Çocuklar Okullarında Mutlumudur?

127

Okullar açıldı. Öğrenci ve veliler heyecan içindeler. Öğretmenlerise  “oldukça yoğun sorunları olmasına rağmen”, mesleklerinin kendilerine yüklediği sorumluluk ve çocuk sevgisinin coşkusuyla; bilgiyi, güzellikleri paylaşmanın mutluluğunu yaşamaya hazırlar.

Çocuklarımızın gittikleri okullarda, arzu edilen bilgileri, becerileri ve davranışları severek paylaşmaları ve mutlu olabilmeleri, sunulan eğitim ortamlarının uygunluğuna bağlıdır elbette ki.

Uygun eğitim ortamı denildiğinde,  fiziki mekânlar, materyal ve eğitim paydaşlarının uygunluğu/yeterliliği akla gelmektedir öncelikle.

Fiziksel ihtiyaçların yanında, özellikle sevginin, duygusal ihtiyaçların doyurulduğu ortamlar çocuklarımızı oldukça mutlu etmekte ve başarılı kılmaktadır.

Bu yüzden okul ikliminin, bireyleri sevgiyle ısıtan, bilgiye, paylaşmaya, başarıya özendiren kıvamda olması beklenir.

Okullar tatil” denildiğinde, sevinçten zıplayan çocukların, “okuldan nefret ettiği için” değil, zevkli bir öğrenme uğraşının yorgunluğunu çıkarmak için  “oley…” çektiğinden emin olmalıyız.

Ne var ki çocuklarımızın, eğitimin amaçları doğrultusunda mutlu ve başarılı olabilmeleri,”huzurlu ve başarılı öğretmen kadrolarıyla” mümkün olacaktır.

Oysa birçok temel sorunu çözülememiş öğretmenlerimizin, öncelikle bu eksikliklerinin giderilmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda, eğitim sendikalarının yıllardır dile getirdiği ve günümüz koşullarının kaçınılmaz kıldığı,öğretmenlerin maddi ve manevi sorunları ivedilikle giderilmelidir.

Öğretmen; mesleğinden, mensup olduğu kurumdan, çalışmalarının karşılığını görmekten, kendisine verilen değerden gurur duyabilecek düzeye getirilmelidir.

Öğretmenin zihnini, “öğrencilerime nasıl daha fazla yararlı olabilirim” gibi sorulardan başka, hiçbir sorun meşgul etmemelidir.

Unutmamak gerekir ki, her amacın bir takım ön koşulları vardır. Belirlenen hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için “olmazsa olmaz” ön koşulların giderilmesi elzemdir.

Çağdaş düzeyde mekânlar, eğitim materyalleri öğrenmenin temel unsurlarıdır elbette ki. Ancak, “kaliteli, huzurlu, azimli, sevgi dolu” öğretmenler olmadığı sürece eğitim ortamları asla çocuklarımızı mutlu edemeyecektir.

Çünkü mutlu olmayan, mutlu edemez.

Müfettişliğimin ilk yılıydı. Grupça, bir bayan öğretmenin çalıştığı bir köy okuluna rehberliğe gitmiştik. Okullar açılalı iki aya yakındı. Derslikte gerekli araç gereç yok diye öğretmeni eleştirmeye başladık.

Hüzünlenerek, “eşinin Şırnak’ta er öğretmen olduğunu, lojmanın pencerelerinin demir parmaklıklı olmadığı için korkudan uyuyamadığını, derslik duvarlarına çivi çakarken parmağına çekici vurduğunu, sorunlarını muhtara anlatarak yardım istemesine rağmen, destek alamadığını” söyleyerek morarmış parmağını göstermişti.

Sonra da; “sizleri sabırsızlıkla bekliyordumsıkıntılarımı çözersiniz diye, fakat halimi hatırımı sormak aklınıza gelmedi. Dinlemeden, anlamadan eleştirmeye başladınız” diye sitem etmişti.

Hatamızı anlamış,  mahcup olmuştuk. Bu yaşantı hayatıma hep ışık tuttu mesleğim boyunca.

Şimdi diyorum ki, çok derli çocuklarının üzerine titreyen sayın anne babalar, devletin eğitim yetkilileri; öğretmenlerimizi anlamaya çalışalım, Onlara yardımcı olalım. Devlet sorunlarını gidersin, hep birlikte mutlu olmalarını sağlayalım.

Okul ortamları buram buram sevgi koksun. Böylesi ortamlarda; ilgiyle, hoşgörüyle, güler yüzle sunulan bilgi menüleriyle beslenençocuklarımız da sağlıklı büyüsünler ve doyunca mutlu olsunlar.

“Yine mi okul?..Offf…” söylemlerini artık çocuklarımızdan duymayalım. Geleceklerinin inşa edildiği okullarına, tebessümle, arzuyla, koşarak gitsinler.

Sevgiyle kalın…