Anlam Dünyamızda Kelimeler

102

Fakirlik, zenginlik, hürriyet, güç, din dendiğinde ne anlarız? Bu kelimelerin anlam dünyamızdaki yeri nedir? Bu kelimeler bize ne kadar sempatik veya itici geliyor?

Anlam haritamızın kilometre taşı kelimeler, bizim için kılavuz olan gökteki yıldız mı yoksa bizi hayat yolculuğunda bitkin düşüren yoldaki çukurlar mı?

İletişim kurmakta, kendimizi ifade etmekte, karşımızdakini anlamakta vazgeçilmez olan sözcükler, her birimize sizce aynı şeyi mi anlatıyor veya biz aynı kelimelerle birbirimize aynı şeyleri mi anlatıyoruz?

Olgu ve sıfat olarak cehalet ile cahili, ilim ile âlimi yıllarca anlayamamıştım. Sözlüklerde karşılığı verilen anlamlar da beni hiç tatmin etmemişti.

İlk ve ortaokul yıllarımda rahmetli babamın hatta rahmetli dedemin; okumuş yazmış, yönetici durumundaki insanlara bir nedenden dolayı “cahil bu adam” demelerine anlam veremezdim. Bana göre bir insan iyi bir tahsile ve kariyere sahipse ona “cahil” denemezdi. Yıllar sonra anladım ki cehalet ve cahillik, bir tahsil meselesi değil, bir kişilik, karakter, algı, davranış meselesiymiş. Gerçeklerden kaçan, gerçeği çarpıtan insanlara yakıştırılan bir sıfatmış. Edepsizlik, kültürsüzlük, aydınlanmayış ile eş tutulan bir olguymuş. Bilgisiz olma hali, en dar, en zayıf anlamıymış.

İlim ve âlim sözcükleri de kafama yıllarca hiç yatmadı. İlim, bilgiyle;  âlim, bilginle karşılandı sözlüklerde. İnsanların bir kısmı ilmi ve âlimi kullanırken bir kısmı da bilgi ve bilgini kullandı. İdeolojik ayrışmalara gidildi, kamplaşmalar oluştu bu sözcükler sebebiyle. Zamanla anladım ki bunların da anlam müktesebatları çok farklıymış. Farklılık; insanın, eşyanın, evrenin var oluşundaki hikmeti kavramakla ilgiliymiş. Şerefli bir varlık olarak insan, bir meta olarak eşya, mekân olarak evren; niçin vardır, nasıl var olmuştur, ne kadar var olacaktır sorularının cevabını bulanlar ilim deryasındaki âlim, bulamayanlar ise cehalet bataklığındaki cahil olarak tanımlanacak ve yaşayacaklardır.

Bu anlam perspektifinden bakıldığında zenginlik, fakirlik, özgürlük gibi kelimeler de sonuçları açısından birbiriyle çelişen anlamlar kazanıyor. Neşterin, caninin elinde bir katl, hekimin elinde bir şifa aracı olması gibi. Mevlana da bu doğrultuda: “Cibilliyetsize ilim öğretmek, eşkıyanın eline kılıç vermektir.” der.

Fakirlik, cahillerde şikâyet konusu olurken âlimlerde kanaat sonucunu doğurabilir.

Zenginlik, cahillerde, inancımızda men edilen ve sağlıklı işleyen toplumlarda bozulmaya yol açan israfa sebep olurken âlimlerde cömertliğe ve sosyal barışın temeli olan infaka örneklik teşkil edebilir.

Uğruna kanlar döktüğümüz, anlamına meftun olduğumuz özgürlük, eski ismiyle hürriyet, bir âlimin kontrolünde kişilere huzur ve refah yaşatırken bir cahilin tasarrufunda anarşiye, kargaşaya, kaosa yol açabilir.

Güç sahipleri âlim olursa o toplumda adalet, cahil olursa istibdat, yani baskı rejimi oluşur.

Değerler sistemimizin temel dinamiği olan din ise âlimlerde istikamet belirleyen kılavuzken cahillerin elinde bir sömürü, uyuşturma, ifrat-tefrit, (aşırılık) kaynağı olur.

İlk düğmeyi yanlış ilikleyen bütün düğmeleri yanlış iliklemiş olacaktır. Düşünme kılavuzumuz olan kavramları doğru ve hakkıyla anlamlandırmalı, hayatımızın yol haritasını buna göre çizmeliyiz.

Sosyal barış, huzurlu bir dünya hayatı için buna mecburuz. Eğiticilerimizin asli görevlerinden en önemlisi, çocuklarımızın anlam dünyalarını doğru biçimlendirmek, tanıtmak olmalı. Düşünelim bir: “Bu kadar kavganın sebebi birbirimizi anlamamak olamaz mı?”