Hz. Ali’den Öğütler (2)

80

    “Hayatının hiçbir
safhasında çıkarcılığın aracı kılınmış siyasetin bayağı oyunlarına ayak
uyduramıyacak kadar sağlam bir karaktere sahip, takvâ ikliminin tâcı Hz. Ali
(k.v.) der ki:

    “ ‘Halka İmam olan
kişi, halka öğüt vermeden ve onları eğitmeden önce kendisini eğitmelidir. O,
kendi kişiliğini diliyle ortaya koymadan önce, amelleri ve davranışları ile
gösterecektir. Kendisini eğiten, yetiştiren ve terbiye eden adam; halka öğüt
veren ve terbiye nutukları çeken adamdan daha şerefli ve değerlidir.’

    “Hz. Ali, insanın
dürüst, samîmi, çalışkan ve haysiyetli olmasını ister. Bir mektubunda şu
tavsiyede bulunur:

    “ ‘Kendinizi
başkasının kölesi kılmayın. Yüce Allah sizi hür bir kişi olarak yaratmıştır. Bu
hürriyeti hiçbir bedele karşılık satıp savmayın. Şerefinizi, vicdanınızı ve
kendinize saygınızı satarak hiçbir gerçek menfaat veya kâr elde edemezsiniz.
Sizi bu yüce değerlerden alıkoymaya çalışan kimsenin ardından koşmayın. Biliniz
ki, zayıf veya muhtaç bir kimseyi ezmek ve ona eziyet etmek, zulmün en
kötüsüdür. Sana kötülük etmeye teşebbüs eden birine sen iyilik et. O seni
tanımadığı ve sana aldırmadığı zaman, sen ona cömertçe davran. O sana karşı
sert muamele eder ve seni incitirse, sen ona karşı nazik ve mültefit (iltifat
eder) ol. Ancak bilmelisiniz ki, hak etmeyen, alçak, ahlâksız ve hainlere bu
şekilde davranılmaz.’

    “Görülüyor ki Hz.
Ali, hangi şart altında olursa olsun, adâleti, şefkati, takvâsı (çok
dindarlığı) ve yüksek ahlâkı ile insanlara örnek olmuştur. Onlara aralarında
hiçbir ayırım yapmadan adâlet ve doğrulukla muamele etmiştir. Nitekim o, Mâlik
el-Eşter’e yazdığı meşhur emirnâmesinde, müslüman ve müslüman olmayan herkese
aynı şekilde davranılması gerektiğini; çünkü müslümanların onun dinde kardeşi,
müslüman olmıyanların da tıpkı kendisi gibi insan olduklarını ve dolayısıyle
yaratılışta kardeşi sayılmaları icap ettiğini ifade etmiştir.

    “Hz. Hasan’a  öğüdü şudur:

    “ ‘Ey Oğulcuğum! Benden öğreneceğin şu dört
şeyi unutma! İşlediğin zaman sana zarar vermeyecek şu dört şeyi de aklında tut:
Zenginliğin en üstünü akıldır. Yoksulluğun en büyüğü ahmaklıktır. Korkulacak
şeylerin en korkuncu kendini beğenmektir. Soyun-sopun en yücesi güzel huy,
güzel ahlâktır.

    “ ‘Oğulcuğum!
Ahmakla eş-dost olmaktan sakın; sana fayda vermek isterken zararı dokunur.
Nekesle (cimriyle) eş-dost olmaktan sakın; ona en fazla muhtaç olduğun zaman
yardımına koşmaz, oturur. Kötülük edenle, fâcirle (ahlâksızla) eş-dost olmaktan
sakın; o, pek az bir değere seni satar gider. Yalancı ile eş-dost olmaktan
sakın; çünkü o serâba (olmıyanı var göstermeye) benzer; sana uzağı yakın
gösterir ve senden yakını uzaklaştırır.’

x

    “Hz. Ali’nin
kemâlini, kemâliyle anlatabilmek için, bir çerçeveye bağlı böyle bir kitapçığın
sayfaları yetmez. Onun için, onun son bir iki deyişiyle, sözlerimizi
tamamlayalım:

 

    “ ’Aklı başında bir
İslâm bilgini, insanları Allah’ın rahmetinden ümit kestirmez. Allah’ın
lûtfundan onları ye’se (ümitsizliğe) düşürmez; ama Allah’ın mekrinden (ceza
çektirmesinden) de emin kılmaz.’

x

    “ ‘Akıl gibi
zenginlik, cehalet gibi fakirlik, edeb gibi güzel mîras ve danışmak gibi de
yardım yoktur.’

x

   “ ‘İyiyi (hayrı) işleyen, bizzat iyiden daha
iyidir. Kötüyü işleyen de, bizzat kötüden daha kötüdür.’

 x

       “ ‘Benim
yüzümden iki kişi helâk olacaktır. Sevip hakkımda ileri giden; sevmeyip
aleyhimde bulunan.’ “  (İmam Ali, Prof.
Dr. Ethem Ruhi Fığlalı, s. 87, 95, 106, 107)

Önceki İçerikZihniyetinizden İstifa Ediyorum
Sonraki İçerikİş Bilmezliği Ustalıkla Gizleme Sanatı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.