Oğuz Çetinoğlu: Öğretim
üyeleri genç denilebilecek bir yaşta ve ‘en’ değilse bile çok verimli bir
döneme girdiklerinde emekli ediliyorlar. Bu durumu asıl değelendiriyorsunuz?
Prof. Dr. İbrahim Ortaş: Dünyanın en pahalı ve zor yetişen birikimli
ve donanımlı insanlarından yararlanmamak israftır.
İlim insanlığı
aynı zamanda bir hayat biçimidir. Merak, öğrenme ve öğrendiğini içinde yaşadığı
toplum ve insanlığa hizmet için sunmak olan ilim insanlığı özel bir hayat
tarzıdır. İlim insanı hayat tarzı, hiçbir para, makam ve mevki beklentisi
olmayan, zaman mekânı olmaksızın sürekli insan hayatını kolaylaştırmak için
doğayı ve insanı anlamaya ve deşifre etmeye çalışır. Uzun zaman içinde
okuyarak, düşünerek ve öğrendiklerini analiz ederek oluşan bilgi birikimine
sâhip olan ilim insanlarının bilgilerinden faydalanmak gerekir. Bu sebeple ilim
insanının emekliliği ilim dünyasında çok az konuşulan bir kavramdır. Mecbûrî
sorumlulukların tamamlandığı ancak ilmî ve akademik gönüllülüğün devam etiği bu
hayat tarzına sâhip kadroların üniversite ile bağlarının devam ettirilmesi
hayatî önemdedir. İlmî çalışma kültürünü kazanmış insanlar istense de ilim ve
eğitin dünyasından kopamazlar.
Çetinoğlu: Gelişmiş
ülkelerde öğretim üyeleri belli bir yaşa geldiklerinde hizmet etme gücüne sâhip
olmasına rağmen yaş haddinden emekliye sevk ediliyor mu?
Prof. Ortaş: Gelişmiş ülkeler emekli
öğretim üyelerinden etkin şekilde faydalanıyorlar.
Bir ülkenin en
büyük zenginliği olan ve beşerî sermaye olarak târif yetişmiş insan gücünden
tamamlanmak temel bir ihtiyaçtır. Dünyâdaki gelişmiş üniversitelerin birçoğunda
‘emeritüs’* profesörler aktif olarak
ilmî faaliyetlerine devam ederler.
Emeklilik yaşını geçmiş de olsalar emeritus profesörler akademik çevrede
el üstünde tutulurlar. Özellikle de gençlerin onların tecrübelerinden
faydalanmaları istenir. Araştırma öğrencileri ve genç akademisyenler kendi
tezlerinin şekillenmesinden tutun da bilgilerin analizi ve yorumlanmasına kadar
birçok konuda onlara danışarak desteklerini alırlar.
Çetinoğlu: Dünyâda
olduğu gibi, Türkiye’mizde de ortalama insan ömrü uzadı. Bu durum da yeni bir
düzenlemeyi gerektirir…
Prof. Ortaş: Doğru bir tespit.
Türkiye’de de artık ortalama insan ömrü 75 yılın üzerindedir. Dünyâ Sağlık
Teşkilâtı tarafından 64 yaşın altında olanlar genç olarak değerlendiriliyor.
Günümüzde aktif olarak proje ve ilmî bilgi üreten beyin gücü kullanan
insanların 67 yaşında ilmî çalışmaların dışında tutulması ciddî bir kayıptır.
Üretkenlik potansiyele olan bilim insanlarının bilgi, görgü ve üretici
yeteneklerinin devamlılığını araştırma, geliştirme ve eğitim kuruluşlarında
devam ettirebilirler. Nihayetinde kolay yetişmeyen ve çok pahalıya mal olmuş
sınırlı sayıdaki yetişmiş insanını ülke hizmetinin dışından tutulmasının
açıklanabilir bir gerekçesi yoktur. Kaldı ki emekli olduktan sonra yurtiçi ve
yurt dışındaki araştırma kurumalarında çalışan ilim insanları
bulunmaktadır.
Türkiye’nin
207 üniversitesinin büyük çoğunluğunda yeterli seviyede nitelik ve donanım
sâhibi akademisyeni olmayan ülkemiz için, üretken emeklilerden faydalanmamız
paha biçilmez bir hazinedir. Gelişmiş üniversitelerimizin bir kısmında ise
milletlerarası ölçekte proje, yayın ve eğitim yaptırabilen akademik kadroların
azaldığı da sık sık vurgulanmaktadır. Proje yapabilen, aktif akademik
faaliyetleri devam etiren ve üretkenliği olan araştırıcı emeklilerin emeritüs
niteliğinde bir mekanizma ile üniversitelerde istihdam edilmesi gerekir.
Normalinde kurum kültürünün yerleşik olduğu birçok yerde emekli hocaların
çalışması kendiliğinden sağlanır. Bu konuda hukûkî düzenlemelerin yapılması
büyük faydalar sağlayacaktır. 2006 yılından sonra kurulan ve gelişmekte olan
üniversitelerde öğretim üyelerinin 75 yaşa kadar çalışmaya devam ettikleri
bilinmektedir.
Çetinoğlu: Vakıf
üniversitelerinde durum nedir?
Prof. Ortaş: Vakıf üniversitelerinde
yaşa bakılmaksızın emekli konumundaki birçok ilim insanı çalışmalarına devam
etmektedir.
Son 40 yılda
üniversite bilincinin yavaş yavaş aşınması ile sonradan gelen akademik
kadroların büyük çoğunluğu üniversite değerleri ve akademik hayat konusunda
önlerinde fazlaca rol model bulunmaması sebebiyle tecrübe ve bilgi birikimi
olan ilim insanlarının ilim kültürünü gelecek kuşaklara aktarılmasında zaruret
vardır.
Türkiye’de akademik
kadroların emeklilik yaşının yeniden uzayan yaşa göre yeniden belirlenmesinin
gündeme alınmasında ülke olarak yarar görüyorum.
Çetinoğlu: Fikir
vermek bakamından neler yapılabileceği hususundaki düşünce ve tekliflerinizi
lütfeder misiniz?
Prof. Ortaş: Tespit edilecek
kıstaslarla ilmî üretkenliği ve katkısı olan akademik kadrolar için yeni hukûkî
düzenlemeler geliştirilmelidir. Emeklilik mecbîrî yaşın dışında ilmî
faaliyetlerini devam ettirmek isteyen ve bu konuda proje ve yayın ürettiğini
ispatlayan ve genel kabul gören araştırıcılar birimin yönetim organlarına ve
işleyişine dâhil olmamak üzere araştırma ve eğitim faaliyetlerini devam
ettirmek için imkânlar sağlanmalıdır. Bu fırsatın yerinde doğru
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çetinoğlu: Üniversiteler
neler yapabilir?
Prof. Ortaş: Şunlar yapılabilir:
1-Üniversite
ile bağı devam eden, üniversite adına yayın yapan, katkı sunan öğretim üyeleri
belirlenir. Üniversitenin ‘yaşayan
çınarlar’ olarak târif edilen emekli öğretim üyelerine imkân sağlanır. Kendilerine
değer verildiği hissettirilir, çalışma şevki artırılır.
2-Bölümlerde
emekli odaları, imkânı olmayan durumlarda fakülte düzeyinde emekliler için
uygun çalışma ortamı tahsis edilmeli.
3-Batı
üniversitelerinde başarı ile yürütülen ‘Faculty club’ bizde sosyal tesisler
mârifeti ile öğretim üyelerinin buluşma ortamları oluşturularak öğretim
üyelerinin ilmî görüşmelerini geçekleştirmeleri hatta sosyal ihtiyacı
giderebilecekleri ortamlar sağlanabilir.
3-Vakıf
üniversitelerine tanınan haklar belirli ölçüler ekseninde kamu üniversitelerine
de tanınabilir. YÖK’ün 1.7.2017 târihli Usul ve Esaslar 2547 YOK sayılı kanunun
ekseninde kabul edilen ‘Emeklilik Yaş Haddini Doldurmuş Öğretim Üyelerinin
Sözleşmeli Olarak Çalıştırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar’ maddesinin yeniden
değişikliğe uğraması için teşebbüste bulunulması gerekir. Dünyanın en pahalı
yetişen birikimli ve donanımlı insanı ilim insanıdır. İnsan beyninin gözlem,
okuma, düşünme, tartışma ve tecrübe ederek biriktirdiği bilgi, görgü ve
yaratıcılığı uzun zaman almaktadır. Zekâ, yetenek, beceri, çaba sonucu
imbiklenen bilgi birikimi insan gücünden en çok yararlanılacak dönemde emekli
edilmeleri ciddî bir israftır. Nitelikli bilgi birikimine ve bilincine kavuşmuş
insanlardan kurumların yaralanması için hukûkî düzenleme gerekmektedir.
4-Öğretim
üyesi olarak emekli olan ancak geçmiş akademik verimlikleri özellikle son 5
yılda yaptığı yayın sayıları, kitap çalışması, sanatla alâkalı faaliyetler,
atıf sayıları, belirli bir h-faktörü olan, Avrupa Birliği, TÜBİTAK vs. kaynaklı
fonlardan proje alan/alabilen öğretim üyelerinin proje adresi olarak çalıştığı
üniversitesini göstermeleri ve ilgili bilim dalının bilgisi ve işbirliği ile
projelerini kendi sağladıkları kaynaklardan finanse edecek şekilde araştırma
yapmaları araştırma faaliyetleri içinde kalması teşvik edilmeli. Bu konuda
gelişmiş üniversitelerin emekli öğretim üyelerini istihdam etmede kendi
koşullarını belirledikleri görülmektedir.
5-Yüksek
lisans ve doktora düzeyinde işlenen dersleri verebilecek akademik kadrosu
olmayan birimlerde emekli öğretim üyelerinden maksimum 4-6 saat/haftalık ders
verebilmeleri ve akademik danışmanlık gerektiren durumlar için hukûkî düzenleme
getirilebilir.
6-Türkiye gibi
üniversite târihi çok genç olan ülkemiz üniversitelerinde birinci ve ikinci
kuşak kurucu akademik kadroların emekliliklerinin yaşadığı ve içlerinde yaşayan
çınarların bilgi görgü ve deneyimlerinden birimin karar mekanizmalarına
akademik takvime dâhil olmadan birimde ilmî çalışmalarına imkân sağlayacak
bürokratik engellerin kaldırılması gerekmektedir.
7-Türkiye’de
akademik hayatı ve ilmî prensipleri sürekli kılmak için tecrübe sâhibi,
birikimli ve akıl melekleri canlı ilim insanları ülkelerine hizmet etmek
istedikleri sürece, yönetim ve birimlerin iç işlerine karışmamak şartı ile
çalışmalarına ve eğitim faaliyetlerine katılmasına ihtiyacımız vardır. Konu, ülkenin ilim ve teknolojik ve sağlıklı
sosyal gelişimi için önemlidir. Bunun için mevzuat değişikliği gerekiyor.
Siyaset üstü bir yaklaşımla konu ele alınmalıdır.
*Emeritus Profesörlük: Emeklilik yaşına gelmiş veya aşmış,
ancak bilgisi, tecrübesi, milletlerarası itibârı ve ilişkileriyle daha çok uzun
yıllar hem akademisyen, hem de öğrencilere yol göstermesi bir önemli faydalar
sağlama imkânına sâhip olan öğretim üyeleri için kullanılan bir statüdür.
Prof. Dr. İBRAHİM ORTAŞ 1960 yılında Kahramanmaraş ilimizin Pazarcık ilçesinde İlmî SCI de Avrupa topluluğu bünyesindeki ilmî kuruluşlarda 4 Doktora, 12 Yüksek lisans tezine danışmanlık 1 Toprak Biyoteknolojisi ve Kök |