirmedim!
Mıh gibi bir tavırdır bu, inanın!..
–
Vatanın
bağrına düşman dayadı hançerini. Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini
(vatanını / anacığını)! (Gazi’nin, 13 Ocak 1921’de, TBMM’deki, Namık Kemal’in efkâr
dolu dizelerine karşı verdiği tarihî yanıt…)
Çetinoğlu: Millî Savunma
Bakanlığı Eski Genel Sekreteri Ümit Yalım, Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına 18
Mart 2023 târihinde, RTE’nin Cumhurbaşkanlığa adaylık başvurusunun
reddedilmesini talep eden bir dilekçe veriyor. Gerekçe olarak Adalar
Denizi’ndeki 20 Türk adasının ve 2 Türk kayalığının savunmasız olarak teslim
edilmesini gösteriyor.
Talep reddediliyor.
Konu hakkındaki düşüncelerinizi lütfeder
misiniz?
Prof. Yarman: Sorunun
muhtevası benim de içimi dağlıyor… Ayrıca Ümit Yalım, çok değer verdiğim bir
kurmay subay ve çok önemli görevler ifa etmiş bir yurtseverdir. Ancak benim
gördüğüm, burada bir usul hatası olduğudur. CB hakkında böyle bir konu, YSK’nun
ilgi alanında korkarım yer alıyor değildir. TBMM konuyu, eğer olabiliyorsa,
görüşüp, anayasal gerekler ışığında CB hakkında, ancak, soruşturma açılmasını,
giderek CB’nın taht-ı muhakemeye taşınmasını, temin edebilir…
Çetinoğlu: Röportaj teklifimi
kabul ettiğiniz ve sorularımı samîmiyetle cevaplandırdığınız için çok teşekkür
ederim.
1Yazı metni, https://www.ngazete.com/erdogan-yeniden-cumhurbaskani-adayi-olamaz-3478yy.htm,
https://ozgurifade.com.tr/haber/cumhur-baskaninin-diplomasi-ile-ilgili-ysk-baskanligina-bir-dilekce-daha-verildi-296486, https://nacikaptan.com/?p=103506,
adreslerinden okunabilir.
2Röpıortaj metni http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazilar/YaziDetay/14221 adresinden okunabilir.
3Sayın
Av. Uysal’ın makaleleri aşağıdaki adreslerden okunabilir:
http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazilar/YaziDetay/14572
http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/…/YaziDetay/13719
Prof. Dr. TOLGA YARMAN:
1963’de Galatasaray
Lisesi’ni bitirdi. Üniversite öğrenimini Fransa’da gördü; Institut National des
Sciences Appliquées de Lyon Mühendislik Okulu’ndan, 1967’de mezun oldu. Doktora
çalışmasını ABD’de yaptı; Massachusetts Institute of Technology’den, 1972’de ‘Bilim
Doktoru’ ünvanını aldı.
İTÜ’de, 1982’de
Profesör oldu. İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi,
California Institute of Technology, İ.Ü. Mühendislik Fakültesi ve Siyâsî
Bilgiler Fakültesi, Brüksel Özgür Üniversitesi, Feyziye Mektepleri Vakfı Işık
Ünivertsitesi ve Galatasaray Üniversitesi’nde öğretim görevlerinde bulundu.
Halen, İstanbul Okan Üniversitesi öğretim üyesi.
1983’te SODEP MKYK
Üyesi olarak çalıştı. 1989-91 arası, Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP)
İstanbul İl Yöneticisi olarak göreve seçildi. Aynı zaman diliminde, SHP
İstanbul İl Kültür ve Eğitim Komisyonu Başkanı olarak pek çok etkinliğin
öncülüğünü yaptı. Bu dönemde ‘Çağdaş Toplumcu Demokrat Düşünceyi’ başlattı. Bu
çerçevede, ülkemizdeki siyâsî oluşumlara, özellikle de, SHP ve CHP içindeki,
genelde ülkemizdeki siyâsî hareketlere ve bölünmüşlüğe dönük, pek çok makale
yazdı, araştırmalar geliştirdi, siyâsî çözümler teklifinde bulundu. O arada ‘CHP
Açılırken Solda İnsan Hareketleri’ başlıklı bir kitap (1992) yayınladı.
Prof. Dr. Tolga Yarman’ın ‘Doğabilim’ birikimleri
uzantısında, bir bakıma, ‘toplumcu demokrasi’ kuramı ve ‘toplumcu bir ahlak
öğretisi’ olarak hazırladığı, ‘Un Système de Croyance Cosmique’ başlıklı
kitabı, Belçika’da basıldı. (1997)
2006’dan itibaren,
dört yıl boyunca her hafta, ‘Enerji Savaşları’ adını verdiği, Bölgemiz ve
Türkiye üzerinde gelişen askerî ve siyâsî girdapları, teknik girdiler
itibariyle, derinlemesine tahlil eden ve çıkış yolları dokuyan, bir televizyon
programı gerçekleştirdi.