Ak Parti’ye oy veren seçmen
kafalarda sanal olarak oluşmuş bir çıkmazda. Konu siyaset, özellikle de Ak
Parti’nin ülkeyi kötü yönetmesi olduğu zaman çok büyük bir kısmı Ak Parti’nin
ülkeyi kötü yönettiğini kabul etmekle birlikte “İyi de oy verecek kimse yok ki,
kime oy verelim?” veya “Tamam Ak Parti gitsin de yerine kim gelsin? Ülkeyi kim
iyi yönetir?” şeklinde en ufak haklılık payı taşımayan itirazlarını öne
sürüyorlar. Haklılık payı taşımayan diyorum çünkü yaptıkları itirazlar gerçeğe
de aykırı mantığa da…
Bir kere; Ak Parti denenmiş ve
ülkeyi kötü yönettiği tescillenmiş bir parti. Mevcut siyasi partilerin hiçbiri
mevcut yönetimleriyle ve/veya kadrolarıyla ülkeyi yönetmediler. Mevcut siyasi
partilerin hiçbirisi (MHP hariç) ülke yönetimi konusunda denenmiş ve başarılı
olup olmadığı test edilmiş partiler değil. Dolayısıyla, ülkeyi kötü yönettiği
ispatlanmış bir Ak Parti ile ülkeyi kötü yönetme ihtimali bulunan diğer
partiler arasında tercihte bulunurken mantıklı olan kötü olduğu ispatlanmış
olan partiyi yani Ak Parti’yi eleyip diğer partilere şans vermektir.
İkincil olarak; Ak Parti’ye oy
veren seçmenin yoğun bir şekilde dile getirdiği argümanlardan biri de “CHP mi
gelsin?” argümanıdır. Hâlbuki CHP, milli mücadeleyi veren, ülkeyi kuran parti
olmasının yanında ülkenin sanayileşme hareketinin dinamosu olan ve ülkeye
tarihinin en büyük ekonomik büyümesini yaşatan partidir. Öyle ki, Ak Parti’nin
özelleştirme adı altında yandaşlarına peşkeş çektiği fabrikaların çok büyük bir
kısmı CHP döneminde yapılmış ve on yıllar boyunca yüz binlerce insanın istihdam
edilmesine ve milyonlarca insanın geçimini sağlamasına vesile olmuş
fabrikalardır. Yine, Hatay şehrimizi dâhiyane bir operasyon ve sonucunda şahane
bir diplomatik hamle ile ve tek bir kurşun atmadan anavatana dâhil eden parti
yine CHP’dir. Yine Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirerek Kıbrıs’ı fiilen
yavru vatan haline getiren yine CHP’dir ki Ak Parti’nin iktidara gelir gelmez
Kıbrıs’ı Türkiye’nin kontrol alanından çıkarma girişiminde bulunduğunu ve bu
skandal hatanın Rum tarafındaki oylamada “Hayır” çıkması sayesinde
gerçekleşmediğini hatırlarsınız. Dolayısıyla icraat yönünden de mantıklı olan
CHP’yi Ak Parti’ye tercih etmektir.
Üçüncü olarak; Ak Parti’ye oy
veren seçmen genel olarak muhalefeti yapıcı olmamakla ve problemlere çözüm
önerisi getirmemekle suçlamaktadır. Hâlbuki 20 yıldır iktidarda olan parti Ak
Parti’dir ve ülkenin problemlerine çözüm önerisi getirmesi ve problemleri
çözmesi gereken parti de doğal olarak Ak Parti’dir. Ancak Ak Parti’nin ülkenin
problemlerine çözüm getirmek bir yana, bu problemleri çözme konusunda beceri
sahibi olmadığı hatta daha da kötüsü niyet sahibi olmadığı ortadadır. Hal böyle
iken problemlere çözüm önerisi getirmediği için eleştirilmesi ve oy verilmekten
imtina edilmesi gereken parti Ak Parti’dir. Kaldı ki, Haziran 2015
seçimlerinden önce CHP’nin asgari ücret zam oranı ve bayramlarda emeklilere
ikramiye ödenmesi projeleri, Ak Parti Haziran 2015 seçimlerinde tek başına
iktidarı kaybettiği için seçmeni geri kazanmak adına icraat geçirilmiştir. Yani
bugün asgari ücretlinin ve emeklinin azıcık yüzü gülüyorsa bu da CHP
sayesindedir. Bu nedenden dolayı da Ak Parti’yi oy vermekten vazgeçip CHP’ye
veya genel olarak muhalefete oy vermek daha gerçekçi ve daha mantıklı bir
tercih olur.
Dördüncü olarak; Ak Parti icraat
yaparken ülkeye bir katkı sağlamamakta hatta tam tersine her icraatıyla ülkenin
kucağına ayrı bir problem bırakmaktadır. Son günlerde gündemde olan
Suriyeliler, Afganlar meselesi ortada. “Reform yapıyoruz” söylemiyle eğitim
sistemini mahvetmiş oldukları ortada. Eğitimde fırsat eşitliğini ortadan
kaldırıp insanları eğitim alarak iyi bir hayat sahibi olmaktan uzaklaştırmaları
ortada. “Yargıda reform yapıyoruz” söylemiyle ülkenin hukuk bilincini ve yargı
sistemini yerle bir ettikleri ortada. Adalet hissini öldürdükleri ortada.
Ülkenin güvenlik politikalarını mahvettikleri ortada. “Büyüyoruz, kalkınıyoruz,
Nisan Marttan daha iyi olacak” gibi söylemlerde bulunurken öte yandan ülkenin
ekonomisini mahvettikleri ve temel ihtiyaç maddelerinin bile satın alınmasını
zorlaştırıp bütün milleti fakirliğe mahkûm ettikleri ortada. Milleti
fakirleştirirken kerameti kendinden meçhul bazı zat-ı muhteremleri ballı
kaymaklı ihalelerle, birkaç yerden bağlanan yüksek maaşlarla
zenginleştirdikleri ortada. Ülkede işsizliği artırdıkları ortada.
Hal böyle iken, yani Ak Parti her
icraatı ile ülkeye zarar verirken ülke öyle bir hale geldi ki Ak Parti
iktidardan gidip de yerine gelen iktidar hiçbir şey yapmayarak sadece boş boş
durarak ülkeyi düze çıkartabiliyor. Çünkü ülke Ak Parti’nin yıkıcı, tahrip
edici politikalarından kurtulmuş oluyor.
Sözün özü bugün ülkenin
problemlerinin çözülebilmesinin birinci şartı Ak Parti’nin iktidardan
gitmesidir. Bu şartlarda Ak Parti’nin yerine kim gelirse gelsin ülkeyi Ak
Parti’den daha iyi yönetebilecek durumdadır. Üstelik boş durarak, hiçbir şey
yapmayarak.