Biz Türklerin hayatında müzik;
önemli bir yer işgal eder. Doğduğumuzda kulağımıza okunan ezan ve kamette,
bebeklik dönemimizde söylenen ninnilerde, sünnet ve nikâh vesilesiyle yapılan
düğünlerde okunan mevlitlerde, beş vakit namazdan önce minârelerden yükselen
Ezan-ı Muhammedî’de, üç ayları idrak ederken, Recep ayının ilk gecesiyle
başlayıp Ramazan ayının teravih kılınan ilk gecesine kadar yatsı namazının
ardından, Ramazan’da ise sahurdan sonra müezzinler tarafından minârede okunan
temcîdde, bayram namazlarında okunan Itrî’nin Sabâ tekbirinde, ölüm sebebiyle
seslendirilen ağıtlarda, Kurban Bayramı günlerinde kılınan vakit namazların
farzından sonra okunun teşrik tekbirlerinde, mahalledeki vefat olayını duyurmak
maksadıyla okunan salâlarda, her vesile ile ve tecvidle okunan Kur’ân-ı
Kerim’de… hep müzik vardır. Müziğin hayatımızdaki yeri engin, derin ve
zengindir.
Osmanlı pâdişahlarının hemen
hepsi müzikle ilgilenmişlerdir. Şarkı, saz eseri, peşrev, marşlar
bestelemişler, beste hâline getirilmeye uygun güfteler yazmışlar, en az bir
veya iki müzik âleti ile notalı veya notasız olarak belli sayıda eseri icra
edebilme yeteneğine sâhip olmuşlardır. Musıkîşinas olabilme imkânı
bulamayanların ailesinde, müzikle alakadar olabilen çok sayıda insan mutlaka
vardır. Dünya târihinde gelmiş geçmiş hânedanların içerisinde, Osmanlı Hânedânındakiler
kadar üstün vasıflı ve çok sayıda mûsıkîşinasa sâhip bir başka hânedân yoktur.
Sultan Üçüncü Selim Han (1761-1808 / pâdişahlık süresi: 1789-1808) seviyesinde
bir mûsıkîşinası bir başka millette bulmak, hayâl bile edilemez.
Bizim, okuma-yazma bilmeyen
çobanlarımız bile (kaval ve bağlama gibi) en az bir veya iki enstrümanı
ustalıkla kullanmasını bilirler.
Hâli vakti yerinde olan aileler
çocuklarına; mandolin, flüt, gitar veya
piyano gibi popüler bir müzik âletini öğretmek için özel hocalara gönderirler.
***
Prof. Dr. Süleyman Doğan; ‘Okul öncesi dönem çocuğu için müzik, kendini ifâde etme aracı
olmanın ötesinde, onun sosyal gelişimi için de önemli bir çalışmadır. Çünkü
çocuk, müzik eşliğinde arkadaşlarıyla daha kolay bir iletişim
kurabilmektedir.’ Diyor.
Bu gerçeği çok iyi bilen müzik ana bilim dalı Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Uğur Türkmen, üstün
verimli bir müzisyen-yazar olarak fevkalâde dikkat çekici eserleri,
milletimizin istifâdesine sunmaktadır.
1-Yaylı
Çalgılar için Orkestra Eserleri:
Uğur Türkmen’in, Zeki Çubuk ve Hasan Tahsin Kılıç ile
birlikte hazırladığı 511 sayfalık yüksek hacimli ve dolgun muhtevalı eserde Prof. Türkmen’in 18 adet eseri,
notalarıyla birlikte yer alıyor. Bâzı eserlerin isimleri: *Oynak, *Çayır Çimen Geze Geze,
*Sihirli Ay, *24 Kasım (Öğretmenler Günü), *Fidayda,
*Beni Dertten Derde Saldın, *Kütahya’nın Pınarları, *Etek Sarı, Sen Etekten Sarısın, *Anneye Ağıt, *Gaflet Uykusundan Yatar Uyanmaz.
Zeki
Çubuk esere 17 adet çalışması ile katılmış: *Dans, *Baharın Sesi, *Romans, *Hış Hışı Hançer, *Çökertme, *Lili Marlen, *Santa Lucia, *Yiğidim Aslanım, *Çayda Çıra
ve *Kazaçok isimli eserleri dikkat
çekiyor.
Hasan
Tahsin Kılıç, tamamı Orkestra
İçin hazırlanmış *Söğüt’ün Güzelleri,
*Köroğlu, *Misget, *Sarı Gelin, *Ankara Zeybeği, *Vardar Ovası ve *Mavilim
başta olmak üzere 13 adet beste vermiş.
2-YAYLI
ÇALGILAR İÇİN ODA MÜZİĞİ ESERLERİ / DÜO VE TRİOLAR:
Uğur Türkmen ve zeki Çubuk tarafından hazırlanan 140
sayfalık eserde Prof. Türkmen’in; *Naz
Barı, *Al Yemeni, *Düriye, *Giresun’un Kayıkları, *Sin
Sin, *Somalı Zeybeği, *Atabarı, *Halay, *Zeybek, *Çeçen Kızı ve *Rumen Kızı gibi isimler taşıyan 28, Doç.
Dr. Çubuk’un; *Düo, *Oyun,
*Palandöken Dağı, *Fındık Dalları, *Kara Basma İz Olur ve benzeri isimlerle anılan 11 adet eseri var.
Eserin arka kapağında Adnan Saygun’un, öğrencisi Gürer
Aykal’a; orkestralarda vazife alacak keman sanatkârlarına faydalı olacak bir
öğüdü yer alıyor: ‘Aman mutlaka ikinci
kemanların başında otur. Birinci keman melodinin peşinde koşarken, ikinci
keman, eserin yapısında rol alır.’
3-GÖNÜLE
ÖĞÜT:
Prof. Dr. Uğur Türkmen’in 2. baskı olarak yayınlanan
107 sayfalık eserinde, bestesi kendisine, güftesi Süleyman Uysal, İsa Oğuz,
Yoksul Derviş, Ayhan Baran, Mehmet Telek, Şâhinkaya Dil ve Ayhan Yarıcı’ya ait
26 adet şarkının ve Uğur Türkmen tarafından bestelenmiş Hicaz, Hüseyni, Kürdili
Hicazkâr, Muhayyer Kürdî, Nihavend, Sabâ-Uşşak, Segâh makamlarında 9 adet Saz
Eseri ile şarkıların söz yazarlarına aid hayat hikâyeleri ve bestelenmemiş
şiirlerinden örnekler yer alıyor.
4-PİYANO
EŞLİKLİ 10 TÜRKÜ / 6 SÖZSÜZ ŞARKI:
Prof. Türkmen’in bu eseri 76 sayfadır. Eserde; profesyonel
müzik eğitimi verilen kurumlarda görev yapan hocaların ve öğrencilerinin
konserlerde icra edebilecekleri eserler bulunmaktadır. Bâzılarının isimleri:
*Açıl ey ömrümün varı, *Hicaz Ezgi, *İlvanlım,
*Kuyu Başında Bakır, *Madımak ve *Manisa Türküsü.
5-PİYANO
EŞLİKLİ SEVGİ ÇİÇEKLERİ:
101 sayfalık bu eserinde Prof. Dr. Uğur Türkmen’in, ‘Çocuk ve Gençlik Şarkıları’ olarak
isimlendirdiği 30 adet bestesi yer alıyor.
***
Sevgi üzerine kurulu dünyamızda, insanı yücelten en
kuvvetli duygu olan sevgiyi gönüllere yerleştirecek olan en güçlü araç şüphesiz
şarkılardır. Şarkıların en güzeli en duygulu olanı bizdedir. Şarkılarla
gönülden gönüle köprüler kurulur.
Bizden başka hiçbir milletin dilinde ‘gönül’ kelimesi yoktur. Yalnızca ‘kalb’ kelimesi vardır.
Nasıl olduysa, kalb kelimesinin sonundaki ‘b’ harfi,
‘p’ ye dönüşünce, ne hazin tecellidir ki, en kıymetli organımız, ‘geçmez, sahte para’ mânâsındaki
kelimenin ikiz kardeşi oluverdi.
Duygu insanları gönülden seviyorlar, gönülden
bağlanıyorlar, gönül veriyorlar, gönül gözüyle sevdiklerini gönüllerine
yerleştiriyorlar. Şarkılarını gönül sesiyle söylüyorlar.
Mustafa Kemal Atatürk; ‘Türk Milleti, kültür temelinin üzerinde
yükselecektir.’ Diyor. Kültürün üç ayağı vardır: dil, din ve sanat. Müzik
sanatın ayrılmaz bir parçasıdır.
Bilindiği gibi; hayatımızı devam
ettirebilmek için aldığımız gıdaları yerken, bilgimizi kültürümüzü irfanımızı
geliştirmek maksadıyla gerekli çalışmaları yaparken, çoğunlukla ‘masa’ denilen
eşyayı kullanıyoruz. Bir masanın görev
yapması için en az üç ayağının olması gerekir. Masanın üç ayağın biri yok veya
sakatsa kullanım imkânı kalmaz. Kültürün de bir ayağı kusurlu ise toplum
yapımızda sıkıntılar baş gösterir.
Müzik, estetik değerlerin;
kişi-toplum-târih olgularının bütünleşme çizgisinde çok önemli fonksiyonlara
sâhiptir. Duyguya şahsiyet kazandıran ve duyguyu aynı kültüre mensup insanlar
arasında yaygınlaştıran, böylece o insanlar arasında berâberliği-kaynaşmayı
sağlayan çekirdek güçtür.
Müzik her yerde ve her ortamda;
aynı kültüre, aynı millete mensup insanları önce tanıştırır, sonra kaynaştırır.
Dile ve müziğe yansımayan kültürlerin yaşaması mümkün değildir. Kültürlerin yok
olması, milletlerin de yok olmasına uzanan bir felâket yolunun başlangıcıdır.
Sevimsiz bir kelime olan Savaşlar; devletleri târih sahnesinden
silse de, kültüründen kopmamış milletleri yok edemez.
Milletin oluşumunda; birçok unsur
yanında, kederde ve sevinçte berâberlik aranmaktadır. Müziğin dili, notalarla
seslendirilir. Bu sesler ruha gıda verir. Bu gıdalar, millet şuurunu oluşturur
ve pekiştirir.
Söylendiğine göre Sokrat; ‘Bir toplumu değiştirmek istiyorsanız,
müziğini değiştiriniz!’ Diyor. Çünkü müzik değişince, dil ve düşünce
sistemiyle birlikte diğer unsurlar d
Dilini ve dinini değiştiren toplumlar,
müziğini de değiştirmişlerdir. Bu değişimler, tabandan tavana olduğu gibi,
tavandan taban
gelişebilir.
Bunun en çarpıcı örneğini Ermeni
bestekârlarda görebiliriz. Onlar için ‘Türkleşti’
Diyemesek bile, rahatlıkla, ‘Kendilerini
Türk gibi hissettiler…’ Diyebiliriz.
Arşak Çömlekçiyan ve oğlu Kanunî
Nubar Tekyay, Kanunî Artaki Candan, Kemanî Tatyos Efendi, Bestekârlar Bimen Şen
ve Asdik Ağa… gibi Türk müziğine hizmet eden Ermeniler… müzik aracılığı ile
Türk kültürünü benimsemişlerdir. Onlardan hiçbiri, diğer soydaşlarının
hainliklerine katılmamış, Türk milletinin aleyhine olacak hiçbir hareketi
desteklememişlerdir. Çünkü onlar kendilerini, Türk müziği aracılığı ile hizmet
ettikleri kültürün ve o kültürün sâhibi olan milletin bir mensubu olarak
görmüşlerdir.
Müzik, insan kalabalıklarının
millet hâline gelmesinde mühim bir unsurdur. Dolayısıyla müziğimizi sevdiğimiz
kadar, müziğimize hizmet edenleri de sevmeli ve saymalı, saygı göstermeliyiz.
Dikkat edenler fark etmişlerdir:
Müzikle hem-hal olmuş insanlar, gönül adamıdır, zariftir, nâziktir, hoş olmayan
kelimelerle ifâde edilen hiçbir husûsiyet onların şahsiyetlerine nüfuz edemez.
Sevgi çiçekleri besteler, bu hizmetleri
gerçekleştirecek cevheri, tohumu toprağa yerleştirir gibi gönüllere
yerleştiriyor.
6-MÜZİKAL / DOSTLUKLAR BİTER Mİ?
Kendisinden daha nice sevgi
tohumu eserler beklenen Prof. Türkmen’in bu sayfada ele alınacak son eseri 40
sayfadır. Eser, eğitim müziği bestecisi olarak Prof. Türkmen’in ilk çocuk
müzikalidir.
Tek perdelik müzikalde, Türkmen
Hoca tarafından bestelenen şiirler var. Hepsi şiir sanatının bercesteleridir. Büyük
devlet adamımız ve edebiyat târihçimiz Mehmet Fuat Köprülü’nün, Prof. Türkmen
tarafından bestelenen Vatan sevgisini gönüllere yerleştiren şiiri:
VATAN
Göklere ulaşan ak saçlı dağlar
Vatan vatan diye seslenir bana.
Koynu tombul salkımlı dağlar,
‘Vatan vatan’ diye
seslenir bana.
Taştan taşa seken kıpırdak sular.
Bağrı fırtınalı yeşil korular,
Destanlar yaratan şanlı ordular,
‘Vatan Vatan’ diye
seslenir bana.
Bulutun üstünde yüzen uçaklar,
Yücelerde yanan alev
bayraklar,
Kızıl batılarda pembe
şafaklar,
‘Vatan Vatan diye seslenir bana
Sılaya gurbete alıp götüren,
Dev yürüyüşüyle heybetli tren
Bozkırlarda suyun şâhidi seren,
‘Vatan Vatan diye seslenir bana.
Yazıları silik mezar taşları,
Yetmişlik ninemin bakır saçları,
İncir, zeytin, badem, nar ağaçları,
‘Vatan Vatan’ diye
seslenir bana.
Kıvrım kıvrım yollar köprüler hanlar,
Ovalarda yer yer
pulluk sabanlar,
Bacalarda tüten isli
dumanlar,
‘Vatan Vatan’ diye seslenir bana,
(Bestelemek için kullanılabilecek milyonlarcası varken, bu
şiirin tercih edilmesi, her türlü takdirin fevkindedir. Gönül dolusu
teşekkürler Hocam!)
***
Yukarıda adı geçen eserler 21 X 29,7 santim
ölçülerindedir, 2020 yılında yayımlanmıştır.
İZGE BASIN YAYIN
Eğitim
Öğretim İmâlât Pazarlama İnşaat, İç ve Dış Ticâret Limited Şirketi
Seyranbağları
Mahallesi, Bağlar Caddesi Nu: 15/C Telefon: 0.312-432 49 43
Belgegeçer.
0.312-432 22 32 e-posta: izgeyayincilik@gmail.com
// www.izgeyayincilik.com.tr
ESER SÂHİPLERİNİN HAYAT HİKÂYELERİ
UĞUR TÜRKMEN: 1971
1993
Solfej,
|