Vatan Sevgisi

101

         “Herkesî kû
dur mand ez asl-ı hîş,

           Bâz cûyed
rûzgâr-i vasl-ı hîş.”

 

          (Aslından,
vatanından uzaklaşmış olan kimse,

            Orada
geçirmiş olduğu zamanı tekrar arar.)

 

     Bir kimseye nereli
olduğu sorulunca, kendisi nerede doğmuş olursa olsun ve hatta nerede yaşıyorsa
yaşasın; vereceği cevap, babasının memleketini söylemek olacaktır.

     Bütün babaları
aradan çıkarırsak; anlarız ki, tüm insanların babası Hz. Âdemdir.

     Hz. Âdem’in vatanı
cennettir. Dünya ise, cennetin gurbetidir. İnsan dünyaya cennete lâyık bir kul
olmayı kazansın ve hak etsin diye gönderilmiştir. Tıpkı çocuğun okula
gönderilmesinin sebebi; okul sonrasında iyi ve güzel hayat şartlarını edinsin
diyedir.

     Nitekim, Avrupa’da
senelerce çalışıp da, Türkiye’ye parasız pulsuz, yani eli boş dönenin yüzüne
tükürülür ve ayıplanır.

     x

     İşte asıl vatan
olan cennet; bu dünyada kazanıldığı için, dünya o kadar önemli ve değerlidir
ki, uğrunda gazi olur, gerekirse şehit düşer. Böylece en büyük gayeye erişmiş
bulunuruz.

     Çünkü:

 

   “Hubbü’l-vatan,
mine’l-iman.”

   “Vatan sevgisi,
imandandır.”

x

          Şimdiki
hâlden uzanıp geriye doğru,

          Anıyoruz, iyi
kötü, o eski günleri.

          Hiç gitmiyor
ki, hâlleri gözümüzde dupduru.

          Olmuşuz o
günlerin, çoktan beri sürgünü!

 

          İçimize değil
mi ki, konmuş bu hüzün;

          Unutturmuyor
kendisini, ne yaz ne güzün.

          Olmasaydı
kavuşma, duymazdık bu hasreti,

          Elbette var
gelecekte, bunun meserreti.

x

          İnsanın asıl
vatanı cenneti.

          Dünya ise
onun gurbeti.

          En âlâsından
yese de eti,

          Dünyaya yenik
düşer metaneti.

 

        “Hubbü’l-vatan,
mine’l-iman.”

          Severiz
cenneti, bu yüzden candan.

          Nasılsa,
gidilecek bu handan!

          Cennete
nazaran dünya, zindan!

x

    “İnsan-ı kâmil de
böyledir. Neyistan-ı ezelden, yani (A’yân-ı sâbite) âleminden, daha açığı
âlem-i  İlâhîdeki mevkiinden kader
sevkiyle şu dünya’ya getirilmiş, beşeriyet kaydına ve anâsır-ı tabiat bendine
vurulmuş, ayrılık ateşiyle bağrı şerha şerha olmuş, makam-ı kadîmindeki
feyizden mahrum kalmış; kalbini nefsin heveslerinden, zihnini (Hestî-i mevhûm)
yani, şu vehimden ibaret varlıktan tahliye etmiş, kendisini Allah’ın kudret ve
düzenine terketmiş,…” (Tahirü’l-Mevlevî) olarak kendisini ebedî âleme
hazırlamak için, dünyada bulunduğunun farkındadır.

Önceki İçerik“Nato Mermer, Nato Kafa”
Sonraki İçerikEn Büyük Engel Sevgisizliktir-II
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.