İslâmiyet, Hıristiyanlık ve Hz. İsa

101

Nasraniyet / Hıristiyanlık, İslâmiyet’e teslîm olacak. Nasraniyet / Hıristiyanlık ya sönecek ya da safileşecek. İslâm’a / İslâmiyet’e karşı teslim olup silâh bırakacak. Çünkü defalarca / tekrar tekrar yırtılıp Purutluk’a / Protestan mezhebine gelip dayandı.

Purutluk / Protestanlıkta da salâha / kurtuluşa kavuşma ümidi görmedi. Perde yine yırtıldı. Bu sefer Hristiyanlığı tanımayan tam bir dalâlete / sapıklığa düştü. Fakat bu arada Hıristiyanların bir kısmı Tevhid’e / Allahın bir oluş gerçeğine yakınlaştı. Bunlar felah bulacaklar / kurtuluşa erecekler.

Şimdi de, tekrar bir daha yırtılmaya başlıyor. Eğer sönmezse, hurafeler ve tahriflerden / bozuk hâllerinden arınıp İslâmiyet’e mal olacak. Bu büyük bir sırdır. İşte bu sırra remiz ve işaret olarak tüm peygamberlerin iftihar edip övündüğü Hz. Muhammed: “Hz. İsa, şeriatim (İslâm dini) ile amel edip, ümmetimden olacak.” demiştir.

Evet, bütün menfî propagandalara ve terörizmle eşit tutulmasına rağmen, İslâmiyet bütün insanlık tarafından çok büyük bir merakla araştırılan tek dindir. Nitekim her gün pek çok insan Müslüman olmaktadır.

Kaldı ki, Avrupa ve Amerika İslâmiyetle hamiledir. Günün birinde bir İslâmî devlet doğuracak. Nasıl ki Osmanlılar Avrupa ile hamile olup bir Avrupa devleti doğurdu.

Çünkü İstikbâlin / geleceğin kıt’alarında hakikî ve manevî hâkim olacak ve beşeri / insanı; dünyevî ve uhrevî saadete sevk edecek, yalnız İslâmiyetin ve İslâmiyete inkılâp etmiş / hâl değiştirmiş ve hurafattan / bâtıl inanış ve tahriflerden / bozulma ve değişmelerden sıyrılacak ve uzaklaşacak olan İsevîlerin / Hz. İsa’ya inananların hakikî dinidir.

Ki, Kur’an’a tâbi olur / ona uyar. Onunla ittifak eder / onunla birleşir. Zira beşer dinsiz olamaz.

İslâm gaflet edip / dikkatsiz davranıp küstü. Hristiyanlık dini, fen ve medeniyeti kendine mal etti. İki silâhla galebe çaldı / üstün geldi.

Şimdi Şark’ta / Doğu’da müthiş bir silâh imal ediliyor. Bunun hak kısmına sahip olmalı. Yoksa yine küssek, onu da Hıristiyanlık; İslâmiyet aleyhinde istimal edecek / kullanacaktır. Buna karşı dayanılmaz.

Cumhur-i avama / halkın çoğunluğuna müteveccih / yönelik olan bir fikir, bir kudsiyet almaz ise söner. O desatire / kaide ve kurallara kudsiyet verecek iki muazzam / iki büyük rakîb-i din / dinde rakip olanlar var.

Şu keskin fikir, gözünü açtığı vakit hasmını ve hasmının elindeki silâhını Hıristiyanlık dini bulmuştur. Öyle ise o fikir, kudsiyet almak için, İslâmiyete dehalet etmeye / sığınıp aman dilemeye mecburdur.

Zaman-ı Saadet’te / Hz. Peygamber zamanında büyük bir dinsel değişiklik meydana geldi. Bütün zihinleri din noktasına çevirdi.

Bu yüzden, tüm muhabbet / sevgi ve düşmanlığı o noktada toplayıp; ona göre muhabbet ve düşmanlık ederlerdi. Onun için gayrimüslimlere olan muhabbetten nifak / iki yüzlülük kokusu geliyordu.

Lâkin şimdi âlemde görülen, medenî ve dünyevî acip bir inkılâp / değişimdir. Tüm zihinleri zapt ve bütün akılları meşgul eden medeniyet noktası; dünyada göze çarpan yükseliş ve ilerleyiştir. Zaten onların ekserîsi, dinlerine o kadar mukayyet / bağlı da değildirler.

Bundan dolayı, onlarla dost olmamız lâzım. Medeniyet ve terakkilerini / ilerlemelerini beğenmekle kalmayıp, onları iktibas etmek, onlardan alıntı yapmak zorundayız. Üstelik, her dünya saadetinin esası olan asayişi muhafaza ve korumaktan da geri kalmamalıyız.

İşte şu dostluk, Kur’an’ın yasakları arasında kesinlikle yoktur.

Evet, maddeten İslâmiyet’in terakkîsinin / ilerleme ve gelişmesinin kuvvetli sebepleri gösteriyor ki, maddeten dahi İslâmiyet istikbâle / geleceğe hükmedecek.

Birinci cihet, maneviyat cihetinde terakkiyatı / ilerlemeyi ispat ettiği gibi, bu ikinci cihet dahi maddî terakkiyatı / ilerleme ve gelişmeleri ve istikbal / gelecekteki hâkimiyetini de kuvvetli bir şekilde gösteriyor.

 

Önceki İçerikMuhterem Yetkililer! Bu Feryada, Bu Çığlığa Kulak Veriniz! ve Gerekenleri Yapınız! Dr. Yunus Zeyrek ile Ahıska ve Ahskalı Türkler Hakkında Konuştuk.
Sonraki İçerikBelli Değil
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.