Kâfir Ağlar Bizim Ahvâl-i Perişânımıza

95

“İslam dünyası” tabirini kullanmak ne kadar doğru bilmiyorum. Çünkü Siyasal İslamcıların kullandığı manada bir “İslam dünyası” yok bugün. Tarihte var oldu mu bilmiyorum, o ayrı bir tartışma konusu. Gerçek anlamda “İslam dünyası” yeryüzündeki Müslüman toplumların aritmetik toplamından başka bir anlam ifade etmiyor. Ve o dünya yüz yıldan biraz daha fazla bir süredir, ruhunu batı emperyalizmine ipotek etmiş zalim diktatörlerin elinde mahvediliyor. Cahilliğe, ufuksuzluğa, birey olamamaya, hatta açlığa ve sefalete mahkûm ediliyor.

Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de terör örgütlerinin elinde oyuncak haline getirilmiş insanlar halinde karşımıza çıkıyor “İslam dünyası”. Katar’da, Birleşik Arap Emirlikleri’nde paranın şımarttığı sonradan görmeler olarak karşımıza çıkıyor. Yemen’de açlığa mahkûm edilmiş, mayına basıp kolunu / bacağını kaybetmiş çocuklar olarak karşımıza çıkıyor. Bu kadar itilmişliğe, bu kadar tekmelenmeye, ayaklar altında bu kadar ezilmeye rağmen “İslam dünyası” üzerine ölü toprağı serilmiş gibi tamamen hissiz ve ruhsuz olarak adeta bitkisel hayat yaşamaya devam ediyor.

“İslam dünyasının” perişan haline yerler ve gökler ağlıyor, beğenmediği (!) batı ağlıyor ama Müslümanlardan hala ses seda çıkmıyor. Şairler Sultanı Fuzuli’nin beşyüz yıl önce söylediği beyit bugün bütün “İslam dünyasını” anlatıyor;

Küfr-i zülfün salalı rahneler imânımıza

Kâfir ağlar bizim ahvâl-i perişânımıza

Ortadoğululaşıyoruz

Türkiye, 17 yıldır ülkenin nimetlerini organize bir şekilde yağmalayan bir güruhun elinde sistematik bir şekilde tüketiliyor. 17 yıl önce Avrupa Birliği macerasıyla başlayan bu süreç, geldiğimiz noktada Ortadoğu istasyonunda nihayete ermek üzere. Ülke olarak git gide hayatın gerçeklerinden kopuyor ve Ortadoğululaşıyoruz. Biz Ortadoğululaşırken, ülkenin imkânlarını yağmalayan güruh, ülkeyi ayakta tutan bütün değerleri sistematik olarak tahrip ediyor. Eğitim sistemimizi tahrip ediyor, yargıyı tahrip ediyor, ekonomiyi tahrip ediyor, siyaseti tahrip ediyor, devletin bizatihi kendisini tahrip ediyor.

Benim babam bir köylü çocuğu. Kendi zamanında devletin sunduğu imkânlarla hem ortaokul hem de öğretmen lisesini bitirmiş. Sonra öğretmen olmayıp polis olmuş. O polisin oğlu olan ben, devletin sunduğu eğitim imkânlarıyla okuyup avukat oldum. Devlet vakt-i zamanında vatandaşına bu imkânı sunduğu için durumu bana benzeyen milyonlarca insan var. Fakat bugünün çocuklarının aynı imkânlara sahip olduklarını söylemek güç. Bugün fakir ailelerden gelen çocuklar -çok şanslı olanlar hariç- okuyup doktor olamayacaklar, hakim-savcı-avukat olamayacaklar, mühendis veya kendilerine geldikleri aileden daha iyi şartlar sunan herhangi başka bir meslek sahibi olamayacaklar. Çünkü bugünün iktidarı eğitim sistemini çökerterek bu ülkenin geleceğini dinamitlediği gibi, bu ülkenin çocuklarının okuyarak daha iyi şartlarda yaşamaları olanağını da ortadan kaldırdı.

Her Gelen Gamlı Gider Şâd Gelip Yanımıza

Yargı sisteminin ne kadar adil olduğunu uzun uzun yazmayacağım. Konuyu tamamen sizin vicdanlarınıza bırakıyorum. Ekonominin bu yönetimin elinde git gide daha kötüye gideceğini aylardır yazıyorum. Geldiğimiz noktanın sizler için de hiç de şaşırtıcı olmadığını tahmin etmeye gerek yok. Ama görünen o ki daha da kötüye gidiyoruz. Çünkü mevcut iktidar ülkenin içinde bulunduğu berbat durumu umursamıyor, problemleri çözmek için fikri planda dahi emek ve mesai harcamıyor. Zaten problemleri çözmek isteseler bile bunun için gereken beceriden yoksunlar. Kamu imkânlarını fütursuzca sahiplenmekten başka bir beceriye (!) sahip değiller.

İşin daha acısı ise olağanüstü bir şey olmadığı, ülkeye sihirli bir değnek dokunmadığı sürece bu olumsuz gidişatın sona ereceği ve makûs talihin kum saati gibi tersine döneceği yok. Zira bu fütursuz güruh ülkenin sadece maddi varlıklarını yağmalamakla kalmadı, muhalefetin demokratik yollardan iktidarı elde etme imkânını da ortadan kaldırdı.

Türkiye an itibariyle rayından çıkmış bir trene benziyor ve -vatandaşlarımızın ekseri azamının duyarsızlığını göz önüne aldığımızda- bu treni olağan yollardan rayına oturtmak mümkün görünmüyor. Üstad Fuzuli bir kez daha asırlar öncesinden halimizi şöyle anlatıyor;

Eksik olmaz gamımız bunca ki bizden gam alıp

Her gelen gamlı gider şâd gelip yanımıza

Yaralı Aslan

Türkiye bir araba dolusu sopa atılıp kan revan içinde bırakılmış, akabinde morfin verilip uyutulmuş, zincire vurulmuş ve bütün bunlar yetmiyormuş gibi üstüne bir de çelik kafese kapatılmış yaralı bir aslana benziyor. Bu haldeyken ne maziden tevarüs eden o efsanevi gücü işe yarıyor ne de pençelerinin sivriliği..

O yaralı aslan bu derin uykudan bir uyansa zincirlerini de kıracak, çelik kafesini de söküp atacak, pençesiyle avını yere de serecek. Şu an için elimizden bu yaralı aslanın uyanmasını dilemekten ve beklemekten başka bir şey gelmiyor. Bu defa vatan ve hürriyet şairi Namık Kemal 150 yıl öncesinden duygularımıza tercüman oluyor;

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahralar

Uyan ey yâreli şir-i jiyan bu hâb-ı gafletten

 

 

Önceki İçerikYSK’nın Tarihi Kararı
Sonraki İçerikAnnem…
Avatar photo
1983 yılında Tokat Erbaa’da dünyaya geldi. İlk okulu Ankara’da, ortaokulu Bitlis Tatvan’da, Lise’yi Bursa’da okudu. 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü kazandı. 2003 yılında bu okulu terk edip Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. 2008 yılında bu okuldan mezun oldu. Yüksek lisansını 2019 yılında Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde tamamladı. Halen Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora eğitimini devam ettirmektedir. 2018 yılında siyasetle de ilgilenen yazar, 2019 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın üyesi olmuş ve 2023 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın başkanlığı görevine seçilmiştir. 2018 yılında bu yana Kocaeli’de köşe yazıları yazmakta ve yazıları Kocaeli’nin muhtelif yerel basın kuruluşlarının yanı sıra Kocaeli Aydınlar Ocağı web sitesinde yayınlanmaktadır. Yine 2018 yılından bu yana ülke genelinde barolarda eğitimler ve Kocaeli’de yerel STK’larda konferanslar vermektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. ESERLERİ : A. YAYINLANMIŞ KİTAPLARI 1) Katılım Bankacılığı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2020. 2) Tayyip Erdoğan Sonrası Türkiye, Melekler Yayıncılık, Kocaeli, 2020. 3) Türk’ün Ustalarla İmtihanı, Kitap Yurdu Doğrudan Yayıncılık, 2023. B. YAYINLANMIŞ AKADEMİK MAKALELERİ 1) Tahkim Sözleşmesinin Unsurları – Leges Hukuk Dergisi, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a Vefa Andacı, Ekim 2020, Y:11, S: 130, s. 112-133. 2) Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Antlaşması’na (Viyana Sözleşmesi / CISG) Göre Taşıma Halindeyken Satılan Mallara İlişkin Hasarın İntikali – Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 335-360. 3) Nama Yazılı Pay Senetleri Üzerinde Önalım, Alım, Geri Alım ve Öncelik Hakları - Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 1-59. 4) Faiz ve Vade Farkı Kavramlarının Hukuki Niteliklerinin Karşılaştırılması – Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler, Dora Basım, Bursa, 2021, s. 19-41. 5) Anonim Şirketlerde Payın ve Pay Senetlerinin Devri - Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler II, Dora Basım, Bursa, 2022, s. 313-336. 6) Limited Şirketlerde Pay Devri – Bilimsel Araştırmalar, Yetkin Yayınları, Ankara, 2023, s. 113-130. 7) Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Yüklenicinin Temerrüdü Nedeniyle Sözleşmeden Dönme, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Aralık 2023, S:28, s. 133-161.