Ağyâr zalim, yâr pervasız, ben garip;
Davran güneş, bir an evvel doğ da gel.
Geceleri, cehaleti sen yarıp;
Ufuklardan tepelere ağ da gel.
Rahmet ol, ışık ol, yol göster bize;
Yolumuz yokuştan çıksın şu düze,
Hâlimiz meydanda, gerek yok söze;
Huzme huzme ışığınla yağ da gel.
Yarasa güneşi yok sayar gece,
Şafak muammadır, gündüz bilmece;
Bir baş olacaksa sen ol, sen ece!
Karanlığın gözlerine değ de gel.
Gözler açık, boş zihinler perdeli;
Aykırı gidene derler, zır deli;
Devletin içinde düşmanın eli,
Zulüm ile karanlığı boğ da gel.
Savrulduk biz; ova, bayır, dağdayız.
Çiçek açmaz, meyve vermez bağdayız;
Kimse bilmez nasıl, hangi çağdayız;
Gölge yapan direkleri eğ de gel.
Gel artık, bekletme, sabrımız taştı;
Şanla dolu mazim, dünyaya baştı,
Yolumuz tıkandı, idrakler şaştı;
Sana gerek duyduğumuz çağda gel!