Turizm, Turizm Diyoruz, Ama!

57

Turizmin günümüzde ekonomik fayda yönünden önemli bir alan olduğu gerçeğini, biraz gezen, hele ki yurtdışına 1-2 defa gidip, gelen herkes çok iyi bilir. Şehrimizde de yöneticilerimizin bu yönde bir gayreti vardır. Ama bu gayret ne kadar doğru yönetilmektedir? Bunun tartışılması ve bu konuyu iyi bilen uzmanların belirleyeceği bir yol haritası üzerinden daha gerçekçi bir şekilde ele alınması lazımdır.

Bir kere bulunduğumuz şehir tarihi zenginliği çok olan bir şehir değildir. Çünkü Osmanlı Devleti döneminde fazla büyük bir yerleşim yeri değildir. İstanbul’un gıda ihtiyacına destek veren, bir de bol ağaç zenginliği sebebi ile tersanesi olan bir yerleşim merkezidir. Maalesef Osmanlı Tersanesi ile ilgili herhangi bir eser de ortada kalmamıştır. Selçuklu dönemine ait herhangi bir tarihi eserimiz de yoktur. Ancak 1800’lerden sonra Osmanlı Devletinin sanayi hamlelerinden biri olan Hereke dokuma sanayi ile ilgili yapılar ve o günlerin şartları için çok önemli sayılabilecek Kullar’daki İzmit Çuhanesi ile feshanesi hem bilinmemekte hem de turizme uygun bir yapılandırmaya muhtaç bulunmaktadır. Burayı denize bağlayan demiryolunun ise kalıntıları bile kalmamıştır. Cumhuriyet dönemimizin önemli bir eseri Seka Kağıt Fabrikası yapılış hikayesi ile önemli bir eserdir. O dönemlerle ilgili,  başta Mehmet Ali Kağıtcı’nın hayat hikâyesi olmak üzere daha zenginleştirilmiş ve etkili bilgilendirme şekilleri mevcut olup bu çalışma yapılıp gelecek olan ziyaretçilerle paylaşılabilmeli ve bu tarihi olay ziyaretçilere tarihçesi ile beraber gösterilmelidir. Son dönemde bu alanda yapılan endüstüriel kentsel dönüşümle ortaya çıkan müze, park ve film stüdyoları önemli kazanımlarımızdır. Buraları daha iyi tanımanın ve tanıtmanın yolları vardır. Hemen doğusundaki arkeoloji müzemiz, yanındaki eski tren garı ve bitişiğindeki sosyokültürel etkinliklerle yeni bir fonksiyon verilebilecek Merkez Bankası binamız, tarih koridoru ile birlikte, bir bütünlük içinde turizme hizmet edecek hale getirilebilir. Tarih koridorunun devamındaki kale burçları restore edilerek çevresi ile birlikte turizme uygun şekle sokulabilir. Roma döneminden kalan Paşa Suyu hattı, İnbayırı Sarnıcı, Vali Pilinius su kanalları, Çukurbağ‘daki tarihi kalıntılar değerlendirilebilecek eserlerdir. Üç Tepelerdeki Tümülüsler yine turizm için kullanılabilecek yerlerdir. Bütün bunlar ve daha burada yazamadıklarımız bir bütünlük içinde ele alınmalıdır. Bunlara Gölcükteki tarihi kervansarayımız ve Saraylı köyümüzü, Dilova’mızın Tavşancıl yerleşim yerindeki geleneksel hayatı gösterebileceğimiz dokusu bozulmamış beldemiz, Gebze Osman Hamdi Bey Müzesini, küçüklü büyüklü diğer tarihi eserleri ekleyebiliriz. Bütün bunlar yine de tarihi turizm için yeterli cazibeyi taşımamaktadır. Çünkü tarihi turizme hitap eden ülkemizin daha imkânlı yerleri çok yakın şehirlerimizde mevcuttur. Oralarda görülen eserlerden sonra şehrimizdeki bu eserler yeterli görkeme sahip olmamsına rağmen diğer turizm alanları için iyi tamamlayıcı özelliklere sahip tirler.

Kocaeli’mizin turizminde daha öncelikli ve önemli imkânları vardır. Günümüzde doğa turizmi gittikçe önem kazanmaktadır. Bunun için önceliğimiz doğal zenginliklerimiz üzerine olmalıdır. İzmit’in Çayırköy Göletinden başlayan Paşa suyu hattı ile Akmeşe bölgemiz, Kartepe’nin ve Sapanca Gölünün kış ve doğa sporları imkânları, Başiskele’mizin özellikle Yuvacık, Bahçecik bölgesindeki Samanlı Dağlarının içindeki doğal zenginliklerimiz çok daha fazla cazibe bölgelerimizdir. Kandıranın henüz bozulmamış fakat turizme de yeterince hazır olmayan imkânlarını, Gebze’nin Ballı Kayalarını yerli ve yabancı turizm için daha uygun hale getirebiliriz. Kandıra, Karamürsel, Ereğli bölgelerimizin denizi ve balıkları hem insanlarımız, hem de gelecek misafirler için daha fazla hizmet verebilecek alanlarımızdır. Ayrıca bu bölgelerimizdeki bozulmamış kırsal hayatı sürdüren yerleşim yerleri de diğer bir turizm alanı olabilir. Ama buraların gelecek turistlerin kalabileceği, yiyip-içebileceği, gülüp eğlenebileceği, görmekten mutlu olacağı imkân ve şartlara kavuşturulmaya ihtiyacı vardır. İkinci, üçüncü bir tur otobüsü ile gelecek olan biraz kalabalıkça misafirlere hizmet edebilecek yerler haline gelmesi lazımdır.

Diğer bir turizm alanı sağlık turizmidir. İstanbul bu konuda epey mesafe almıştır. Bursa hızla bu alanda da ilerlemektedir. İlimizde ise Gebze Anadolu Sağlık Merkezi bu alanda önemli gelişmeler yapmış, değişik ülkelerden gelen insanlara sağlık hizmeti vermektedir. Şehrimizdeki diğer özel sağlık kurumlarımız, üniversite hastanemiz ve 2-3 yıl içinde hizmete açılacağı duyurulan Şehir Hastanemiz sağlık turizmi için güçlü birer adres olabilme özelliğine sahiptir.

Kocaeli’mizin turizminin gelişebilmesi ve ekonomik değer yaratacak hale gelebilmesi için bütün bunların iyi planlanıp koordine edilmeye ihtiyaç vardır. Vilayetimiz, yerel yönetimlerde Büyük Şehir Belediyemiz ve diğer ilçe belediyelerimizin, özel sektörümüzün birbirini tamamlayan çalışmalar yapması lazımdır. Bu kurumlarımızda turizmi planlayıp yönlendirecek, bu alandaki ihtiyaçları ve sorunları tespit, takip ve giderebilecek birimlerin olması gerekir. Yani işi doğru ve sağlam tutarsak, doğal zenginliklerimizi, sağlık hizmeti gücümüzü, Cumhuriyet dönemimiz dâhil turizme katkı verebilecek tarihi ve kültürel imkânlarımızı bütüncül ve birbirini tamamlayacak şekilde ele alıp hizmete sunabilirsek turizmden istifade eden bir şehir haline gelebiliriz.

Bu konularla ilgili Kasım 2008,Ocak 2010,Ekim 2015′ deki Özgür Kocaeli Gazete’mizde çıkan ve Aydınlar Ocağı internet adresinden ulaşabileceğiniz makalelerim mevcuttur. Bu yazılarımda yapılanlara teşekkürle birlikte yapılabilecekleri paylaşmıştım. Hizmet gayretleri olana tüm yöneticilerimize teşekkür eder, olması gereken yeni güçlü adımların atılmasını umut ederiz.