Ölçülecekse Biz Ölçeriz, Size Ne Oluyor!

102

Bir akıl hastalığı olan siyah-beyaz sendromu bizim iç
siyasetimizde hâkim. Ne konuşuyorsak, hangi olaydan, hangi partiden, hangi
siyasiden bahsediyorsak o ya apaktır yahut kapkara. Öyle düşünmüyor musun?
Yoksa sen öbür taraftan mısın?

 

Biliyorsunuz Hazreti Peygamber, hata yapmıştır. Kur’an’da-
benim kıt bilgimle- bir defa, hadislerde birden fazla yerde onun hataları
anlatılır. Fakat siz hiç siyasî liderlerimizin hata yaptığını duydunuz mu?
Galiba bir kere “Allah ve milletim affetsin!” diye bir şey telaffuz edilmişti.
Ama o da aslında hata değildi.  Herkesi
kendi gibi dürüst bildiğinden maruz kaldığı masum bir aldatılmaydı.

 

Akıl sağlığımız tehlikede

İktidar hiç hata yapmadığı için Türkiye uçmaktadır. Daha
doğrusu, bu kadar mükemmel bir iktidarın yönetiminde, Türkiye’nin uçmaktan
başka bir seçeneği yoktur. Ufak tefek teklemeler varsa bile onlar dış
güçlerdendir, hâşâ iktidarın kusuru değildir. Nitekim Batı ülkeleri bizden
vahim durumdadır. Bakınız Almanya’da enflasyon azmış, yüzde yediye
tırmanmıştır. ABD de onu takip ediyor. Bizde gerçi bunların on katı
civarındadır ama onların yüzde 7 veya 8 enflasyonu kadar vahim değildir.

 

Bu garip söylemler, zararlı olmaya zararlı. Fakat ülkenin
düşünme, akıl yürütme sağlığında sebebiyet verdikleri yıkım, bu abuk lafların
tek başına yaptığı tahribattan daha büyük.

 

Biz, bu akla ziyan tutum ve duruş yüzünden olayları ve
sıkıntılarımızı tartışamıyoruz. Bir bakkal dükkânında da, bir şirkette de, bir
devlet dairesinde de, devletin tepesinde de yanlış yapılabilir. Biz de her
insan gibi hata yapıyoruz. Fakat maalesef, hatamızı görüp, eleştirip,
düzeltemiyoruz. Bir tarafın her yaptığı mükemmel, öbür tarafın her yaptığı
berbat olunca, yapılanları değerlendirmek, hatayı bulup düzeltmek, doğruyu
görüp teşvik etmek mümkün değil. ‘Ben şahsım’dan ve ‘onlar’dan bağımsız,
gerçeği şöyle karşımıza alıp ona dışarıdan ve birlikte bakmamız mümkün değil.
Çünkü olup biten, objektif gerçeklikten çıkıp insanların şahsiyeti haline
geliyor. Gerçeği şahsiyetlerden ayırt edemeyince “tenkit eşittir hakaret”
denklemi devreye giriyor.

 

Ölçemezsen iyileştiremezsin

Yönetim biliminde sık dile getirilen bir ilke vardır:
Ölçemezseniz iyileştiremezsiniz. Tabii bütün bunlar yapılan ölçümün sonucuna
hepimizin güvenmesine bağlı. Hatayı görünce, çoğu zaman düzeltmek için özel
tedbir almaya gerek kalmıyor. Sadece ölçmek ve ölçümün rakamlarını paylaşmak,
hataların yüzde yetmiş- seksen oranlarında giderilmesine yetiyor.  Tabii hatanın da falanın hatası, filancanın
kusuru diye değil, sadece “hata” diye değerlendirilmesi şartıyla. 

 

Bir Yönetim Bilimi kitabında, Excel programının yönetimde ne
kadar yararlı olduğunu okumuştum. Sebep, yöneticilerin, bu program sayesinde,
“Ne yaparsak ne olur?” analizlerini, perdeye yansıttıkları tablolara bakarak
birlikte değerlendirebilmeleriydi.

 

Fakat ölçülecek şey hatasız bir kulun eylemi ise bu mümkün
mü? Ölçtüğünüz olgu onun şahsiyeti ise bu mümkün mü? Ölçüm onun dediğinden
farklı çıkarsa bu ona hakaret olmaz mı? Hakaret de suçtur, hatta terördür;
değil mi?

 

TÜİK ve gerisi

Maalesef abartmıyorum. Bakınız, TÜİK’in verdiği enflasyon
rakamlarından farklı enflasyon rakamı vermek, kanunen suç hâline getirilmek
üzereymiş. Enflasyondan bahsedecekseniz, ağzınızı açmadan önce bulgularınızı
TÜİK sansüründen geçirmeniz lazım imiş. Buyurun, okuyun:

 

Bağlantı için tıklayınız : https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/tuikten-tartisma-yaratacak-duzenleme-izinsiz-rakama-hapis-1660964

 

Standart and Poors gibi, Moody’s gibi derecelendirme
kuruluşlarının da bize karşı kötü niyetli davranıp notumuzu kırdığını
biliyorsunuz. Onun için biz, yerli ve millî, söz dinleyen bir derecelendirme
kurumu oluşturup onun verdiği sonuçlar dışındaki sözleri yasaklamalıyız.
Türkiye’nin kredi notu kesinlikle: AAA+. Değildir demek 1 ilâ 3 yıl arasında
hapsi gerektirir. Tıpkı TÜİK’inkinden başka enflasyon rakamı verenlerin hapsi
gibi.

 

Seçim anketleri de enflasyon yasağını izleyeceğe benzer.
Kamuoyu araştırmalarının yasaklanması, bunları yapanların cezalandırılmasından
söz edilmeye başlandı bile. Kamuoyu araştırma sonuçlarını da filtreleyip
düzeltecek bir kuruma ihtiyaç duyacağız. “Yanlış ve halkı yanıltıcı” sonuç ilan
eden şirketler kapatılıp, yöneticileri hapse mahkûm edilebilir.

 

Bir sonraki adım, seçim sonuçlarının da denetimden geçtikten
sonra geçerlik kazanmasıdır. Bunun için de söz dinleyen bir kurum oluştururuz
ve gereksiz şüphelerden kurtuluruz. Suriye’de, Kuzey Kore’de ve daha nice
ülkede iktidarlar nasıl %99 oy alıyor dersiniz? Oralarda da iktidarlar apak,
muhalifler kapkaradır. https://millidusunce.com/olculecekse-biz-olceriz-size-ne-oluyor/