41 Konuda Kur’ân-ı Kerîm Ayetlerinde İnsan Hakları

93

Hıristiyan Batı dünyasında İnsan Hakları ile alakalı ilk düzenleme 1215 yılında İngiltere’de ‘Magna Karta / Yüce Ferman’ isimli bildirge ile yapıldı. Kanunsuz tevkifler,  mala el konulması, keyfi vergi alınmaması gibi yönetim ile yönetilenler arasındaki münasebeti tanzim eden çok dar kapsamlı idi. 1689 yılında yine İngiltere’de  ‘Yargı Teminatı’ başlığı altında anayasaya bir madde eklendi. 1776 yılında Amerika’da ‘Virjinya Haklar Bildirgesi’ yayınlandı. İnsanlar arasında eşitlik, hürriyetler ve idarecilerin vatandaşa karşı sorumlulukları gibi hususları ihtiva ediyordu.

1789’da Fransa’da ‘Beynelmilel İnsan Hakları Bildirgesi’ yayınlandı. 16. Maddesinde insanların kanun önünde eşit olduğu bildiriliyordu. En geniş kapsamlı çalışmanın ürünü, 1948 yılında Birleşmiş Milletler Teşkilâtı tarafından kabul edilen ‘İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’dir.

Birincisinden 583, sonuncusundan 1365 yıl önce son peygamber, iki cihan serveri Hazret-i Muhammed (sav) Efendimiz, Veda Hutbesi’nde; özetle ‘Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız, kendinize de zulmetmeyiniz, kadın haklarını gözetiniz, haksız mal iktisap etmeyiniz, meşru müdâfaa  ve savaş dışında adam öldürmeyin, kan davası gütmeyin…‘ Buyurarak insan haklarının temelini atmıştı. Bu hakîkat, İslâm âleminin, batı dünyasından ne kadar önde olduğunu ispat eder.

Ancak Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig isimli Türklerin altın kitabında der ki; ‘Akşam yemeğinde kuzu dolması, börek ve baklaya yiyen de, arpa çorbası için de, ertesi sabah aç kalkar.’ Biz Türkler, belli bir ekseriyeti ile ‘hâfızası nisyan ile mâlûl‘ insanlarız. Kültürümüze, irfanımıza, inancımıza ait altın değerindeki malumatı, ihmal ediyor veya hatırlamıyor olabiliriz.

Ali Polat Beyefendi, bu zaafımızı en aza indirmek için harika bir eser hazırladı: Kur’an-ı Kerîm Ayetlerinde İnsan Hakları. 21,8 X 30,5 santim ölçülerinde, muhteşem bir cilt içindeki fevkalâde lüks kâğıda basılı 252 sayfalık eserini, ‘Dâimî huzur için Hakkulah’a Hakk-un Nas’a riâyet edilmelidir.’ Cümlesiyle insanlığın hizmetine sundu.

Müellif, eserinde Kur’ân-ı Kerîm Âyetlerinde İnsan Hakları mevzuunu, 57 sûre, 260 âyetin mealini delil göstererek izah ediyor. Ayrıca mevzu ile alakalı âyetlerin ve hadislerin tefsir ve yorumlarını rivâyetlerle, atasözü, özdeyiş, şiir, hikâye ve deneme türü yazılarla zenginleştiriyor. Her bölümün sonunda ise ‘sözün özü‘ başlıklı değerlendirme yazısı var.

Kitaba mevzu teşkil eden 41 konu şöyle sıralanmıştır:

*Çocuk, şehitlerin çocukları, yetim ve engelli hakları, *Doğum ve yaşama hakkı, *İnsanların inanç-fikir ve düşünce hürriyeti, *Ana-baba hakları ve sorumlulukları, *Evlat hakkı ve sorumlulukları *Âdil olmak, adaleti ve güvenliği korumak, *Eş ve kadın hakları, *Akraba ve komşuluk hakları, *Çevreyi ve ekolojik dengeyi korumak, *Edep ve görgü kurallarına uymak, *Yalan, yalancı şahitlik ve yalan yere yemin etmek, *İftira atmak, karalamak ve namuslu kadına su-i zanda bulunmak, *Sözünde durmak, *Mütevazı ve hoşgörülü olmak, *Zekât, sadaka, infak- bağış, *Haksızlık ve zulmetmek, *İşçi ve işveren hakları, *İnsanın şahsiyetini koruma hakkı, *Gıybet etmek ve insanların sırlarını açıklamak, *Trafikte, sıra durumunda kurallara uymak, *Bize emanet edilen can ve vücudumuzu korumak (Hakk-un nefs.), *İyilik Yapmak, hayır işlemek ve hayırda yardımlaşmak, *Akraba, hasta ve kabir ziyareti (Sıla-i Rahim), *İş hayatında ve hayat boyu insanları aldatmamak, *Borç almak ve alınan borcu ödemek, *Emaneti korumak ve sâhip çıkmak, *Yapılan iyiliği başa kakmak,  *Savurganlık ve israf, *Kamu malını korumak, *Bilim-kültür adamları ve öğretmenlerin hakkı, *Bitki ve ağaç haklarını korumak, *Canlılar ve hayvan koruma hakları, *Sanayi ve sanayicinin korunması, *Rekabetin engellenmesi ve tekelcilik,  *Yazar; sanatkâr ve marka hakları ile ticârette sahtecilik,  *Rüşvet almak-vermek, *Başkalarının malına el uzatmak, *Bozgunculuk ve terör, *Uyuşturucu ve kumar, *İffetsizlik ve gayrimeşru ilişkiler, *Tefecilik ve Riba.

Anlaşılacağı üzere bunların bir kısmı, eskilerin ‘Âdâb-ı Muâşeret‘ dedikleri, günümüzde ise ‘Görgü Kaideleri‘ olarak isimlendirilen toplum içerisinde huzurlu bir ortamda yaşamayı sağlayacak şartlardır. Görgü kuralları, insanların çevresindekilerden emin olmalarını sağlayacak şartlardır. Bu sebeple kitapta ele alınan hususların tamamı insan hakları kapsamındadır.

 

Eserden Seçmeler:

Ali Polat‘ imzalı ‘Önsöz‘den dikkat çeken cümleler:

*Bu çalışmamızda temel dayanak noktamız Kur’ân-ı Kerim olmakla birlikte, sözümüz öncelikle hiçbir din, ırk ve millet ayırmaksızın bütün insanlığa, özelde ise bütün Müslümanlaradır.

*Hak mefhumu insanın var oluşuyla başlar ve hayatın her alanını kuşatır. Hak kavramı aynı zamanda ‘had’ kavramıyla özdeştir. Haddini bilmek, kendini bilmektir. Had, kişinin hürriyet ve hak alanını belirleyip sınırlayan çizginin adıdır. Hak ve had kavramlarının ilişkisi şudur ki: kişi haddini bilmez ise hakkını da bilmez. Hakkını bilen hukukunu korur. Başkalarının kendisine ait sınır ve çizgileri aşmamasını kendisinin de başkalarına ait hak ve sınırlara tecâvüz etmemesini temin eder. İnsan kendi hukukunu korumalı, hakka riâyet etmeli, diğerlerinin hududu ve hukukunu korumayı, kendisine yapılmasından hoşlanmayacağı hiçbir şeyi başkalarına yapmamayı hayat düsturu hâline getirmelidir.

*Çağdaş medeniyetlerin hiçbirinin erişemeyeceği kadar mukaddes olan İslâm dini, gelişmiş insan hakları nizamnamesini insanlığa sunmuştur.

*Zekât, sadaka ve infak sâdece maddî varlıklar üzerinden söz konusu değildir. Kişinin sağlık, zaman gibi, sâhip olduğu nimet ve zenginlikler için de şükür borcu vardır.

*Kur’ân-ı Kerîm’de yüzlerce âyette aklımızı kullanmamız gerektiği emredilir. (s: 7-9)

HİKÂYE:

Engel, öğrenilmiş çâresizliktir:

İlim adamları, cam kapaklı bir kavanoza bir miktar pire koymuşlar ve kavanozu alttan sıtmaya başlamışlar. Sıcaktan etkilenen pireler zıplamışlar fakat her seferinde çam kapağa çarparak geri düşmüşler. Bir süre bu şekilde devam ettikten sonra ilim adamları, kavanozun kapağını açıp tekrar ısı vermişler.

Fakat pirelerin, kavanozun kapak seviyesine kadar zıpladıkları, daha yükseğe zıplayacak becerilerini kaybettikleri görülmüştür. Anlaşılıyor ki engel aslında bizim hayata bakış ve ona karşı aldığımız tutumda. Oysa Allah herkese farklı kabiliyetler, özellikler ve ayrıcalıklar bahşetmiştir. Mesele onu keşfedip kullanabilmekte…

İnsanların İnanç – Fikir ve Düşünce Hürriyeti Bahsi İçin Yazarın Sunuş Yazısı

İnsan, Allah tarafından kendisi hakkında karar verebilme, irâde ortaya koyabilme melekesi ile yaratılmıştır: Verdiği kararların sonuçları ve sorumluluğu da kendisine aittir. Bir başkasının zorlamasıyla vereceği karar, kendi hür irâdesiyle yaptığı bir tercih olmayacağından, samîmiyetten uzak ve göstermelik olacağı için geçerli ve makbul olmayacaktır. Din, inanma, fikir ve ifâde ile ilgili konularda da bu böyledir Zorla hiç kimse bir başkasına herhangi bir dinî inanış, düşünce ve yaşama biçimini dayatamaz.

Elbette hiçbir hürriyet sınırsız değildir. Kişi kendini düşüncede inanışta ve ifâdede hür olarak görürken, bu hürriyetinin sınırlarını da bilmeli, başkalarının haklarının başladığı alanın onun hürriyetinin sınırı olduğunu kabul etmeli. Başka insanların da inanış, düşünüş ve ifâde hürriyetine saygı göstermelidir

İslâm dini de Kur’ân-ı Kerîm ve Hadis-i Şeriflerde, kişinin inanma tercihi hususunda zorlanamayacağına hükmetmiştir. Kur’an-ı Kerim’de konu ile ilgili birçok âyet-i kerime bulunmaktadır.  Biz bu ayetlerin 10 tânesinin meâlini ve bunlardan Bakara Suresi 256. âyetin meâl ve tefsirini buraya aldık. (s: 29)

Bakara sûresi 256. Âyetin tefsiri:

Din; bilgi, inanç ve amelden oluşan bir bütündür. Bir insana zorla bilgi verilebilir, fakat zorla inanması sağlanamaz. Çünkü iman kalbin tasdikidir, bildirilenin doğru olduğuna insanın içten kanaat getirmesi ve inanmasıdır. Bu inanma ancak serbest irâde ile karar vermeye ve tercih etmeye dayanır. Ayrıca kalbin ve zihnin içinde olup bitenleri başkasının bilmesi mümkün olmadığından, zora maruz kalan kimsenin ‘inandım’ demesi hâlinde bunun içteki duruma uygun olup olmadığı kontrol edilemez.

Dinin en önemli iki unsuru olan iman ve amel zorlamayla olmayacağına göre, ‘dinde zorlama yoktur, insan zorla mümin ve dindar olamaz‘ cümlesi, tabiatta câri ilâhî kanunlar gibi kevni bir gerçeği ifâde etmektedir. Arkadan gelen ve bu cümlenin gerekçesi mâhiyetinde olan ‘Çünkü doğru eğriden apaçık ayrılmıştır‘ ifâdesi, bu kaidenin aynı zamanda bir dinî kural ve hüküm olduğunun karinesini teşkil etmektedir. Bu iki mânâyı birleştirerek, âyeti şöyle anlamak mümkündür: Zorla imanın ve dindarlığın olamayacağı, ilâhî bir kanundur. Şu hâlde siz de insanları belli bir dine inansınlar diye zorlamayınız.

Kur’an Yolu.Türkçe Meal Tefsir: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. Cilt: 1, (s: 402-403)

Hz. Ali (r.a.) den:

Hz. Ali (ra.) Hilâfeti döneminde Mısır’a vâli olarak tâyin ettiği Eşteren-Nehai’ye yazdığı mektupta şöyle der:

Bil ki ey Mâlik! (Vali) Seni, senden önce adâletle ve zulümle hüküm sürenlerin bulunduğu bir beldeye gönderdim. Sen daha önceki yöneticilerin durumlarına baktığın gibi, insanlar da senin durumuna bakacaklardır. Sen onlar hakkında ne söylersen, onlar da senin hakkında aynısını söylerler, iyi huylu kimseler; Allah’ın, kullarının diliyle söylettiği gerçeği fark edip, uygulayanlardır

Halka karşı merhametli olmayı, sevgi ve iyilikte bulunmayı kendine şiar edin. Kesinlikle onların malını ganimet bilen yırtıcı bir canavar olma. O insanlar iki sınıftır: Birincisi, dinde kardeşin, İkincisi ise yaratılışta senin eşindir. (s: 31)

Şiir:

ANALAR


Garibin anası pencerelerden

Yanık türkülerle yollara bakar

İncecik yüzünde her akşamüstü,

Çizgi çizgi, nokta nokta bir efkâr

Fakirin anası her sabah sessiz

Ağlar çocuğunun aç çıplak durduğuna…

Elleri koynunda kalır çaresiz,

Bin pişman doğduğuna, doğurduğuna.

Mahkûmun anası susar; konuşmaz

Suçu kendisinde sanır

Kaçar insanlardan, aydınlıklardan

Duvarlara bile baksa utanır

Açılsa üstüm biraz duyar da gece yarısı

Kalkar yatağından gelir

Bir mübarek el uzanır yorganıma usulca

Bilirim anamın elidir

Karımın anası anama benzer;

Öylesine yakın duygulu, ince.

Özü sözü bir yayla gözesi kadar berrak

Oturacak yer bulamaz çıkıp yanına gelince,

Yüreği, destanlar gibi sımsıcak.

 

Ve alnım açıksa, başım dikse

Dirliğimiz varsa, mutluysam,

Yüzüme gülüyorsa böyle bu şehir

Bir beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrum

Ve yavrumsa sevdiren bana her şeyi bir bir

Bu mutluluk, bu düzen, bu bitmeyen aydınlık

Anasının yüzü suyu hürmetinedir


YAVUZ BÜLENT BÂKİLER (s: 38)

<><><><><><><><><><><><><><><><><>

NÜKTE:

Biri aşırı şişman, diğeri aşırı zayıf, iki eski arkadaş karşılaşmışlar. Şişman olan zayıf olana:

-Nedir bu hâlin, seni gören de kıtlık var zanneder. Demiş. Zayıf olan ise:

-Seni gören de kıtlığın sebebini anlar. Diye karşılık vermiş. (s: 158)

<><><><><><><><><><><><><><><><><><>

ÖZDEYİŞLER:

Kimin sana bir emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın. Yusuf Has Hâcib

Emeksiz zengin, kitapsız bilgin, sermâyesi din olanın; rehberi şeydan olmuştur. Yunus Emre

Emek ver, kulak ver, bilgi ver fakat boş verme.

Emek, alın teri ve başarı el ele yürür.

Emeksiz kazanılan bir şeyin gözden çıkarılması kolay olur. (s: 189)

<><><><><><><><><><><><><><><><><><>

ALİ POLAT’IN BU KİTAP İÇİN YAZDIĞI ‘SON SÖZ’DEN SEÇMELER:

‘Kur’ân-ı Kerîm Âyetlerinde 41 Konuda İnsan Hakları’ çalışmamızın sonuna geldik. Yıllarca eksikliğini hissettiğim, Kur’ân’da var olan ama toplumda yeterince anlaşılmayan insan haklarını inancım doğrultusunda hazırlayıp toplumun hizmetine sunmak istedim. Bu eser sonunda bin bir emekle şekillendi ortaya çıktı. Böylelikle bu çalışmamızda, Kur’ân-ı Kerîm âyetleri, peygamberimiz (s.a.v.)’ in hadisleri, din bilgelerinin yorumları, bilge insanların özdeyişleriyle Kurân-ı Kerîm’deki insan haklarını açıklamak, insanlarımızın dinimizin emrettiği güzelliklerle hayatlarını düzenlemelerine bir katkı sunmaktı.

……..

Kur’ânî bakış açısından kastımız şudur ki; toplumun farklı kesimleri kulaktan dolma, çok farklı ve birçoğu hurâfe, yanlış ve eksik bilgi, çarpık bakış açısı gibi etkenlerle çok yanlış, eksik din anlayışlarına sâhip durumda olabilmekteler.  Oysa dinin esası ve ana mürâcaat kaynakları belli. Kimi kesim, dini sâdece belli şekil ve kıyâfetler; belli başlı ibâdetler çerçevesine hapsetmiş, belli bir kesim sâdece belirli gün ve gecelerde dindar; kimi çevreler içinde birçok hurâfeyi barındıran, sâdece dûa dindarlığı geliştirmiş. Kimisi korku üzerine bir din olgusuyla dine bakıyor. Hâsılı dinin ana gayesini ve esâsını birçoğumuz ya anlamamış veya anlamak istemez bir haldeyiz. Oysa din en önce akıl ve doğru bilgiye dayanan, ahlâk, temel konularda mutlak güven ve emniyeti sağlayan, insanın ve bütün yaratılmışların hukukunu temin eden ve koruyan, bunu da her şeyi bilen, gören ve gözeten Yüce Yaratıcı Allah’ın murakabesi (denetimi) ile ortaya koyan temel prensiplerdir.  Biz bu çalışmamızı bu temel anlayış üzerine bina ettik. Ve inanıyoruz ki, bu temel ölçüler uygulansa, yaşadığımız dünya huzur; güven ve barış yurdu olacak, adeta bir cennet parçası haline gelecektir

Bu eser hem kitap hem de sesli kitap, sizlere bedelsiz ve hiçbir karşılık beklemeksizin takdim edilmektedir. Sizler de bu kitap ve sesli kitabın (CD’sinin) tamamını veya birkaç konuyu da olsa okumuş- dinlemişseniz ve hayatınıza olumlu bir katkısı olduğunu, sizi huzurlu hissettirdiğini düşünüyorsanız, sizlerden beklentimiz sadece bir tebessüm ve hayır duâdır. Şâyet gönlünüzde ve içinizde, bu esere karşılık bir bedel ödeme arzusu duyarsanız bir engelliye veya engellilere hizmette bulunan bir kuruluşa veya lösemili çocuklara bir yardımda ve bağışta bulunabilirsiniz. Ayrıca bu eserin (CD’sini) çoğaltıp dostlarınıza ve sevdiklerinize de ulaştırmanız sizlerden beklentimiz ve temennimizdir.

MEDENİYETLER EVİ: Şehit Muhtar Caddesi Nu: 2 Mede Apartmanı Kat: 5, Daire: 7 Taksim, İstanbul. Telefon: 0.212-609 70 20 Belgegeçer: 0.212-237 88 27  e-posta. Ali.polat@hazar.gen.tr www.hazer.gen.tr

ALİ POLAT:

1944 yılında Tebriz şehrinde doğdu. Azerbaycan kökenli bir ailenin mensubudur. 1964 yılında önce Bakü’ye geçti, daha sonra da Türkiye’ye yerleşti. Erzurum Atatürk Üniversitesi’nden Ziraat Yüksek Mühendisliği Ekonomi bölümünden mezun oldu. Ülkemizde faaliyet gösteren büyük bir sanayi kuruluşunun sâhibidir.

Küçük yaşlardan itibaren babasından dinî ve sosyal eğitim aldı. Çalışarak okudu ve ticâret yaptı. Çeşitli milletlerden binlerce düşünce ve ilim adamının özdeyişlerini kendi özdeyişleriyle birlikte ‘Üç bin Yıllık Birikim‘ adlı kitabında topladı. Eserini bütün mahkûmlara ulaştırmak için özel bir gayret gösterdi. Eserleri Azerbaycan’da Azerbaycan Türkçesi, İran’da Farsça ve Türkçe ile yayımlandı.

Diğer eserlerinden bâzıları: *Ya Ali / Hz. Ali’nin Hayatı, Felsefesi 1555 Hikmetli Sözü (2003), …*Ve Biz (2004), *Ömer Hayyam ve Rubaileri (Kitaep ve CD 2008), Bir Damla Su 1. Cilt-Su ve İnsan Sağlığı (2010), Bir Damla Su 2. Cilt Su ve Hayat (2011), *Bir Damla Su 3. Cilt Su ve Toplum (2012), *Bir damla Su 4. Cilt Ab-ı Hayat (2013), *Medeniyetlerin Buluştuğu Tebriz ve Çevresi (2014), *Tebrizli Bayatılar (2015), *Gençlerin Yaşam Enerjisi: Su (2017). *Sağlıklı Yaşamak ve Yaş Almak için Bedenimizi Tanıyalım (2017),  (Bu eser, her biri 12 kitaptan oluşmak üzere 3 grupta 36 adet kitaptır. Bâzılarının isimleri: *Rahat Yaşamak için: Beynini Tanımak Zorundasın, Sinir Sistemimiz Her Şeyimiz, Kanımız Canımız, Böbrekler Küçüktür Görevi, Havanın Önemi ve Doğru Nefes Alma Yöntemleri, Uyku ve Uykusuzluğun Önemi, Proteinler: Bedenimizin Yapıtaşları, Bağışıklık Sistemimizi Tanıyalım, Sağlıklı Olalım, Mâneviyat ve Hayata Dair Her Şey, Dil Kullanma Yeteneği, Yüz ifadelerimiz, Beden Dilimiz, Ruh-Beden İlişkisi ve Mânevî Sağlığın Önemi ve Ülkelerin Gelişmesindeki Önemi.

3 grup hâlindeki 36 kitabın her birinden 12.000’er basılan bu set, yurt genelindeki Ceza ve infaz Kurumları’nın, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kuruluşlarının, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Kadın Misâfirhânelerinin, Üniversitelerin, Polis Akademilerinin, Belediyelerin, Dînî Kuruluşların Kütüphanelerine ve yazılı olarak istekte bulunanlara bedelsiz olarak dağıtılacaktır.

Ali Polat’ın kitap çalışmaları, genel çerçevede, insanlara fayda sağlayacak şekilde, ağırlıklı olarak sosyal meselelerle alâkalıdır. Çalışma mevzuları, içerdiği bilgiler ve öğretiler açısından, her bireyin kendi hayatında uygulayarak müsbet sonuçlarını görebileceği, aynı zamanda oluşturduğu farkındalıkla, insanın hem kendine hem de çevresine daha faydalı olmasına yardımcı olacak şekilde seçilmiş ve işlenmiştir

Yazarın, bu çalışmaları, gerçekleştirmesindeki temel sebep, fertten başlayarak, toplumu daha bilgili, daha hoşgörülü ve anlayışlı bir noktada görme arzusudur Ali Polat, 2001 yılında ilk derlemesi olan ‘Üç Bin Yıllık Birikim‘ kitabı ile yazarlık hayatına başlamış ve 2018 itibariyle, 40’tan fazla eseri yayımlanmıştır. Çalışmaları, ticârî maksat gütmeksizin sosyal sorumluluk bilinciyle hazırlanmıştır.

 

 

Önceki İçerikMaduro’ya Destek
Sonraki İçerikO r t a d o ğ u
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.