Şu anda seçim öncesi yapılan devlet harcamaları ve siyasi partilerin vaatleri bir yana, acı gerçek bir
yana. Türkiye’yi ve biz vatandaşları seçimden sonra inanılmaz sıkıntılar bekliyor.
Ekonominin bütün parametreleri o kadar kötü ki…
Bir yandan ödenmesi gereken iç ve dış borçlar, sürekli büyüyen cari açığın kapatılması gibi dev
sorunlar var.
Diğer taraftan Deprem yaralarının sarılması, deprem bölgesinde 700 bin civarında konut ile
yeniden yapılacak şehirlerin altyapısına harcanacak paranın bulunması. Kentsel dönüşüm
kapsamında sadece Marmara Bölgesinde 1 milyon civarında yapılması gereken konutların finans yükü.
Bunun yanında Kur Korumalı Mevduatın sahiplerine, Yap İşlet Devret yoluyla yani Kamu Özel İşbirliği
ile (KÖİ) yapılan yatırımların müteahhitlerine ödenecek milyarlarca dolar.
Rusya’nın ertelediği ve 24 Milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen doğalgaz faturaları. BAE, Suudi
Arabistan, Katar gibi ülkelerden swap yoluyla alınan meblağların ödenmesi gibi ağır yükler var.
EYT’lilerin yasal haklarına kavuşma mücadelesinin başarılı olmasıyla seçim öncesi EYT’lilerin emekli
olmasının da bütçeye ağır bir yükü olacak. Daha önce AKP/ Erdoğan yönetimi bu yasayı “ülkeyi batırır”
gerekçesiyle çıkarmamıştı. Ayrıca zorunlu olarak yapılan asgari ücret ve asgari emekli maaşlarının
artırılması (hala açlık sınırının altında kalsa da) bütçeye yük oluşturacak.
Yüksek enflasyon altında ezilen orta ve alt gelir gruplarına destekler yapılması gerekiyor.
Seçim öncesi devlet kurumlarına yaklaşık 250 bin kişi daha alınarak devlet kadroların şişirilmesi
çare değil. Bütçenin büyük kısmı maaşlara giden bir devlet yatırım yapamaz, batar.
Yeni iş alanları açılması lazım. Bu yatırımlar için de kaynak bulmak gerekecek.
Seçim sonrası dolar kurunu baskılamak için Merkez Bankasında döviz kalmadı, kurların bu
seviyelerde tutulması mümkün olmayacak. Enflasyon maaşlara yapılan bütün zamları kısa sürede
yutuyor. Enflasyonu hızla düşürecek tedbirler alındığında ekonomik durgunluk riski var.
Tasarruf etmemiz ve daha çok üretmemiz lazım. Ama geniş halk kesimleri bırakın tasarruf etmeyi, en
temel ihtiyaç maddelerine ulaşmakta zorluk çekiyor.
Sonuçta tablo çok ağır ama bu durumdan muhakkak çıkılacak.
Türkiye bunu yapabilir. Ama nasıl ve hangi kadrolarla?
*****************************
İKİ İTTİFAKIN FARKI
Seçimi Millet İttifakı kazanırsa sıkıntılı bir süreçten sonra genişliğe ve feraha çıkma şansı var.
Millet ittifakının yıldızlar kadrosu diyebileceğimiz çok değerli ekonomist kadroları var. İlke olarak tek
kişinin iradesine bağlı değiller. Ortak akılla, bilimin ışığında çözüm üretmeye çalışıyorlar. Hazırladıkları
“Mutabakat Metni” bu anlayışı ortaya koyan bir çalışmanın ürünü.
Yine de “Millet İttifakı iktidar olduğunda her şey birden düzelecek” demek mümkün değil. Zaten mucize
çözüm yoktur.
Bu kadroların ekonomimizi ameliyata almasından sonra hızla bir iyileşme sürecine girilecektir.
Ama ameliyat safhasının sancılarına, bir süre hastanede yatmaya razı olacağız.
Seçim sürecinde vaatlerin uçuştuğu bir ortamda bunları anlatmak kolay değil. Ama gerçek bu.
Ekonomimiz hasta ve acilen ameliyata alınması gerekiyor.
Çare ameliyattan kaçmak değil. En iyi hastanede, en iyi doktor ve sağlık ekibine ameliyat olmaya
çalışmak lazım.
****
Eğer AKP liderliğindeki Cumhur İttifakı kazanır ve aynı “heterodoks” politikalara, Nebati ve Kavcıoğlu
gibi kadrolarla devam ederse bu şans da olmayacak. Çünkü bu yol bir çıkmaz sokak!
AKP’nin yönetim zihniyeti, bir gün “Nass var, size bize ne oluyor?” demekte, ertesi gün ortodoks
politikanın sembollerinden Mehmet Şimşek’i davet ederek “heterodoks” politikalardan dönme
sinyali vermekte. Ve daha ertesi günü “mevcut politikalara devam” işareti veren tutarsız, akıl ve
bilimden uzak, ideolojik saplantılar etkisinde bir zihniyet bu.
Ayrıca AKP, MHP, BBP, VP’den oluşan Cumhur İttifakı da, YRP ve Hüda Par’ın da dahil olmasıyla, 6
parçalı bir hale geldi.
“6 benzemez” bir araya geldiğinde hangi konularda mutabakata vardıklarını öğrenmemiz gerekirdi.
Oysaki, AKP ile YRP arasında düzenlenen bir sayfalık muğlak ifadelerin yer aldığı metin dışında, bu
ittifakın yazılı politikalarının olmadığı ortada.
Yani Cumhur İttifakı yeniden kazanırsa, Reis’in günü birlik değişen ruh haline göre yönetimin devam
edeceği anlaşılıyor. Oysaki bu anlayışın 90 milyonluk koca bir Türkiye’yi getirdiği yer uçurumun
kenarı.
Akıl ve bilimden uzak, demokrasinin temel ilkelerinden sapmış, hukuk devleti olmaktan uzaklaşmış
bir devletin zaten ekonomide başarılı olması mümkün değil.
Bu seçimde -kişilere değil- zihniyete, devleti yönetme ilkelerine, kurumları ve kuralları yaşatma
iradesine odaklanırsak bu dar sokaktan çıkabiliriz.
“Bize kral değil, kural lazım.”
Ruhittin Sönmez
30 Mart 2023