Önce
şu hususu ifade edeyim ki, AK PARTİ’nin ve onun değerli Genel Başkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın benim gibi emekli bir memur tarafından müdafaa edilmelerine
hiçbir zaman ihtiyaçları yoktur. Benim esas üzerinde durmak istediğim husus, 128
milyar dolar bahane edilerek haksız bir şekilde meydana getirilmek istenen algı
operasyonudur.
Bilindiği
üzere, son günlerde gerek basın yayın organlarında ve gerekse TV kanallarında
konuşan bütün muhalif kesim, her konuşmasının başında, ağzını açması ile birlikte
“128 milyar dolar nerede?” sorusunu sormaktadır.
İktidar
kanadından bu soruya, haklı olmanın verdiği rahatlık ile biraz geç cevap verildi.
Verilen cevaplar arasında farklı beyanların olması da muhalefetin ekmeğine yağ
sürdü:
Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı Yiğit Bulut: “Türkiye’nin hiçbir zaman 128 milyar dolar
satılabilir rezervi olmadı” dedi.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan “Salgın bahanesiyle yeni bir finansal kriz yaratmak isteyenlere fırsat
vermemek için elimizdeki tüm finansal araçları kullandık.”
Devlet
Bahçeli “aradığınız para devletin kasasında” dedi.
AKP
Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli “vatandaşın hesaplarında” dedi.
AKP
Grup Başkanvekili Mahir Ünal “128 milyar dolar nerede diye soranlara, Pandemi
sürecinde halkımıza 60 milyar TL devlet desteği verdik.” dedi.
Bu
ve buna benzer beyanlar bazı Ak Parti’li yorumcular tarafından bir “iletişim
hatası” olarak değerlendirildi.
En
sonunda Merkez Bankası Başkanı Şahap
Kavcıoğlu “ortada kaybolmuş bir varlık yoktur. Merkez Bankasının kayıtları
meydandadır”dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvanda “128 milyar
dolarlık rezerv için Merkez Bankası’nın bilançosuna bakıp ne olduğunu
anlayabilirsiniz. Ne kadar döviz satım işlemi gerçekleştirilmiş, ne kadar döviz
alımı yapılmış hepsini görebilme imkânı bulunmaktadır” ifadesini kullandı.
Bunlar,
resmi kanallardan yapılan beyanatlar olduğuna göre, kuvvetle muhtemeldir ki,
yapılan açıklamalar doğrudur. Zira Resmi makamların kayıtları yalan söylemez.
Benim acizane kanaatime göre de yapılan açıklamalar doğru olmakla beraber,
muhalefet yine diyecektir ki, bunlar yandaş kimselerdir, sözlerine itibar
edilmez. Peki o zaman, bir an için muhalefet haklıdır deyip, muhalefet mensubu
olmadığına dair hiçbir şek ve şüphe bulunmayan bazı kimselerin verdikleri
beyanatlardan bahsedelim. Bakalım muhalefet buna ne diyecek? Buyurun okuyalım,
CHP
Milletvekili İlhan Kesici CHP’nin
kanalında 128 milyar dolar kayıp mı?
soruna “128 milyar dolar kaybolmaz,
Merkez Bankası Bilançosu bellidir, herkes okuyabilir. Her şey kayıt altında,
Devletin kayıtlarındadır” demiştir.
Ecevit’in Başbakanlığı döneminde, Hazineden
sorumlu Devlet Bakanı olan Masum Türker
de “128 milyar doların hesabı belidir.
128 milyar doların takibi yapılmak isteniyorsa, bütçe kesin hesapları
incelebilir. Nereye kullanıldığı ortaya çıkar. Türkiye’de milli duyguları
olmayan kimselerin oyunlarına izin vermemeliyiz ”şeklinde beyanat
vermişlerdir. Kendi mensuplarının bu konuşmalarına muhalefetin ne cevap
vereceğini doğrusu çok merak ediyorum.
Elbette
devletin kayıtlarında bütün para hareketleri yazılıdır. 128 milyar dolar
rezervin faizi artırmamak, döviz kurlarını sabit tutmak, enflasyon oranını
muhafaza etmek için satılmış olduğu anlaşılmaktadır Her ne kadar bu üç
hedef tam olarak tutturulamamış olsa da ortada her hangi bir yolsuzluğun
bulunması bahis konusu değildir.
Muhalefetin
eleştirilerinin merkezinde, “dünyanın hiçbir ekonomisinde hem
faizi, hem kurları ve hem de enflasyonu bir arada indirmenin mümkün olmadığını
herkes bilir. İktidar olmayacak bir hayali gerçekleştirmek uğruna, yerine
koymak için on yıllarca fedakârlık edeceğimiz bir miktardaki rezervi çarçur etti”
iddiası var.
Muhalefet
ayrıca 5 sene öncesine kadar Merkez Bankasının piyasaya
müdahalesini ihale açarak, şeffaf işlemlerle yaptığı ve günlük olarak bütün
işlemleri detaylarıyla yayımladığını hatırlattı. Ve “neden son senelerde
arka kapı işlemleriyle piyasaya müdahale ettiniz, neden işlemleri
açıklamıyorsunuz ve özellikle büyük meblağlı satışları kimlere ve hangi kurdan
yaptınız? “ sorularını sormaktalar.
Ben,
bütün bu sorulara yetkilileri, açık bir şekilde cevap vermek suretiyle herhangi
bir tereddüde meydan vermeyeceklerine inanıyorum.
Çünkü
benzeri durumlara daha önce de şahit olduk.
Muhalefet yakın tarihte MAN
ADASI ile alakalı olarak da benzer bir saldırıda bulunmuştur. O saldırıda
da dolarlar havada uçuşmuş, sahte belgeler ile bel altından vuruş yapılarak
milletin kafası bulandırılmıştı. Konu mahkemeye intikal ettirilmiş. Mahkeme
belgelerin sahte olduğuna hükmederek, bu zihniyetin sahiplerini yerin dibine
batırdığı gibi davayı açanlar tazminat ödemeye de mahkûm edilmişledir. Görülecektir ki, bu “128 milyar dolar
kayboldu” iddiasının akıbeti de mutlaka böyle olacaktır.
Diğer
taraftan, halkın teveccühüne mazhar olup, milletin büyük bir ekseriyeti tarafından
sevilen, değerli devlet adamlarını yolsuzlukla suçlamak muhalefetin iflah olmaz
ezeli bir hastalığıdır. Şöyle ki,
Cennetmekân Sultan Abdülhamit Han’ı o
tarihlerde Düyunu Umumiye ile vurmaya çalışmışlar, akabinde de İngiliz
Casusları, Yahudi Emanuel Karasu ve Mason paşalar işbirliği yapmak suretiyle 33
yıl Padişahlık yapmış bulunan Abdülhamit Han’ı 1909 yılında tahttan
indirmişlerdir. Abdülhamit Han tahttan indirildikten sonra da on sene gibi kısa
bir süre zarfında, 600 yıllık Cihan İmparatorluğu olan Osmanlı Devleti paramparça
edilmiş, yerine de ancak, bin bir güçlükle, büyük bir mücadeleden sonra 776 bin
Km2’ye sıkıştırılmış T.C. Devleti kurulmuştur.
Son
Padişah Sultan Vahdeddin’e “gemi dolusu
altınla İngiltere’ye kaçtı” iftirası atılmıştır. Halbûki sürüldüğü Malta
Adası’nda 1926 yılında yokluk ve sefalet içinde vefat eden Vahdeddin’in naaşı
borçlarından dolayı tabutuna haciz konulduğu için günlerce toprağa
verilememiştir.
27
Mayıs 1960 tarihinde yapılan ihtilal ile alaşağı edilen, milletin büyük bir
çoğunluğu tarafından sevilen Adnan
Menderes ve arkadaşları için “12
uçak dolusu altın, mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar”
yalanı atılmıştır. Yapılan bu acımasızca iftira, o günün gazetelerinde çarşaf
gibi başlıklarla haber olarak yayımlanmış, ayrıca da bildiri olarak basılıp,
halka dağıtılarak Menderes’in idamının kılıfı hazırlanmıştır.
Cuntacılar
28 Şubat Darbesiyle yıktıkları Millî Görüşün lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin
Erbakan’a “trilyonları iç etti”
iftirası atıldı. Medyanın desteği ile başlatılan düzmece yargılama neticesinde,
Erbakan Hoca “Kayıp Trilyon”
davasından mahkûm edildi.
Yakın
tarihimize kara bir leke olarak geçen senaryoların bir benzeri, şimdi de “Milletin Adamı” Muhterem Recep Tayyip Erdoğan için sahneleniyor.
Muhalefetin diline doladığı “128 milyar
dolar buhar oldu” iftirası ile Erdoğan hedef alınmaktadır.
Yukarıda yapılan
açıklamalardan anlaşılacağı üzere, ezeli muhalefetin zihniyeti ve düşünce
tarzı, 100 yıl önce ne ise, bugünde milim değişmeden aynen devam etmektedir.