İktidar
kanadı her geçen gün tuhaf ve kontrolsüz tepkiler veriyor. Halktan kopuk,
kibirli, küstah ve kaba bir üslupla kendilerine kayıtsız şartsız biat
etmeyen veya desteklemeyen kim veya hangi kurum varsa saldırıyorlar.
İlk
işareti MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çakıyor. Arkasından AKP
yetkilileri ve trolleri harekete geçiyor:
“Anayasa Mahkemesi kapatılsın.” / “HDP kapatılsın.” / “Türk Tabipler
Birliği kapatılsın.”
Tıp
Bayramı öncesi partili Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan özel sektöre ve
yurtdışına giden hekimler için çok rencide edici sözler söyledi. “Varsın
giderlerse gitsinler, yerleri boş kalmaz, yeni mezunlarla doldururuz” dedi.
Bu defa
yandaşlar “Türk Tabipler Birliği (TTB) kapatılsın” diye etiket açtılar. Tüm
doktorları aynı kefeye koyup ağır laflar ettiler.
Bazı
AKP’liler daha da ileri gitti: “Yurtdışına giden doktorlar vatandaşlıktan
çıkarılsın” dedi.
Hatta
bazıları hızlarını alamadılar; “Tıp Fakülteleri kapatılsın” diye etiket açtılar.
“AK Parti’yi savunduğunu söyleyen, ekranlarda, gazetelerde parti sözcüsü
gibi davranan isimlerin de kampanyaya katıldığını” gören aklıselim AKP’liler bile bu kadarına şaşırdı.
Geçen
senelerde de Barolar Birliğini kapatmak istedilerse de zorluğunu görüp
bölmeyi düşündüler. Fakat kurdukları iki yandaş baroya üye olacak avukat
bulamadılar.
Bu
yüzden kökten çözüm olarak, istemedikleri bütün kurumlar için “kapatılsın”
noktasına geldiler.
Ama
gücün sarhoşluğuyla takındıkları bu kibirli tavrın halk kitlelerinin gönlünde
nasıl tahribat yaptığını göremiyorlar.
Binlerce
yıllık bir Türk devlet geleneğimiz vardı. Bunu yıkıp ilkel bir kabile devleti
veya mafya örgütü yönetimine çevirecek bu teklifleri nasıl ağızlarına
alabiliyorlar, şaşıyorum. Ülkemizi dünya liginde en alt sıralara götürecek
böyle bir zihniyetin iktidarda olmasından utanıyorum.
**********************************
Akp İktidarında Başörtülü ve Dindarlara Zulüm
AKP’ye
muhalif bir dini cemaat olan Furkan Vakfı mensupları Adana’da yürüyüş
yapmak istemiş. Yürüyüş, kanuna uygun bir şekilde, şiddete ve silaha
başvurulmadan yapılmış. Polis sert şekilde yürüyüşe müdahalede bulunmuş.
Görüntülerden açıkça görülüyor ki, müdahale eden polis göstericilere karşı gerçekten aşırı güç
kullanmış.
Türbanlı bir kadın polis, pasif bir şekilde durmakta olan, başörtülü bir göstericiye gaddarca
vurmuş. Hele bir erkek gösterici polisin darbeleri ile yere çökmüş
vaziyette iken, birkaç polis doğrudan yüzüne biber gazı sıkmışlar. Bu da
yetmezmiş gibi defalarca coplarla adeta işkence edilmiş. Bu cemaati ve vakfı
hiç tanımam ama kim olurlarsa olsunlar bu görüntüler gerçekten can
yakıcıydı.
İktidar
yanlısı gazeteci Kemal Öztürk “hukukta, yönetmeliklerde ve
vicdanlarda karşılığı olmayan” bu yapılanlara tepki gösterenlerden.
Öztürk
“başörtülü kadın polisin, başörtülü bir kadını copla vurarak yere düşürmesi,
büyük zihinsel kırılmalara ve tepkilere neden oldu” diyor.
“Dindarlara zulmü kaldırdık”, “başörtüsüne özgürlük getirdik”
iddiasındaki 20 yıllık bir iktidarın geldiği yer ibret verici.
Başörtülü polis yerine başı
açık bir polis olsaydı ve dövülen kadın iktidar yanlısı bir vakfa mensup
olsaydı AKP’lilerin koparabileceği kıyameti bir düşünün.
Ama türbanlı
bir polisin dindar ve başörtülü bir kadına zulmü görüntülenince yandaş
basın suskunluk içinde kaldı. Aşırı güç kullanan polis sayısı çok olduğu halde,
savcılık sadece iki kişi hakkında soruşturma açtı.
Acaba türbanlı
polis bir CHP gösterisinde başı açık bir kadına vursa idi; AKP’li kesimin
böyle içleri acıyacak ve tepki gösterecekler miydi? Yoksa “elleri gümüşlensin,
copuna sağlık” diyenler çoğunlukta mı olurdu?
**********************************
Bahçeli’den Orantısız Güç Kullanan Polise Övgü
Adana’daki
polisin orantısız güç kullanımına karşı Devlet Bahçeli yine kendisinden
beklenen bir açıklama yaptı:
“Türk polisi
görevinin gereğini yapmış, Müslüman görünümlü bir avuç münafığa,
sokakları karıştırmak isteyen sayıca küçük bir azınlığa Türk devletinin
yaptırım gücünü göstermiştir” diyerek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu
kutladı.
“Polisin orantısız güç kullandığını” kabul eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bile
Bahçeli’nin açıklamasına şaşırmış olmalı.
Polis
görevini kanunlar çerçevesinde icra etmek zorundadır. Kişilerin gerçek
veya sahte Müslüman olmasından polise ne? Kaldı ki, kendi iman-ölçerlerini
Furkancılar kullansa Bahçeli’ye hangi sıfatları yakıştırırdı bilemiyorum.
Yarın
polis MHP toplantısına katılanları “bunlar sahte milliyetçi” diye dövse
yapılan meşru olabilir mi?
****
Görüldüğü
gibi Devlet Bahçeli tıpkı Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişiminde, Meral
Akşener’e saldırıda, gazetecilerin dövülmesinde olduğu gibi yasadışı ve
insanlık dışı saldırıları övmeye devam ediyor.
Benzer tepkileri ve tehditleri milletin bütün fertlerini kucaklaması gereken Cumhurbaşkanlığı
makamında oturan AKP Genel Başkanı da yapıyor.
R.T.
Erdoğan, Rize İkizdere’de Meral Akşener’e yapılan provokatör saldırısı için “Gelin
hanıma çok ileriye gitmeden bir ders verdiler. Çayeli’nde de gerekeni yaptılar.
Daha neler olacak, neler. Bunlar iyi günler” dememiş miydi?
Artık
açıkça biliyoruz ki, Cumhur ittifakının iki lideri Erdoğan ve Bahçeli
kendilerinin hoşuna gitmeyen fikirlerin açıklanmasını istemiyor. Bunun için
yazan, konuşan, gösteri yapan herkesin sahip olduğu anayasal haklarının engellenmesinden
mutlu oluyorlar. Bu tür evrensel insan haklarını kabul etmiyorlar. Hukukun
üstünlüğü ilkesine inanmıyorlar.
Gerekirse
“suçu ve suçluyu övüyor, şiddete teşvik ediyorlar.”