Yunus Emre’nin Hayatı ve Hayata Bakışı (5)

99

Işkın çeri saldı benim gönlüm ivi iklîmine

Canumı esîr eyledün n’ider bana yağı Tatar”

diyerek, onların herşeyi yıkmalarına rağmen, gönüldeki Allah sevgisine dokunamıyacaklarını, onu yıkmaya güçlerinin yetmeyeceğini ifade etmiştir. Fakat Moğolların yalnız bu dünyaya zarar vermelerine karşılık, nefsin insanı ebedî helakete götüreceğini, onun için, insanın nefsine yenilip imanını kaybetmemesi gerektiğini belirtir. Çünkü büyük cihat, nefsle yapılandır. Zira, şehitlik ve gâzilik saadet, nefse yenik düşmek ise ebedî felaket getirir. İmanını kaybeden insanın bunu hiçbir kazançla telâfi edemeyeceğini bildiğinden:

“Ol budakta biter iman, iman bitse gider güman

Dün u gün işüm budur heman nefsüme bir Tatar oldum.”

beytinde de görüldüğü gibi, fikir ve düşüncelerini önce kendi nefsinde tatbik etmiş, ancak ondan sonra insanlara tavsiye edip örnek olmuştur. Çünkü nefsini ilzam etmeyen başkasını ilzam edemez. Zira bu tatbik şekli büyüklüğün nişanıdır.

Yunus’a göre, imanı kaybetmemenin tek şartı onu devamlı ibadetlerle takviye etmektir. Onun için:

“Müsülmânam diyen kişi şartı nedür bilse gerek

Tanrınun buyrugın dutup beş vakt namaz kılsa gerek”

diye insanlara asıl vazifelerini hatırlattıktan sonra, “Namaz dinin direğidir.” hadis-i şerifinden hareketle:

“Namaz kılmayana sen Müslümandur dimegil

Hergiz Müslüman olmaz bağrı dönmüşdür taşa”

demiş ve Müslümanları değerlendirmekte namazı ölçü olarak kabul etmiştir.

Mevcudatın zikrini kendisi dinlediği gibi, diğer insanların da dinleyerek onların başıboş, gayesiz şeyler olmadığını, Yaratıcıya ibadet ve tesbihte bulunduklarını anlamalarını isteyen Yunus:

“Kuşlar ile turgıl bile kıl namazun imam ile

Yalvar günahun gel dile tanla seher vaktında dur

Okına Kur’an u Yâsin kulak urup dinleyesin

Tağca günâhun yuyasın tanla seher vaktında dur”

gibi beyitlerle insanları seher vaktinde ibadete çağırmış ve onların her türlü endişe ve korkulardan ancak ibadetle kurtulabileceklerini:

“San’atun yiğreği gün namaz imiş hoş bîşe

Namaz kılan kişide olmaz yavuz endîşe”

sözleri ile hatırlatmıştır. (a.g.e., s.18-19)

İstikbali gözle görür gibi bilen bu velî şâir, zamanla hakkında yapılacak yanlış ve kasıtlı yorumlara meydan vermemek, gelecek nesillerin, fikirlerini doğru şekilde anlayıp tatbik etmelerini sağlamak için:

“Ben oruç namaz içün süci içdüm esridüm

Tesbih u seccadeyi çün dinledüm çeşte kopuz

Bana namaz kılmaz diyen ben kılarum namazımı

Kılur-ısam kılmaz-ısam ol Hak bilür niyazumı

 

 

 

Önceki İçerikBayramlar ve Çocuklar
Sonraki İçerikBaşiskele’de Millî Mücadele – 25
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.