Millet Oluş Keyfiyeti

87

Bir milleti millet yapan en önemli, hayatî / yaşamsal ve başta gelen iki rabıta / bağ vardır. Biri Din, diğeri Dil’dir. Çünkü “Din, Dil bir ise millet birdir.” Hatta “Din bir ise, millet yine birdir.” Türkiye’de ise -istisnalar hariç- Din de birdir, Dil de birdir.

Demek ki aynı vatanda aynı Din’e mensup / bağlı, aynı müşterek / ortak Dil’i konuşanlar; menşe ve kökenleri ne olursa olsun, ayrıca tüm unsurlar hangi Dil’i bilirse bilsinler; aynı milleti teşkil eder, aynı milleti oluştururlar.

Elbette her milleti millet yapan bir ana unsur / özel bir maya çalan vardır. Türk Milleti için millet oluş denen bu mayayı çalan Türklerdir. Onun içindir ki, Türkiye’deki milletin adı Türk Milleti’dir.

Zaten bunun içindir ki, Türkiye’deki her unsurun / kavmin müşterek / ortak Dil’i Türkçe’dir. Türkler özellikle Dil mayası ile diğer unsurları Türkleştirmişler, daha doğrusu fethedilen yerlerdeki halklar; bir de Türkçe öğrenme ihtiyacını duymuş ve gerekeni tabii / doğal olarak yerine getirerek Türk Milleti içinde yer almasını bilmişlerdir.

Böylece Türkler ile Türkleşen Türkler aynı maya ile zamanla cihanşümul / evrensel bir milleti yani Büyük Türk Milleti’ni meydana getirmişler. Dünya kurulalıdanberi sayılı birkaç devletten birini oluşturmuşlar. Tarihte en insanî, en medenî bir devlet kurmuşlardır.

Zaten işte bu hikmetten dolayıdır ki, siyasî deha sahibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk: “Ne mutlu Türküm diyene.” vecizesini / özlü sözünü söylemek ihtiyacını duymuştur.

Nitekim her unsurun fert ve bireyleri; ehliyeti nispetinde -aslına, nesline bakılmadan- bu milletin yani Türk Milleti’nin saflarında, bu devletin her makamında şerefle yer almışlar, Devletin devamı için canla başla çalışmışlar, müşterek devletleri olan Türk Devleti’ne samimî bir şekilde büyük hizmetler ifa etmişlerdir.

X

Türkiyemizde Türkleşmiş yani müşterek / ortak Dil’imiz olan Türkçeyi konuşup yazan Kürt asıllı Türk vatandaşlarımız var.

Türkiyemizde Türkleşmiş yani müşterek / ortak Dil’imiz olan Türkçeyi konuşup yazan Çerkes asıllı Türk vatandaşlarımız var.

Türkiyemizde Türkleşmiş yani müşterek / ortak Dil’imiz olan Türkçeyi konuşup yazan Arnavut asıllı Türk vatandaşlarımız var.

Türkiye’mizde Türkleşmiş yani müşterek / ortak Dil’imiz olan Türkçeyi konuşup yazan Gürcü asıllı Türk vatandaşlarımız var.

Türkiye’mizde Türkleşmiş yani müşterek / ortak Dil’imiz olan Türkçeyi konuşup yazan Arap asıllı Türk vatandaşlarımız var.

Daha bunlar gibi Türkleşmiş şu veya bu asıllı Türk vatandaşlarımız var.

İşte Büyük Türk Milleti; Türklerin önderliği ve lokomotifliğiyle, birçok unsur ve kavimlerin de içinde yer aldığı büyük bir millettir.

Çünkü millet; önder milletin kılavuzluğunda, diğer unsur ve kavimlerle kaynaşıp, onlarla yaptığı terkip, sentez ve birlikten oluşan; müşterek bir kültür çerçevesinde bir araya gelenlerin ortaya koyduğu değerli bir topluluktur. Özelde kendilerine has çeşitli teferruat ve ayrıntıları yaşatmakla beraber, edindiği ortak değer ve ölçülerle, yepyeni bir oluşum sergileyen kutlu ve mutlu bir terkip ve sentezdir.

Evet millet aynı doğuşta olanlarla, aynı doğuşta olmamakla beraber aynı oluşta olanların teşkil edip meydana getirdiği; şuurlu / bilinçli bir birliktelik arz eden toplumdur.

İşte bütün bunlardan ötürü diyoruz ki, -menşe ve kökeni ne olursa olsun- Türkiye’de tek bir millet vardır. O da Türk Milleti.

“Niye Türk Milleti?” derseniz:

Çünkü Türkler; tarihin sevkiyle lider / kurucu unsur olmuş; diğer kavimlerin kendi etrafında kümeleşmelerini hasbelkader başarmış ve sağlamıştır.

 

 

Önceki İçerikBaşiskele’de Millî Mücadele – 4
Sonraki İçerikOrta Asya, Orta Çağ ve Genel Türk Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Taşağıl ile Tarih Sohbeti
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.